Son yaşanılan COVİD-19 salgını yeni çalışma metotları ve kentsel tasarımların keşfedilmesi yönünde bir fırsat olabilir diyor uzmanlar. Bu anlamda akıllı kent kültürünün yerleşmesi ve olası bir salgın durumunda yaşanılacak krizlere de hazırlıklı olunacak. Bir kentin oluşumunda ve kimliğinin belirlenmesinde çok derin değişikliklere sebep olan M.Ö. 430’daki Atina Vebası, Avrupa toplumlarındaki sınıf gücü dengesini dönüştüren Orta Çağ’daki Kara Ölüm diye adlandırılan veba salgını, Afrika’daki Ebola salgınları ve günümüzün hiper-küreselleşmiş şehirlerinde meydan gelen halk sağlığı krizleri, metropollerde iz bırakmaktan geri kalmıyor hala… Hastalıkların kentleri şekillendirdiği, planlamaya etki ettiğinin anlaşılması aslında 19’ncu yüzyılda ortaya çıkan kolera salgınına kadar dayanır. Aynı şekilde 1918’de New York ve Mexico City’de İspanyol Gribi, 2014’te Batı Afrika’da Ebola Virüsü gibi, şimdi ise COVID-19, kentsel alanlarda kalıcı izler bırakan bulaşıcı hastalıklar listesinde en son eklenen virüs oldu.
AKILLI KENTLER
Ulaşım ağlarının çeşitliliği ve bunun sonucu olarak birbirine yakınlaşan kentlerde şimdiye kadar yaşanılan afetlerle ilgili birtakım önlemler alınmıştı. Mesela son yaşanan 99 depreminden sonra şehirlerde deprem toplanma alanları oluşturulmuş, bu alanlarda yapılanma kısıtlanmıştı. Ancak son yaşadığımız ‘Pandemi’ konusu ile yeni adımlar atmanın gerekli olduğu, sağlık konusu ile kentleşme konusu arasında organik bir bağ olduğu anlaşılmıştır. Akıllı kentler, veri odaklı dijital kentler, kontrollü kentler bir kez daha ön plana geçmiştir. Günümüzde kentsel planlamada ve mimaride akıllı kentler-akıllı konutlar gibi kavramlar aslında bir pandeminin ürünüdür dersek inanır mısınız? 19’ncu yüzyılda yıkıcı bir küresel salgın haline gelen kolera salgını öncesinde yeni, modern bir kanalizasyon sistemine ihtiyaç asla duyulmuyordu. Eğer Dr. John Snow salgının sebebinin içme suyundan kaynaklandığını bulmasaydı, atık suyunun güvenli bir şekilde içme suyundan ayrılması gerektiği akla gelmeyebilirdi.
İLK VERİ KULLANAN İNSAN
Akıllı kent fikrinin (Verileri kullanarak mekânsal görselleştirmeyi planlama) 1854 yılında Dr. John Snow’un Londra’nın Soho bölgesinde meydan gelen kolera salgınını durdurmak için hasta olan herkesin bulunduğu mekânı haritalandırması sonucu ortaya çıktı. Koleranın havadan bulaştığını ve kirli havadan oluştuğu düşünülürken aslında içme suyundan meydana geldiği bu haritalar sonucu ortaya çıkar. Kolera vakalarının en fazla içme suyu kaynaklarına yakın yerleşmelerde oluştuğunu tespit edilip salgın önlenmiştir. Böylece verilerin toplanması ve görselleştirilmesinin önemi anlayan Dr. John Snow ilk akıllı kent örneğinin temelini atarak ilk veri kullanan insan olarak da tarihe geçmiştir. Öyle ki bu yöntem günümüzde de insan kaynaklı sorunların çözümünde hala kullanılmaktadır. Aynı zamanda suyu kirleten sebebin içme suyunu kirleten kanalizasyonun olduğu tespit edilerek ilk modern kanalizasyon sistemi de Londra’da inşa edilip temiz su- atık su ayrıştırması yapılır.
FIRSAT OLABİLİR
Son yaşanılan COVİD-19 salgını yeni çalışma metotları ve kentsel tasarımların keşfedilmesi yönünde bir fırsat olabilir diyor uzmanlar. Bu anlamda akıllı kent kültürünün yerleşmesi ve olası bir salgın durumunda yaşanılacak krizlere de hazırlıklı olunacak. Akıllı kentler herhangi bir salgın durumunda işyerine gidemeyip evden çalışmasının mümkün olacağı sistemleri de içerir. Akıllı kentler ve akıllı çalışma sistemi farklı fonksiyonların farklı alanlarda değerlendirilmesi gereken mimari planlama yaklaşımlarını ortaya çıkaracaktır. Mesela artık evlerin oturma-salon- yaşam alanlarının yanında ‘Çalışma odası’ alanlarının önemi anlaşılmış olup daha fazla konutlarda da yer alacaktır. Konutların sadece yaşam alanı olmadığı karma bir sistem olabileceği yönünde hem ofis hem konut olan bir sisteme sahip mimari tarzın yaygınlaşacağı öngörülmektedir. Sosyal mekânlar ‘Mesafeli sosyalleşme’ şeklinde evirilip hayatımızda yer alması sağlanacaktır. Bu yönde güncel olarak park-bahçelerde daireler çizilip içinde oturulması zorunlu kılınarak sosyal mesafeler oluşturulmaya başlandı bile.
10 MİLYONU AŞMAMALI
Kentsel yoğunluğun yönetimini yeniden ele almak gerekecek. Zira metropollerin kalabalığı enerji tüketiminde faydacılık sağlasa da salgın bir hastalık durumunda bu durum dezavantaja dönüşür. Bu yüzden 10 milyonu aşmayan kentler ideal olandır. Kent nüfusunu demografik olarak seyreltmek için kırdan kente göçü özendirecek programlar uygulanabilir. Kent çeperlerinde yeni meydana gelecek yapılanmalar, yeni kent merkezi şeklinde idari sisteme tabi tutarak kente eklenmeler durdurabilir. Bu konuda Turgut Cansever şehre sürekli eklemeler yaparak büyütmek yerine yeni kent merkezlerinin kurulmasının daha doğru olacağını belirtmiştir. Böylece kentsel nüfus 10 milyonda tutularak kentsel desantralizasyon yapılıp yeni kent oluşumları sağlanabilir. Bu uygulamanın acil olarak planlamada yer alması salgın gibi durumlarla başa çıkmayı sağlayan önemli bir etkendir.
TEKNOLOJİK YENİLİK
Dijital şehirlere ve akıllı kentlere bazı şehir planlamacıları ve mimarlar soğuk baksa da COVİD-19’un bu süreci hızlandıracağı gözlenmektedir. Şehirlerimizde dijital altyapının yoğunlaşması yönünde sağlık alanında ilk olarak hastalıklı ve güvenli bölgeleri haritalarda gösteren bir aplikasyon uygulaması telefonlarda hâlihazırda kullanılmaya başladı. Salgından en kötü etkilenen ülkelerden biri olan Güney Kore, aynı zamanda en düşük ölüm oranlarına sahip olmasını, enfekte hastaların haritalanması ve yayınlanması da dâhil olmak üzere bir dizi teknolojik yenilik kullanarak başarmasına bağladı.
DAHA GÜVENLİ
Çin, COVİD-19 salgınını izlemek için Alibaba ve Tencent gibi teknoloji firmalarının yardımını aldı ve yayılmanın bir sonraki aşamada nerede olacağını tahmin etmek için ‘Büyük veri’ analizini kullandığını açıkladı. Songdo veya Shenzhen de gibi ‘Akıllı şehirler’in halk sağlığı açısından daha güvenli şehirler olması için, kentsel alanlardaki davranışları (Yürümek, araç kullanmak, seyahat etmek, işe gitmek, restoranda yemek yemek vs.) dijital olarak elde etmek ve kaydetmek için daha fazla çalışmalar yapacağını da duyurdu. Bu gözetleme ve kaydetmenin şirketlere ve devletlere güç sağlarken insan haklarına ne kadar uyacağını ise zaman gösterecek ancak tartışmalar şimdiden başlamış durumda.
KENTLERİN SANİTASYONU
Ünlü düşünür sosyolog Richard Sennett “Tarihe geri dönüp kriz dönemlerinde şehirleri kontrol etmek için getirilen düzenlemelere bakarsanız, Fransız Devrimi’nden ABD’deki 11 Eylül’e kadar, birçoğunun çözülmesi yıllar hatta yüzyıllar sürdü” demiştir. Pandemi sorununun çözülmesinin yıllar almaması ümit edilmekle birlikte, akıllı kentlerin yanına bir de ‘Sağlıklı kentler’in ekleneceği günler başlamıştır. Son olarak; modern şehir planlaması ve inşaat mühendisliği, sıtma ve koleraların kentlerde yayılmasına önlem için alınan tedbirler sonucu 19’ncu yüzyılın ortalarında sanitasyon denilen “Hijyenik ve sağlıklı koşulların oluşturulması ve korunması çerçevesinde alınan tüm önlemlerin gelişimi”nden doğmuştu; COVİD-19 pandemisi ise dijital altyapılı akıllı kentlerin sanitasyonu olabilir.