Sayısal ve Sözel Becerilerin Hayatımızdaki Etkileri

Arzu KARAKUŞ

PISA sınavı, 2000 yılında uygulamaya başlanan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün uyguladığı bir eğitim araştırmasıdır. Araştırmada testlerin hazırlanması, analizi, değerlendirilmesi PISA yönetim kurulu tarafından belirlenen bir konsorsiyum tarafından yapılmaktadır. Ülkemiz 2003 yılında bu sınava katılmaya başlamıştır. Üçer yıllık dönemlerle 15 yaş grup öğrencilerinin kazanımlarını ölçer. Bu sınavın  amacı; öğrencilerin bilgi ve becerilerini  günlük yaşamda kullanma becerisini ölçmektir. Ülkemizin bu aştırmaya katılma amacı, eğitimde bulunduğumuz noktanın belirlenmesi, eksiklerin giderilip, önlem alınmaya çalışılmasıdır.

TIMMS sınavı, Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (Trends in International Mathematics and Science Study) TIMSS, “Uluslararası Eğitimsel Başarıyı Değerlendirme Birliği (IEA)” tarafından yapılan ülkelerin eğitim sistemini izlemeyi amaçlayan değerlendirme sınavıdır. 4 ve 8.sınıflara yapılan sınav matematik ve fen başarısını ölçer ve eğitim öğretim programlarının ne derecede uygulandığını belirler ayrıca yatırım yapacak ülkelerin hangi ülkeye yatırım yönlendireceği konusunda TIMMS verilerini de dikkate aldığı bilinmektedir.

2016 PISA sınavına katılan 72 ülkede Türkiye 50.sıradadır. Matematikte birinci sırada Singapur, ikinci sırada Japonya, üçüncü sırada Estonya ,Türkiye ise OECD ülke ortalamalarının altında yer alıyor. Okuma performansında ise en alt sırada Türkiye ve Meksika var. Singapur, Çin, Kanada ve Finlandiya okuma performansında ilk sıralarda yer alıyor.

Bugün LGS sınavı yapıldı, öğrencilerimizin söylemlerine göre sayısal sorularında epeyce bir sıkıntı yaşamışlar. Çocukların ileriki yaşantılarında mesleki olarak çizecekleri yolu belirlemelerinde sınavlar belirleyicidir fakat uluslararası yapılan PISA ve TIMMS sınavının verilerine göre değerlendirme yaparsak; okuduğumuzu anlama, yorumlamanın yanı sıra sayısal bilgi ve birikimin ezberci eğitimle öğrencilerimize muhakeme yeteneği kazandıramadığı görülüyor. Çocuklarımızın  eğitim hayatında yapılan bir sınavla gardını düşürmemek, umutsuzluğa kapılmasının önüne geçmek için ailenin, eğitimcilerimizin, eğitim uzmanlarının tartışarak, analiz ederek nerede eksik olduğumuzu tespit edip, bir an önce ezberleten değil yorumlatan, düşünme becerisi kazandıran bir eğitim-öğretime yönelmemiz gerekmektedir. Yani yapılan sınavlarda “öğrencilerimize biz yorum yapabilme yeteneğini kazandırdık ona göre de soru sorduk” diyebilelim. Özellikle fen ve matematik bilimlerine ne kadar önem verilirse o kadar üreten, yatırım yapan insanlar yetişir ve ülke gelişimimize katkıda bulunur.

PISA ve TIMMS sınavı ile ilgili Prof.Dr. Necati CEMALOĞLU’nun yazısı.

Türkiye’deki yetişkinlerin 99 karmaşık veya uzun metinlerdeki bilgileri birleştirmek, yorumlamak veya sentezlemek amacıyla çoklu işlemler yapma becerileri gibi üst düzey becerilerden yoksun olduğunu göstermektedir. Bu aşamada Türkiye araştırmaya katılan ülkeler arasında sadece Şili’den daha iyi durumdadır. Dağılımda sözel okuryazarlık açısından en iyi durumda olan ülkeler Japonya, Finlandiya ve Hollanda’dır. Başka bir anlatımla, Türkiye’deki yetişkinler uzun metinleri okuyup anlayamadıkları gibi, metinlerdeki bilgileri bir araya getirip sentez de yapamamaktadır.

Temel sayısal okuryazarlık becerilerini kazandıramadığınız birey, sayısal düşünme becerisine sahip olamaz ve eylemde bulunamaz. İyi bir üretici ve iyi bir tüketici niteliğini taşıyamaz. Kredi kartı mağduru bir toplum ortaya çıkar. Okulda problem çözme becerisini kazandıramadığınız yetişkin trafikte potansiyel tehlike, iş yerinde iş kazası mağduru, ailede aile içi şiddetin faili ya da mağduru olabilir. Bu sebeple, okullar sınav bağımlılığından kurtarılıp bireylere temel yaşam becerileri kazandıran, değerleri içselleştirmesini sağlayan kurumlar olarak yeniden düzenlenmelidir. Bugün eğitemediğimiz her çocuk, yarın kamunun sırtında ağır bir yük olarak karşımıza çıkacaktır.