Onlar Da “Can”

Sosyolog Aygül Fazlıoğlu

Yolda, sokakta, caddede  dolaşırken rastladığınız herhangi bir  hayvanın başını sevgi  ile okşadınız mı? Karnı aç mı? Tok mu? diye düşündünüz mü?

Geçen gün gazetelerde ve sosyal medyada yer alan bir görüntü hepimizi derinden sarstı.  Bu görüntü ayakları ve kuyruğu kesilmiş bir yavru köpeğin masum gözleriydi. Bu gözler “ben çok katı yürekliyim, kolay kolay ağlamam diyen” bir çok insanın yüreğini acıttı. En çok da çocukların…

Yavru köpek, insan şiddetinden nasibini almış onlarca örneklerden biridir. Maalesef kadınlara,  çocuklara, hayvanlara ve de doğaya yapılan şiddet, taciz, kötü ve olumsuz davranışları ve tahrip haberlerini üzüntüyle okuyoruz.
Oysa bizim toplumumuzda, tarihimizden gelen bir hayvan sevgisi vardır. Sokaklarımızda her daim kedi ve köpekler olmuştur. Bizim insanlarımız, sadece ihtiyaç sahiplerine değil, sokakta yaşayan hayvanlara, doğaya  oldukça duyarlıdır.


Bazılarımız evcil hayvan sever, evinde  besler. Bazılarımız hayvan sever ama  çeşitli nedenlerle (alerji-dokunamama veya herhangi bir nedenle) evinde besleyemez ama sokak hayvanlarına duyarlıdır. Onları besler, sağlık durumları ile ilgilenir. Barınakları ziyaret eder, maddi katkı sağlar. Son zamanlarda evde evcil hayvan beslemede görülen artışın yanı sıra, sokak hayvanlarına karşı da olumlu bir duyarlılık oluşmuş, farkındalık artmıştır.


Hayvanlara eziyet etmenin altyapısı incelendiğinde aile sevgisizliği, bireyin kendisinin şiddet görmesi, kötü bir çocukluk devresi, eğitim ve aidiyet eksikliği gibi unsurları görmekteyiz. Çünkü hiçbir insan doğuştan cani, acımasız değildir. Aile sevgisizliği, yaşam koşulları, eğitimsizlik, yoksunluk  onu bu noktalara sürükler.


Her şeyin temeli ailedir. Uzmanlar boşuna “çocukların kişiliği 0-6 yaş arasında oluşur” demiyorlar. Bu yaş aralığındaki çocuk vicdanlı olmayı, ahlaklı ve etik davranmayı, dürüstlüğü, sorumluluk duygusunu, kendi haklarına sahip çıkmasının yansıra başkalarının haklarına da saygı duymayı ve başka canlıların (sokak hayvanlarının, evcil hayvanların, doğadaki ağacın, çiçeğin vs.) yaşam hakkını savunmayı ailesinden öğrenir. Bu kazanımlar okulda pekişir ve devlet tarafından kanun ve kurallarla denetlenir.


Her türlü şiddetin (kadınlara, çocuklara ,hayvanlara, doğaya ve ağaca) son bulması ve bir an önce hayvan haklarına ilişkin  yasanın çıkması dileğiyle….


Bu yazının  Son Sözü


Yavru köpeğin görüntülerinden çok üzülen ve etkilenen  evinde kaplumbağa ve kuş besleyen 12 yaşındaki  yeğenim Irmak Fazlıoğlu’nun yazdığı şiire bırakıyorum….


Onlar Da “Can”

Onların anası yok mu?
Çocukları yok mu?
Hangi acımasız gelip, bir evlada veya anneye 
Yuvasında el koyar.
Hangi insana bu yakışır.?

Doğadaki her canlı için,
Bir kalp taşıyorsanız,
Bu canlı para eder diye değil de,
Kalbimizle düşünüp,
Bir ailesi vardır demeliyiz….

Siz,  siz olun
 Yapmayın.
Boğazın üzerinde uçun,
Kendinizi bırakın doğaya,
İşte sevginin anlamıdır bu….