‘Ramazan’ı yaz dedi, tâlib.
“Sanat, edebiyat, musiki ve mimariyle maziden devşirilen Ramazanları değil, bireysel ve sosyal boyutlarıyla vahye yeniden muhatap kılan geleceğin Ramazanlarını” yazmak istedi kâtib. Aslında hatiplerin dinleyici, dinleyicilerin hatip olduğu, her daim konuşanların bir aylığına sustuğu bir Ramazan’ı yazmak istedi kâtib. Bağırarak susan, susarak başkalarına rahatsızlık veren modern insana, kendine has bir huzur reçetesidir Ramazan...
Sahurlarıyla geceye, sıyâmıyla gündüze, iftarıyla akşama ferasetli bakabilmek, kısaca vakit bilinci kuşanmaktır.
Yürümeksizin nefesi tıkanan, koşmaksızın bîtab düşen sağlıksız beşer topluluklarına açlık istirahatidir. Felç olmuş midelere bayram, helal haram titizliğini kaybeden sofralara takva telaşıdır. Derdi tasası sofra olanların, sofrasız kalarak doyanların hikayesidir Ramazan.
Semadaki yıldıza, yerdeki toprağa yeniden bakış, bu bakışta tazelenen varoluş farkındalığıdır. Açlıkla yok olan bedenin ruhu şahlandırmasıdır, obezite derdine deva arayan iradesizlere zamanın sahibinden armağandır.
MANANIN İDRAKINA VARILAN AN
Mecburiyetlerin sevdaya dönüştüğü, iradenin kaos yerine özgürlüğünü hatırladığı mevsimdir. Çünkü oruç yalnızlıkta kalabalığı, kalabalıkta yalnızlığı yaşatan zorunlu ödevdir ve ödevlerin sıkıcılığı, ödevlerin yapaylığı yoktur oruçlunun sorumluluk duygusunda. Adım adım çıkılan kulluk merdiveninde, sorumluluk sınavının en zorlu durağıdır çünkü oruç. Kozmik bir tesbihat ve şükür korosuna katılmanın bir aylık fırsatıdır. Minik bir sosyolojik yapı olarak ailenin sürü olmaktan kurtulup, bireye evrilme öyküsüdür Ramazan. Mukaddes olanı ritüeller üzerinden tüketmenin değil, görselde gaybı, gaybta şehadeti hecelemenin heyecanıdır.
Bir sese odaklanmak, sesi vereni düşünmektir. Ezan komutuyla başlamanın, ezan komutuyla bitirmenin eğitimidir oruç.
Terâvih namazıdır Ramazan, beş vakit dört mevsim beklenen.
Bireysel dindarlıkların toplumsal şeâir ve sembolleri göz ardı etmeden inşa edileceğinin bilincine ulaşmaktır.
Camiye koşmak, camide dirilmektir. Liyakatli ağızlarda okunan ayetlerle Teravih namazı, modern dertlerden usanmış kalabalıkların rehabilitasyon egzersizidir.
Kulaklara ilahi nağmelerin dolduğu, musikiden öte, besteden özge bir mananın idrakine varılan andır.
SUKûNET BAYRAMIDIR
Gâh hızlı gâh vakur “Allâhümme sallî a’lâ seyyîdinâ…” nakaratıyla kubbelere nakşolan varlık zikridir. Güzel sesli müezzinlerde Bilal hatırası Mekke’dir.
Mihrâpta mahreçlere tecvide riayet eden imamlarda Hira yüksekliğidir.
Beş vakit okunan mukabelelerde, ilk mukabeleden geri kalan Cebrâil kokusudur.
Ön saflarda Mushaf tutarken titreyen yaşlı ellerdeki gençliktir.
Kent körkütük bir uykuda iken, avâm deyip geçtiğimiz, sabahın nurunda mabede koşan ak sakallı ihtiyar pehlivanların fecr zaferidir.
Sanal alemin yalanlarında hakikatin rengini asla göremeyecek nesillere somut sergidir minare kalemleriyle çizilmiş.
En çok da cıvıl cıvıl çocuk sesidir arka saflardan yükselen.
Sadakadır Ramazan…
Fıtrata saygının gereği Fâtır olan yaratıcıya hamd için elini cebine atmak, mal imtihanından sağ salim çıkmaktır.
Ümmet olmanın amentüsü sayılan paylaşmayı ahlak haline getirme serüvenidir.
Dilenmenin değil dilenmeden yaşayıp insanlığın yararına harcamalar yapmanın özgüvenidir.
Vererek mutlu olmak, azalarak çoğalmak, paylaşarak büyümektir.
Fakir fukaranın zilletini dile dolamadan “Sağ elin verdiğini sol el bilmeden” erişilmez zenginliklere imza atmaktır. Binler olumsuzluğa rağmen bir sükûnet bayramıdır koşan modern çağa.
ALLAH’A ŞÜKÜRLER OLSUN
Öğrenmektir Ramazan…
Safta oturarak susmanın, dinlemenin öğretimidir.
“İnsan yürüyerek düşünür, oturarak öğrenir.”
İtikâftır Ramazan…
Mekânda/mescidde oturarak, zamanda koşma enerjisidir.
Uzlette celvet, halvette vuslatı aramaktır. Yalnızlığın kalabalığında beden ülkesini tanımak, azaların ledünni görev dağılımı karşısında hayret makamına ulaşmaktır.
Hatimdir Ramazan…
Bir yıl göz ardı edilen Mushaf sayfalarıyla kucaklaşmaktır.
En çok da okuyanlar tarafından anlaşılmayan Kurân’ın, beşer gözlüğüyle yeniden okunmasıdır.
Lafzına liyakatle, manasına riâyet ederek kadınların erkek gözüyle, erkeklerin kadın gözüyle yeniden bir Kur’an hatmine besmele çekme heyecanıdır. Suçluların masum, masumların suçlu zalimlerin mazlum, mazlumların zalim gözüyle, patronların işçi, işçilerin patron, öğretmenlerin öğrenci, öğrencilerin öğretmen, hastaların doktor, doktorların hasta gözüyle okudukları Kur’ân, on bir aylarda dünyaya çok farklı çözümler sunacaktır.
Ulemanın rahlelerini fail-meful-mübteda-haber reflekslerinden arınmış şekilde, evrensel bir etik vesika olarak da süsleyen Allah kelâmının, medrese ve tekkeye söyleyecekleri çok farklı olacaktır.
Kuran’ı yücelterek sünnetin feyzinin toplumdan çekilip gitmesini eleştirmek kahramanlık değildir. Asıl kahramanlık Ramazan’ı bize hediye eden Peygamber’e (s.a.v) karşı şefaat yüzümüzün olması için her gün bir sayfa Kur’an meali yanında bir sayfa Hadis-i Şerif okuma seferberliğidir.
Zira Ramazan, dini, tekelci bir bakış açısına indirgemeden, insan olmanın alfabesidir.
Politik sosyal her türlü ayrımcılığın önüne geçerek evrensel kulluk ahengini sağlamaktır.
Ramazan’ı özleten Rahman’a şükretti kâtib.