Minimalizm tüketim toplumunu biraz olsun aydınlattı, İnsanlarda bir farkındalık oluşmaya başladı. “Evet, daha az tüketmeliyiz, ihtiyacımızdan fazlasına gerek yok” dedi minimalizm bize.
Bu yazıyı okuyan birçok kişi bahsedeceğim hikâyeyi biliyordur. Afrika’da kakao ağacından kakao toplayan çocukların/ işçilerin hayatlarında hiç çikolata yemedikleriyle ilgili kısa bir video yayınlanmıştı beş sene kadar önce. Kakao ağaçlarının meyveleri ağacın gövdesinde de bulunduğu için çocukların kakao toplaması için elverişli bir ağaç. Kakao acı bir meyve. İşlendikten sonra dünyanın en lezzetli yiyeceklerinden biri oluyor. Hemen hemen herkes seviyordur sanırım. Ancak bu işte çalışanlar hiç çikolata yememişler. Bahsettiğim videoda ise çikolata yediriyorlar işçilere. Çok şaşırıyorlar ve beğeniyorlar tadını. Ama o acı meyveden böyle lezzetli bir şeyin ortaya çıkmasını anlamak zor onlar için. Ünlü markaların çalıştırdıkları çocuk işçilerin, o pahalı kıyafetleri ömürleri boyunca belki de hiç giyemeyecek olması gibi bir şey bu. Kapitalizm dediğimiz; sözde nefret ettiğimiz, lafın sonunu da buraya bağlamayı iyi bildiğimiz bir sistem. Sonra ne yazık ki şöyle tamamlıyoruz; ‘Biz de bu sistemin parçasıyız’. Yani başa dönersek bu çarkın dişlilerini tüketim alışkanlıklarımız döndürüyor. Çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu sektör tarım. Genelde tarım alanında çalışan ailelerin çocukları, ailelerine yardım etmek için küçük yaşta başlıyor çalışma hayatına. Dünya geleninde durum bu ne yazık ki. Yediğimiz her lokma da giydiğimiz her kıyafet, aldığımız elektronik eşya ve neredeyse tükettiğimiz çoğu şey de ‘Görünmez modern köleler’ in emeği var.
DÜŞÜNÜN!
Minimalizm tüketim toplumunu biraz olsun aydınlattı, insanlarda bir farkındalık oluşmaya başladı. “Evet, daha az tüketmeliyiz, ihtiyacımızdan fazlasına gerek yok” dedi minimalizm bize. Tüketim alışkanlıklarımıza bir de bu açıdan bakarak sorgulamakta fayda var; aldığımız ürünleri kim üretiyor, nerde üretiliyor, nasıl üretiliyor. Aldıklarınızın nerden geldiğine bakın. Bu ürün üretilirken kaç canlının canı yandı bir düşünün. Bir bakın kaç çocuk öldü aldığınız şeyler üretilirken. Kaç çocuk sakat kaldı. Kaç ağaç yok oldu. Ne kadar su tüketildi. Bir bakın o ayakkabı imalathanesinde elleri yıpranmış, eğitim alamayan, ailesine bakmak zorunda kalan çocukları görün. Çocuklar tek öğünle tüm günü ederken her türlü da istismara uğrayan çocukları görün. Çocuk dediysem on sekiz yaş altı herkes çocuk. Altı yaşında olan da var on yaşında olan da.
İSTİSMARA GÖZ YUMULUYOR
İNSAMER’in 2019 Mart raporuna göre Afrika yüzde 19,6, Amerika yüzde 5,3, Arap Devletleri yüzde 2,9, Asya ve Pasifik yüzde 7,4, Avrupa ve Orta Asya ise yüzde 2,9 olmak üzere dünya da 152 milyon çocuk işçi var. Ömür boyu ucuz işçi potansiyeli oluyor çocuk işçiler, işte bu yüzden çok kıymetli. Eğitim alamamış bir çocuk; yetişkin olduğun da en fazla vasıfsız işçi olabiliyor. Çocuklara cüzi miktarda ücretler ödeyerek; önce çocukluğunu elinden alıyorlar, sonra eğitim hakkını. Bu bir kısır döngü elbette. Yoksulluk buna birinci sebep. Dünya ülkelerinin hemen hemen hepsinde çocukları koruma kanunları, çalışma yasaları var. Bununla birlikte çocukları korumaya yönelik sözleşmeler var. Uygulama noktasındaki eksikliklerin başında ise daha fazla kar elde etmek var. Ucuz işçiler, hammadde ve üretim, işverenler için büyük kazanç demek. Gelişmiş ülkeler kendi ülkelerindeki çocukları korurken, sömürge devletteki çocukların istismarına göz yumuyor. Savaş ve yoksulluklarla baş başa bırakılan ülkeler de çocuklar modern köle gibi çalıştırılıyor ve istismar ediliyor. Bize sunulan ise ekolojik, doğaya ve insana saygılı üretimken gerçekte olan ise sömürülmüş insan ve yeraltı, yerüstü kaynakları.