Beş yıl Avrupa’da yaşadım. Ne okul okudum ne de dil öğrendim. Yaptığım tek şey çevreyi gözlemlemek ve Avrupa ülkeleri ile kendi ülkemi kıyaslayıp durmak oldu. Yazmayı da sevince epey ekmek çıkardım bu konuda. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki kutlama ve eğlence deyince elimize kimse su dökemez! Çocuğun dişi çıktı diye parti düzenleyen, Kur’an okumaya geçti diye taç giyme töreni yapan, tuvalet alışkanlığı kazandı diye balo veren insanlarız. Okuma bayramı, sene sonu partisi, atık giysi defilesi, ana sınıfından dahi kep atmalı mezuniyet partisi yapılan topraklar burası. Dini, milli bayramlar desen yine en çok bizde. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, bir de adamların bayramlarına göz dikiyoruz. Noellerini onlardan daha coşkulu kutluyorduk zaten, son yıllarda cadılar bayramında da çıtayı arşa çıkardık. Tam bir “Sevim koş, kutlama var!” ülkesiyiz.
ÜLKENİN BİTKİ ÖRTÜSÜ
Elin Avrupalısı bizim altın günlerini görse zaten düğün zanneder. Beş senede neredeyse hiç abartılı bir kutlamalarına denk gelmedim. Noel’de de zaten bir masaya toplanıp iki kap yemek yiyorlar. Onu biz akrabalarla mangalda yapıyoruz her hafta. Yalnızca bir kez ülkelerinin kurtuluş yıl dönümüne denk geldim. Sokaklara dökülüp havai fişek patlattılar. Bizde evlilik teklifleri bile daha coşkulu oluyor! Yazın sokakta koloni halinde çekirdek çitleyerek yürümeye çıksak onlardan daha kalabalık oluruz. Fransızlar futbolda dünya şampiyonu oldu da bizim bir asker uğurlamamız kadar çok sevinmediler. Düğün diye de kilisede iki şarkı, bir dua okuyorlar, oldu bitti. Biz de düğünler şeref, namus ve de haysiyet meselesi haline geldi artık. Yani gelmişti, Korona piyasaya çıkana kadar. Ülkenin bitki örtüsünün gelin damat olacağı mevsimler, sosyal mesafeye kurban gidecek gibi görünüyor. Memlekette düğün dediğin sadece iki gencin nikah kıymasını aştı artık. Ailelerin güç gösterisi, prestij yarışması ve statü göstergesi haline geldi. Sıfırdan iş kurulacak paralara bir günlük eğlence düzenleniyor. Her şey bir konsepte göre ve kusursuz olmak zorunda çünkü. Dolayısıyla aylar önceden yapılan planlar, ayarlanan düğünler, tarih alınan nikahlar birer birer ertelenmiş oldu. Bu süreçte davetlisiz ve maskeli birkaç nikah gördüysek de henüz düğün olmadı.
ÇUBUKLARLA HALAY MI?
Kurallara uymayı çok da sevmeyen bir millet olarak karantina döneminde gösterdiğimiz başarıya şahsen şapka çıkarıyorum. Emniyet kemeri takmamak için aparat üreten insanlarız neticede kurallara uymamak doğamızda var. Fakat düğünler için altın aylar olan yaz ayları kapıda, gelin ve damat adayları, Avrupa Birliği’nden giriş izni alacak gibi heyecanla düğün salonlarının açılmasını bekliyor. Milli yaramız haline geldi evlenemeyen çiftler. Pandemi henüz tamamen bitmemişken, yeni normalimiz olan maskeli ve sosyal mesafeli hayat devam ederken okullar bile kapalıyken nasıl düğün yapılacak, onu bırakın bir düğünün olmazsa olmazı nasıl halay çekilecek? Bir yerde bir buçuk metre sopayı uçlarından tutarak halay çeken birtakım kimseler gördüm, kocaman bir şaka olduğunu düşündüm fakat değilmiş. Düğün salonları açıldığında davetliler için sosyal mesafeli halay çekilmesi için bu çubuklardan verecekmiş. Yurdum insanını birazcık tanıyorsam o sopalar gecenin sonunda bir yere atılır ve sarmaş dolaş halaya devam edilir. Zaten sıcakkanlı bir milletiz dayanamayız çubuklarla halay çekmeye. Bir kere el öpülmeyen düğüne de düğün demeyiz zaten. Sosyal mesafeye uyarak takı töreni bile yapılmaz, hiç tadı olmaz o düğünün.
KIZ KARDEŞE YAZIK DEĞİL Mİ?
Gelgelelim düğün salonu sahipleri onu da düşünmüş ve takı töreni de sosyal mesafeye uygun olarak yapılacakmış. Yani öyle gelinle damada sarılmak, öpmek, üzerlerine altın takmak falan bir süreliğine rafa kalktı. Takılar salonda ayrılan bir bölüme bırakılacakmış boynu bükük bir şekilde. Davetliler salonlara tek tek alınacak, düğünlere maskeli katılım zorunlu olacakmış. Bu durumda gelinin kız kardeşi makyajı da tarih olacak demektir. Kadınların süslenip, gösteremediği düğünlerde ne kadar mutlu olacağını siz düşünün artık. Gelinin maskeli oluşuna değinmiyorum bile. Bu durum belki biraz damatların işine yarar da düğünler, dolayısıyla da düğün masrafları ortadan kalkar mı diye düşündüm ama çok uzak bir ihtimal gibi görünüyor. Bu millet ne yapar eder, o düğünleri yapar, daha önce başka düğünlere götürdüğü çeyrek altınları da teker teker toplar. Maskeyse maske, mesafeyse mesafe, çubuksa çubuk!