Karanlık zihinler -The Darkest Minds

Ayşe Karaköse

Alexandra Brackenin kaleminden bir roman olan “The Darkest Minds”, Jennifer Yuh Nelson yönetimiyle hayata geçti. Filmin sonunda bir serinin ilk filmi olduğunu anladığımız, distopik bir Amerika anlatılıyor bize. Amerika’da Sadece çocukları etkileyen bir virüs başgösteriyor. Aniden yayılan bu virüsle çocukların yüzde 98i ölüyor.. Kalan yüzde 2, virüse karşı bağışıklık geliştiren çocuklar, doğaüstü güçlere sahip oluyorlar. Devlet bu çocukları sınıflara ayırıyor. Yeşiller çok zekiler, maviler telekinezik, sarılar elektriği kontrol edebilme, turuncular zihin kontrol edebilme ve kırmızılar ateşi kontrol edebilme gibi yeteneklere sahip oluyorlar. Hükûmet bu çocukları ülke için bir tehlike olarak görüp, orduyu devreye sokuyor. Çocuklar toplama kamplarına alınıyor. Yeşil, sarı ve mavileri çalıştırıyor hükümet, kırmızıları silah olarak kullanıyor. En tehlikeli sınıf olarak gördüğü zihin kontrol edenleri ise yaşatmıyor. Hikayenin ana karakteri ve yüzde ikilik dilime giren çocuklardan biri olan Ruby turuncu, yani zihin kontrol edebiliyor. Fakat Ruby kampa girerken zihin kontrol edebilen turuncu çocukların öldürüldüğünü görünce, yeşillerden olduğunu, yani zekilerden olduğunu söylüyor askerlere. 6 yıl boyunca da kendini gizlemeyi başarıyor. Film Ruby’nin kamptan kaçış süreciyle başlıyor aslında. Onu kamptan kaçıran kadın doktor ve ekibi, ne kadar iyi, ne kadar kötü sürekli kararsız kalıyoruz. Tehlikeli ve kaçak çocukları avlayan ödül avcıları var. Hükümet zaten peşlerinde. Yani bütün dünya bu gençlerin karşısında yer alıyor ve dünya onlar için güvensiz bir yer.. Çocuklar sadece birbirlerine güvenebiliyor.

Bu arada Filmin ismi neden Karanlık Zihinler anlamış değilim? Esasen çocukların kendinde bir karanlık yok, özel yetenekli bu çocukları tehlike olarak görüp, onları kötüye kullanmaya çalışan bir hükümet ve adamları var. Daha doğrusu kontrol altına alabildiklerini kullanan, kontrol edemediklerini öldüren bir yönetim. Dolayısı ile asıl karanlık zihinler bu devlet adamları. Çünkü çocukların yüzde 98’ini öldüren virüs felaketi sonrasında nasıl olduğunu film bize anlatmasa da değişen bir düzen var ve bu düzen tamamen totaliter hale gelmiş bir rejim. 17 yaş altını etkileyen bir frekans var ve onunla kontrol altına alıyorlar bu çocukları. Aslında bu frekansa zamanımızda yapılan bütün zihin kontrol sistemlerini nisbet edebiliriz. Yani subliminal mesajları da algı yönetim şekillerini de çizgi filmlerden, filmlere kadar, gençlere hitap eden bütün olguları sayabiliriz. Yaş burada kesin bir şey ifade etmese de bu tür manipülasyonların gençleri daha fazla etkilediği muhakkak.

Kaçak bir çocuktan bahsediliyor.. Defalarca hükümetin elinden kaçmayı başarmış. Lakabı Clansy Clay, doğru anladıysam Türkçeye “Kil Klanı” diye çevirebiliriz. Bu çocuk da bir klan kurmuş kaçan bütün çocuklar buraya geliyor. Kil şekillendirilmesi kolay bir malzeme, çocukları da öyle görüyor olmalılar. Bizim “Ağaç yaşken eğilir” atasözümüzü hatırlattı bana. Clay de Ruby gibi bir “zihin yönlendiren”, hayatta kalan iki zihin kontol eden çocuk var zaten, biri Ruby, diğeri Clay. Clay’in kampı adeta cennet gibi, herşey güllük gülistanlık ama burada da adlandırılamayan bir sıkıntı var. İzleyince değerlendireceksiniz çok fazla spoiler vermek istemiyorum.

Zu isimli Uzakdoğulu bir kız çocuğu da var filmde. Zu elektriği kontrol eden çocuklardan. Diğerleri on altı, onyedi yaşındayken o henüz on, onbir yaşında. İnsanlara zarar vermemek için genellikle sarı, plastik eldiven takıyor. Zu konuşamıyor ama kritik noktalarda ekibe ciddi yardımları oluyor. Elektronik aletleri çok iyi kullanıyor. Son yıllarda birkaç filmde daha benzer durumu gördüm. Yani “Uzakdoğulu, sağır dilsiz kız” Böyle şeylerin öylesine seçilmediğini, bir anlama binaen yapıldığını artık biliyoruz. Öyleyse ne demek istiyor bize Hollywood? “Uzakdoğu bize lazım olduğunda yardım etsin, biz de onu bir miktar koruyalım ama, konuşmasın, fikir beyan etmesin, bizim güdümümüzde kalsın, edilgen olsun ve itaat etsin” Yaş olarak küçük seçilmesinin de sebebi daha kolay itaat edecek ve yönlendirilebilecek olması. Benim bu seçimlerden çıkardığım anlam bu. Uluslararsı ilişkiler uzmanı veya tarih uzmanı olanlar bundan daha derin anlamlar da çıkaracaktır.

Filmin aksayan yönleri de var mutlaka, hikayede açıklanmamış çok detay var. Zaten filmin sonu da ikinci filmin geleceğini müjdeliyor, orada açıklanacak olabilir bunlar ama yine de bir kısmını ilk filmde açıklasalar takibi daha kolay olurdu. Filmin genelinde çok fazla mesaj var, nazi kamplarından tutun da gençlerin nasıl bir tasallut altında olduğuna, ailelerin ne kadar bilinçsiz olduğuna kadar. Fakat yönetmen tam olarak kimin yanında herhalde ikinci filmde daha iyi anlayacağız.

Sanki sadece gençlere yönelik macera filmi gibi görünen böyle nice film yapılıyor, bizler de çocuklarımızı kendi başına izlemeye gönderiyoruz. Acaba ne kadar etkileniyorlar veya zaman içinde biriken bu etkiler nelere yol açıyor bilemiyoruz. Ancak yıllar sonra sonuçlarına bakıp analiz edebiliyoruz. Benim tavsiyem çocuklarımızın takip ettiği sinema ve dizileri bizlerin de takip etmesi olacak. Konu ve işleniş tarzı itibariyle çok hoşumuza gitmese bile takip etmemiz ve bu tür detaylara dikkat ederek, onların da farkına varmasını sağlamamız hayrımıza olacaktır.