Bölgenin stratejik bir geçiş yolu olduğuna dikkati çeken Sözvar, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 12'sinin ve Avrupa ile Asya arasındaki deniz ticaretinin ise yüzde 30'unun Kızıldeniz aracılığıyla yapıldığını ifade etti.
- "BÖLGEYE BAĞIMLI OLAN HATIRI SAYILIR TEDARİK ZİNCİRİ VAR"
Sözvar, karışıklıkların sonucu olarak deniz taşımacılığında öngörülen aksaklıkların bugünün normu haline geldiğini dile getirerek, "Personellerinin, gemilerinin ve mallarının güvenliğinden endişe duyan birçok hizmet sağlayıcı bu duruma cevap olarak Güney Afrika üzerinden seyirlerine devam edeceklerini açıkladı. Bahsedilen rota değişikliği ise teslimat sürelerinde minimum bir haftalık gecikme anlamına geliyor. Dahası, rotanın uzaması maliyetleri önemli ölçüde artırdı. Yaşadığımız sorunun en önemli etkilerinden biri de tedarik zincirindeki genel kırılganlığın artması. Zira gerek ham madde gerekse müşteri olarak bu bölgeye bağımlı olan hatırı sayılır tedarik zinciri var." şeklinde konuştu.
Enerji sektörü özelindeki tedarik zincirlerinin durumdan etkileneceğini belirten Sözvar, "Önümüzdeki dönemde her türlü enerji maliyetinde artış beklemek oldukça rasyonel bir yaklaşım olacaktır. Makro ekonomik pencereden, olayların devam etmesi ve daha da kötüsü, şiddetinin veya sıklığının artması halinde, enflasyonda artış, ekonomik büyümede yavaşlama veya işsizlik artışı gibi ciddi risklerle karşı karşıya kalabiliriz. Global resesyonla mücadele ettiğimiz bir dönemde, bahsettiğimiz bu etkiler durumu çok daha kötüleştirebilir." ifadelerini kullandı.
- "KRİZİN HIZLICA ÇÖZÜMLENMESİ GÜN GEÇTİKÇE GÜÇ KAZANAN BİR İHTİMAL DURUMUNDA"
Sözvar, Kızıldeniz'de yaşanan olayların sadece deniz yollarını kullanan şirketleri değil, tüm şirketleri ve sektörleri etkileyeceğine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Bölge çok stratejik bir geçiş noktası ve dünya deniz ticaretinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bölgedeki herhangi bir olumsuzluk doğrudan bu sektörleri etkileyecektir. Denizcilik sektörü etkiyi hızlıca, direkt olarak ve en yoğun şekilde yaşayan ve yaşayacak olan sektörlerin başında geliyor. Limanlardaki operasyonel sıkıntılar ve güvenlik endişeleri, gemilerin seyrini, malların elleçlenmesini ve gemilere yükleme gibi birçok gecikmeyi tetikliyor. Denizcilik sektörü haricinde enerji, sigorta, perakende başta olmak üzere birçok sektörü etkileyen olaylar sonucunda genel olarak emtia fiyatlarında bir artış bekliyoruz. Ancak konuya daha iyimser bir açıdan bakacak olursak, hem son politik gelişmeler hem de özel sektörün yoğun çabaları sonucunda krizin hızlıca çözümlenmesi ve öngördüğümüz etkilerin korktuğumuz kadar derin olmaması da gün geçtikçe güç kazanan bir ihtimal durumunda."
Sözvar, olayların şirketlerin stok seviyelerini artırmasına veya alternatif tedarik kaynakları aramasına yol açabileceğini aktararak, bazı şirketlerin tedarik zincirlerindeki baskıyı azaltabilmek, maliyetleri kontrol altında tutabilmek veya alternatif tedarik zincirleri yaratabilmek amacıyla zaman kazanabilmek adına ürün ve hizmetlerdeki çeşitliliklerini geçici olarak daraltabileceğini bildirdi.
- "DAHA FAZLA YATIRIMLA ULUSLARARASI PAZARDA DAHA FAZLA SÖZ SAHİBİ OLMAMIZ MÜMKÜN"
Kızıldeniz'de yaşanan krizin Türkiye'yi sadece bir rota olarak değil, üretim merkezi olarak öne çıkarabileceğini ifade eden Sözvar, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ülkemizin deniz ticareti rotaları üzerinde stratejik bir konuma sahip olduğu bir gerçek. Kızıldeniz bölgesinde yaşanan olumsuzluklar, ülkemizin limanlarının ve lojistik altyapısının önemini uluslararası düzlemde de artırabilir. Limanlarımız, deniz ticaretinin akışını hızlandırmak ve alternatif ticaret rotalarının gelişimine katkıda bulunmak için bir alternatif olarak değerlendirilecektir. Ülkemizin ticaret hacminin artmasına ve ekonomik büyümesine yardımcı olabilir.
Bölgedeki güçlü oyuncu rolümüze uygun şekilde sadece limanlarımız özelinde değil, tüm lojistik sektörü olarak teknolojiye, otomasyona, bilişim sistemlerine daha fazla yatırım yapma ihtiyacımız var. Batıdaki rakiplerimizle gün geçtikçe arayı kapatmak amacıyla hem kamu hem de özel sektör birlikte çalışmalarımıza devam ediyoruz. Daha fazla yatırımla uluslararası pazarda daha fazla söz sahibi olmamız mümkün. Daha önceden yurt dışından aldığımız sistemleri artık kendi bünyemizde geliştirme konusunu önemsiyoruz. Fark yaratan teknolojileri ülkemizde üretmeye başlamamızın sadece maliyet avantajı yaratmakla kalmayacağını, tüm sektör paydaşlarına değer yaratan çözümlerin bulunmasında rekabet avantajı yaratabileceğini düşünüyorum."