Rönesans'ın doğduğu yer: Floransa

Gülay Kurt

Kuzey İtalya’nın en önemli kentlerinden olan Floransa, müzeleri, sanat galerileri, tarihi binaları, yetiştirdiği ünlü sanatçıları ve yetiştirmekte olduğu yetenekli sokak sanatçılarıyla milyonlarca sanatseverin seyahat tercihinde en başta bulunuyor. Avrupa’nın en eski sanat merkezlerinden biri olan Floransa, 1 milyona yakın olan az bir nüfusla Toskana bölgesinin başkenti konumunda olup içinden geçen Arno nehri çevresinde kurulmuştur. 

Kültür ve sanat alanının dışında ticarette de Avrupa’nın önemli merkezleri arasında olan Floransa, ziyaretçilerine sunduğu büyülü atmosferi ve başkent Roma’ya olan 2 saatlik yakınlığı nedeniyle İtalya turlarının olmazsa olmaz şehirleri arasında yer alıyor. 

Avrupa’yı sanat ve edebiyatla tanıştıran Rönesans hareketinin doğum yeri olduğu bilinen Floransa, kültürü ve mimarisiyle dünyaca ünlü bir turizm kenti aynı zamanda. Şehirde önemli sanat galerileri ve müzeler bulunmaktadır. Floransa’nın ara sokaklarında yürürken bu şehirde yaşamış ve eserler vermiş olan Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Dante gibi sanatçıların ayak izlerini takip edebilir, bu sanatçıların gözüyle Rönesans estetiğine şahitlik edebilirsiniz.

Floransa kelimesi hep aklıma floresan lambasını getirmiştir. Rönesans da “aydınlanma” anlamına geldiğine göre Floransa ve Rönesans arasındaki ontolojik ilişki açısından organik bir bağ kurmak zor olmasa gerek diye düşünüyorum. 15. yüzyılda İtalya’da başlayan bu aydınlanma yani Rönesans Dönemi dünyanın bilim, sanat, arkeoloji, tarih, edebiyat, insan sevgisi (hümanizm), kültür ve daha birçok alanda geliştiği bir dönem olarak kabul edilir. Bilgeliğin ve insan düşüncesinin ön planda tutulmasıyla birçok olgu değişmiş ve gelişmiştir. 

Matbaanın yayılması ile birlikte ülkedeki okur, yazar sayısı artmış ve birçok yabancı eserlerden yapılan çevirilerle halkın okuması desteklenmiştir. Bu dönemin başlamasına neden olan en büyük avantajlardan birisi de Avrupa’nın sosyal ve ekonomik açıdan bir anda büyümeye başlamasıdır. Avrupa’nın cehalet ve gericiliğinin son bulduğu dönem olmuştur. Peki, İtalya’da başlayan bu dönem nasıl oldu da diğer Avrupa ülkelerine kısa sürede yayıldı diye soracaksınızdır. Bu dönemde tüccarlar zekalarını kullanarak birçok ülkeyi araştırmış ve hangi ülkenin neyi çok sevdiğini, hangi milletin en çok nelere ihtiyacı olduğunu tespit ederek daha sonrasında bu ülkelere gidip ticaret yapmışlardır. Ülkelerle yapılan bu ticaret sonrası ekonomik hayatın düzene girmesiyle Edebiyat ve Bilim dahil birçok alanda gelişme sağlamıştır. Rönesans başlangıç olarak Floransa’da başlamış daha sonra Venedik, İngiltere, Portekiz, Hollanda gibi büyük ülkelere yayılmıştır

Rönesans dönemininde yazar, düşünür, mimar ve birçok güzel sanatlar alanında, günümüzde dahi olarak bilinen ve bazı sanat eserlerinin halen bile sırrını koruduğu sanatçılar yetişmiştir. Bu dönemde dünyanın en iyi sanat görüşlerine ve tekniklerine sahip olan kişilerin tarih sahnesine çıktığı dönemdir. Mimaride Gotik tarzın terk edilip Barok ve Rokoko üslubuna geçilmesiyle estetik ve yaratıcı yapılar görülmeye başlanmıştır. Bu dönemin eserlerinin genel özelliği Mimarisinin sadeliği ve doğallığı yansıtmasıdır. Rönesans ruhunu yaşayan sanatçılar ülkeler bazında çeşitli dallarda Dünya Kültür Mirasına katkıda bulunmuşlardır.

Rönesans Avrupa’yı tamamıyla değiştirmiş ve gelişmiştir. Peki, bu yeniliğin yani Rönesans’ın oluşumdaki temel düşünceler neydi? İşte Rönesans’ın oluşumuna etki eden düşünceler; insan güçlü bir varlıktır ve başarabilir. Gerçek güzeldir. Bu anlayışlara bağlı olarak da yaşadığımız dünya o kadar ilgi çekici bir yerdir ki, “Başka dünyaları düşünmenin hiçbir anlamı yoktur' anlayışı hakimdir. Floransa’da sanatın ve aydınlanmanın ticaretle bütünleşerek aynı anda meydana gelmesi bugünkü Avrupa’nın doğuşuna sebep olmakla birlikte kaynaklarını tüketen Avrupa’nın diğer ülkeleri sömürge edinmesine de sebep olmuştur. Sadece keşfettiği sanat, edebiyat, mimari vs alanlarındaki gelişim bir zaman sonra kendini tüketecek ve diğer zengin kaynakları olan yerlere saldırılara da mahal hazırlayacaktır.  

İlk bankanın kurulduğu Medici Ailesi’nin bankası olan Medici Bankası’nın bulunduğu bir yer olan Floransa, bugün nispeten küçük bir şehir olduğundan bölge, mahalle fark etmeksizin şehir merkezi olmak kaydıyla her yerinde kalabileceğiniz müthiş tarihi bir şehirdir. Gezdikçe göreceksiniz ki hemen hemen her yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Yorulduğunuzda durup açık hava müzesini hiç de aratmayan bu güzel şehrin sokaklarında soluklanabilirsiniz.

Santa Maria del Fiore Katedrali

İlk durağımız Floransa'nın simge yapısı, Duomo Katedrali. Santa Maria del Fiore olarak da bilinen Duomo 1296-1436 yılları arasında inşa edilmiştir. Çan kulesinin inşasına Rönesans'ı başlatan ünlü sanatçı Giotto başlamış ünlü kubbesini ise Brunelleschi tamamlamıştır. Bu kubbe de yine Rönesans mimarisinin ilk önemli örneklerindendir ve gerçekten çok ama çok heybetlidir. Altında durun, yukarıya bakın, hayran olmamak elde değil. İsterseniz Duomo'dan sonra Rönesans döneminde tüm şehirlerdeki kubbelere ilham olmuş kubbeye daracık merdivenlerden çıkıp şehre tepeden bakıp, manzaraya karşı fotoğraflar çekebilirsiniz. 

Piazza della Signoria Meydanı ve Medici Sarayı

Medicilerin "eski" sarayı: Palazzo Vecchio; Önceleri Floransa Şehir Devleti yönetim binası olan yapı daha sonra Medici ailesinin yönetim merkezi olmuştur.

Ponte Vecchio (Eski köprü)

Ponte Vecchio yani Eski Köprü; Floransa’nın yerini gösteren bir işaret ataşı gibi görev yapan bu köprü, bir 14. Yüzyıl mimarisidir. Köprünün üzerinden diğer tarafa geçilen yolun her iki tarafında 16. Yüzyıldan beri burada bulunan kuyumcu mağazaları bulunmaktadır.