Kadınların siyasal katılımındaki büyük eksiklik ve siyasetin kadınları ve sorunlarını dışlayan yapısı, Türkiye’deki kadın hareketlerinin öncelikli gündem maddelerinden biri olageldi. Ancak yerel siyasette bu genel gündemleştirmenin bir parçası olarak kabul edilmekle birlikte, yerel siyasetin özgüllüğü ve kadınlar için açabileceği yeni alanlar üzerinde hemen hemen hiç durulmadı.
EŞİT YURTTAŞLAR OLARAK YÜRÜTÜLEN MÜCADELE
Yerel siyasetin kadınlar için önemi kadar, kadınların da yerel siyaseti değiştirecek bir güç olarak var olduğunu göstermek ve bununla beraber kadınların dikkatini kendi bulundukları yerin özgül sorunlarına, siyasetine katkıda bulunabileceğine inanmak günümüz koşullarında maalesef oldukça zor. Yerel düzeyde kadınların yaşadıkları sorunlar, güçlükler, kısıtlılıkların yerel yönetimlerin politikalarıyla da bağlantılı olduğu gerçeği, yakın zamanlara gelene değin, dünyada ve Türkiye’de kadın hareketlerinin de gündemi dışında kaldı. Bunun başlıca nedeni, kuşkusuz, seçme-seçilme, eğitim, çalışma, medeni haklar gibi temel yurttaşlık haklarının elde edilmesi mücadelesiyle ilgiliydi ve bu süreç de kaçınılmaz olarak, yasama gücüne sahip olan merkezi parlamentolarda düğümlenmeye yol açtı. Bir başka deyişle, kadınların ‘eşit yurttaşlar’ olmak için yürüttükleri mücadele, genel ya da merkezi siyaseti yerel siyasetin önüne geçti.
ALINAN KARARLAR GÜNLÜK HAYATIMIZI ETKİLİYOR
Dünyada şu anda yerel yönetimlerde söz sahibi olan kadınların oranına bakıldığında da bu gerçeğin farkına rahatlıkla varabiliyoruz. Belediye başkanları içinde sadece yüzde 5 kadının bu görevi üstlendiği, meclis üyelikleri ve diğer yerel yönetim organlarında ise bu bandın yüzde 15-20 arasında gidip geldiğini görüyoruz.
Kadınların yerel yönetimlerde doğru temsil edilememesi, bu yönetim idarelerinde alınan kararların direk gündelik hayata etki etmesiyle beraber hizmet alanlarında oluşan cinsler arası farkların da derinleşmesine neden olmaktadır. Mekansal düzenlemeler, aydınlatmanın yeterliliği ve ulaşıma ilişkin planlama ve kararların, kentsel güvenliğin kadınlar için daha farklı ve genellikle de daha fazla bir anlam taşıdığını hesaba katmaması gibi (Bunu dikkate alan uygulamalar için illa çok yüksek kamusal kaynaklar da gerekmez üstelik. Örneğin Kanada’da belediye otobüsleri hava karardıktan sonra kadınları iki durak arasında da indirip bindirir)… Alt-üst geçitlerle (hem de kenarları açık basamaklarla!), buzlanmaya karşı alınmayan önlemlerle güçleştirilen yaya (ki çoğunluğu kadınlardır!) yolculuğu da bu cinsler arası farkın neden olduğu en büyük problemlerden biri olarak görülüyor. Nitekim İsveç’in başkenti Stockholm’de bu durum belediyenin dikkatini çekmiş ve yollar yerine kaldırımları kadınlar ve çocuklar için daha güvenli bir hale getirmeyi amaçlayan yeni bir hizmet anlayışı ortaya çıkarılmıştır. Bu hizmetle beraber buzlanma için yapılan tuzlama çalışmaları tüm alanlara yayılmış ve kar birikintilerini kaldırımlardan uzaklaştırmayı amaçlayan hafriyat sistemi geliştirilmiştir.
“KADINLAR İŞLERİN NASIL YÜRÜDÜĞÜNE DAHA ÇOK ÖNEM VERİYOR”
Kadın bakış açısının eksikliğinin yerel idarelerde ne denli önemli olduğunu Strasbourg’un eski belediye başkanı Catherine Trautmann ise şöyle anlatıyor;
“Kadınlar işlerin nasıl gittiğine daha çok dikkat ediyorlar. Kaldırımlar yeniden düzenlenirken sıklıkla kendim gider ve kontrol ederim. Çünkü çoğu zaman mühendisler erkektir ve ‘bir erkeğin ayakkabılarında’ düşünürler. Eğer bir yerleşim yeri herkes için kullanılabilir ve memnuniyet verici olacaksa, neden kadınların her zaman alçak topuklu pabuç giymediği anımsanmaz mesela?! Eğer kaldırımlar üzerine yeterince düşünebilseydik, bedensel engellilerin de düzensiz yüzeyler ve öteki tehlikeler olmaksızın daha rahat hareket edeceklerini kavrardık. Politik düzeyde başarmaya çalıştığım şey, kadınların ilgili olabilecekleri bütün meseleleri içeri davet etmek!.. ... Parti (temsil organlarında yüzde 50-yüzde 50)ya da eşitliği istemek yeterli değil. Dışarı çıkmalı ve bunu elde etmeliyiz. Kadınlar bunu başarabilir. Bu önemli, çünkü kadınların siyaset yapma tarzlarında, iktidar için savaşmak yerine hep alternatif çözümler aradıklarına inanıyorum.”
BAŞARILI PEK ÇOK İSİM VAR
Kadınların yerel yönetimlerde istedikleri temsiliyet gücünü elde etmesi için başarılı örneklerin herkes tarafından bilinmesi de büyük önem taşımaktadır. Günümüzde dünya genelinde kadın siyasetçilerin izlediği politikalara baktığımızda, cinsiyetin sadece bir çeşitlilik süsü olarak sunulmadığını görmekteyiz. Güncel siyasi gelişmelerin ışığında kadın varlığı, artık dünyanın kaderini değiştirme yolunda hızla ilerlemektedir. Bu durum haliyle kendini yerel yönetimlerde de etkisini göstermeye başlamıştır. Dünyanın önemli metropollerinde kadın belediye başkanlarının yönetimleriyle karşılaşmaktayız. Örneğin İtalya’nın başkenti Roma’da Virginia Raggi, hem genç hem de kadın olarak bir ilki başararak seçimlerde aldığı yüzde 67’lik ezici başarıyla belediye başkanlığına seçildi. Hollanda’nın başkenti Amsterdam ise 73 yıldır belediyeyi yöneten İşçi Partisi ilk defa bir kadın adayı öne çıkardı ve başkan olarak koltuğa taşıdı. Femke Halsema, Hollanda’nın özgürlükçü gibi gözüken sınırlı demokrasisi içerisinde (Hollanda’da belediye başkanları, meclis üyelerinin oylaması sonucunda seçiliyor) kendine böylelikle yer bulabildi.
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE BİLE SAYI AZ
Dünyanın gelişmiş demokrasilerinde dahi kadınların yerel yönetimlerde yaşadığı bu yokluk sendromu, kimi sessiz ülkelerden de cesur seslerin yükselmesine olanak sağladı. Örneğin Filistin’in West Bank kasabasında Fatema Breja, kadın aday olarak seçimlere girerek bir ilki başardı. Tunus’ta ise Nahda Hareketi, ülkede bir ilki gerçekleştirip Souad Abderrahim’i belediye başkanı olarak koltuğa taşıdı.
Kadınların yerel idarelerde varlığı, çoğu kesim tarafından sadece ‘renk’ olarak algılansa da bunu yıkmaya gönüllü birçok kadın idarecinin varlığı da bu iddiayı çürütür nitelikte. Örneğin Filipinler’in Taguig şehri Belediye Başkanı Lani Cayetano, geliştirdiği projeyle 16 binden fazla kadının girişimci olmasına imkan sağlayarak şehrinin refah politikasına büyük bir katkıda bulundu. Yaptığı çalışmalarla öne çıkan bir diğer belediye başkanı ise Romanya Bükreş Belediye Başkanı Gabriela Firea oldu. Firea 2016 yılından bu yana Bükreş’in yaşam kalitesini arttırmaya yönelik birçok hizmeti hayata geçirdi ve şehrin sosyo-ekonomik yapısının kısa sürede önemli ölçüde değişmesinde rol aldı.
ÇEŞİTLİLİĞİN ÖTESİNDE
Endonezya’nın Surabaya şehrini yöneten Tri Rismaharini ise şehrin yoksul kesimlerine ücretsiz eğitim götürmeyi hedefleyen projesiyle şehrin okuma-yazma oranını yüzde 40’lara varan ciddi bir artışla yükseltti. Bu gayeyle belediye bütçesinin yüzde 36’sını eğitime ayırdı. Polonya Varşova Belediyesi’ni üç seçim üstüste kazanan Hanna Gronkiewicz-Waltz ise bambaşka bir belediyecilik anlayışıyla biliniyor. Ülkede artan mülteci düşmanlığına rağmen göçmen entegrasyonu konusunda önemli çalışmalar yapan Hanna Gronkiewicz-Waltz, ‘Innovation Warsaw 2020! adını verdiği çalışmayla şehrin AR-GE çalışmalarıyla teknoloji yatırımlarına açık hale gelmesini amaçlayan bir projeyi hayata geçirdi.
Bulundukları ülkede kadın varlığını güçlendirme faaliyetinde de bulunan yöneticiler bu alana hitap eden çalışmalardan geride kalmadılar. Örneğin, Japonya’nın Otsu şehrini yöneten Naomi Koshi çalışan kadınların çocuklarına daha çok vakit ayırmasını sağlayacak bir dizi düzenlemeyi şehirde yürürlüğe koyarak ülkesinde sadece yüzde 7’lik bir orana sahip kadın yönetici oranını arttırmayı amaç edindi.
ŞEFFAF VE DÜRÜST ANLAYIŞ
Günümüzün teknoloji anlayışından da uzak durmak istemeyen kadın yöneticiler, projelerine bu anlayışı da dahil ederek oldukça ilham veren çalışmalara da imza attılar. Örneğin ABD’nin Wyoming eyaletinin kadın belediye başkanı Marian Orr, girişimciler ve esnaf için çöpçatanlık uygulaması Tinder’a benzer bir uygulama çıkararak şehrin boşta kalan ticari alanlarını meraklılarıyla tanıştırdı.
Belediyelerde daha şeffaf ve dürüst politikalar izlemek isteyen kadın idareciler de oldukça popüler. Örneğin Bolivya’nın El Alto şehrinin belediye başkanı Soledad Chapeton, yolsuzlukla mücadele için verdiği çabalar sırasında üç defa suikast girişimine maruz kaldı. ABD’nin Atlanta eyaletini yöneten Keisha Lance Bottoms ise ‘open checkbook’ adını verdiği bir siteyle vergi mükelleflerinin vergilerinin nereye aktarıldığını gösteren bir çalışmaya imza attı.
YENİ BAKIŞ AÇILARI
Bu örneklerle beraber aslında kadınların yerel yönetimlerdeki varlığının yeni bakış açılarıyla şehir idarelerine ve günlük yaşama nasıl katkılar sunabileceğini de görmüş oluyoruz. Eşitsizliğin neden olduğu empati yoksunluğunun yol açtığı problemlerin çözüme kavuştuğunu gördüğümüz gibi tüm kesimleri ilgilendiren ekonomi, eğitim, teknoloji gibi diğer alanlara da kadın dokunuşun nasıl faydalı gelebildiğini artık fark etmiş olmalıyız. Bu noktada cinsiyet eşitliğini destekleyen kota uygulamaları beraber zihniyet değişikliği için de bilinçli bir toplum oluşturmada her vatandaşa önemli bir görev düşüyor. Bu değişikliğin gelecek nesillere yalnızca doğru bir bakış açısı kazandıracağını düşünmeyelim, Bangladeş’te açtığı 30 su kuyusuyla efsaneleşen belediye başkanı Selina Hayat Ivy gibi sizlere yol, su ve elektrik olarak da geri döneceğini unutmayın.