Kadın ya da erkek olarak doğmak, ayrıcalığın ötesinde biyolojik bir farklılıktır. Bu biyolojik farklılıklar temelinde toplumlar şekillenir. KADIN; birey, aile ve toplumların şekillendirilmesinde önemli bir yere sahip olup kendi varlığını inşa etme sürecinde oldukça büyük mücadeleler vermektedir.
Çünkü söyleyecek birçok şeyi, yapacak birçok işi vardır KADININ...
Kadın hallerini öyle birkaç cümle ile anlatmak mümkün müdür?
Kimine göre kadın kâinattın en güzel varlığı, meslekli, çocuklu, kariyerli, dişli, tırnaklı yeri geldiğinde helikopter anne…
Kimine göre kadın aile, namus, kırılgan, doğurgan, anlaşılma özlemi içinde olan bir nesne...
Tüm bunların yani sıra bir de çalışan kadınların günün birinde karşı karşıya kaldığı “cam tavan sendromu” gerçeği…
Kimine göre kadın mottosu; ”kendine bakmayan kadın vardır, çirkin kadın yoktur, küçük bir dokunuş yeter”,
Kimine göre erkek mottosu “erkeğin çirkini güzeli olmaz, erkeğin parası, gücü, kasları ve kariyeri olur”
Kadın dünyasını en iyi kim anlatır? sorusu sizi de içinden çıkılmaz durumlara sokuyorsa, bu yazıyı okumanızda fayda var.
Evet, kadınları bugüne kadar en iyi kim anlattı? Ve de kim anlatabilir?
Kadın söylemleri dile geldiğinde bunu söyleyen kişinin ifadesi birçok alana temas eder. Çünkü kadın; söylem ile birleştiğinde estetiği, zarafeti, sanat ve güveni ifade eder.
Sanatta kültürde en iyi anlatım biçimi bir nesnenin özüne inip onun can alıcı noktasını açığa çıkarmak değil midir?
Ünlü şair Cemal Süreyya’nın da dediği gibi;
“bir kadını ortadan ikiye böl…
yarısı annedir,
yarısı çocuk,
yarısı sevgili
yarısı aşk...
duyanlar bunu bilmez,
görenler anlamaz bunu!
yarısı rivayettir,
yarısı gece”.
Şair kadını ne de güzel ve naif tanımlamıştır.
Yine Meksikalı deneme yazarı ve şair Octavio Paz ise;
"kadın benzerliktir.
ve bence karşıtlıktır.
her şey bir uyak içerisine girer, her şey birbirine seslenir ve yanıt verir" diye anlatır.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e göre; yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.
.
Sosyologlara göre; kadın bugüne kadar ataerkil yapının bir dayatması ile yol alır ve her kadın değişen, kalkınan toplum yapısı ile birlikte daha fazla değişir ve kendine daha özel alan yaratır…
Erkeklere göre ise; kuşaklar arası farklılıklar artıkça şimdinin kadını, daha karmaşık özellikler barındırır.
Kadınlara göre ise; hemcinsleri günümüz dünyasında kendi içindeki o dengeyi basit kurar.
Erkeklere göre; kadın güzel olmalı, bakımlı alımlı olmalı, Türkan Şoray kirpikli, yay gibi kaşlı olmalı?
Kadına göre; kadın koşullarına göre kendini günceller, hayata olumlu, enerjik ve güzel bakar.
Erkeklere göre; kadınlar görerek değil, duyarak ve dokunularak memnun olur hafızaları da kuvvetli olup “anı” biriktirmeyi sever.
Kadına göre; kadın çilekeş, cefakâr, vefakâr, her zorluğun altından kalkar, direnir, mücadeleci ve umut dağıtır.
Erkeklere göre; kadın kıskanç, tuttuğunu koparır... Bazen de kadın en çok kadına çelme takar…
Kadınlara göre; koşullar kadını evde, dışarda her yerde güçlü, pratik ve akıllı olmaya zorlar…
Erkeklere göre; kadınlar eşitlik söylemlerini sever ancak tercihlerinde kendilerini koruyup kollayan, ehhh arada birde gizli gizli çantanın içinde tek bir gül getiren; dominant, maço karakterli erkek modeline tercih eder…
Kadına göre; kadınlar kendini anlayan kendisi ile aynı ev içinde teknolojik bağ kurmayan, kendisini iyi hissettiren “saygı” ve “güven” kelimelerini hayat geçiren erkekler ister…
Erkeklere göre; geniş omuzlu, masa altında para sayan, sağlam göğüslü, güven veren, toplum içinde yücelten, arada birde “kadınım”, “gülüm”, diye seslenen erkek kadının bam telini titretir…
Son Söz
Bir toplumun sosyal, ekonomik ve zihinsel gelişiminin tam anlamıyla sağlanabilmesi kadınlar ve kız çocuklarının erkeklerle eşit haklara sahip olması ile açıklana bilinir.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ”insαn topluluğu kαdın ve erkek denilen iki cins insαndαn mürekkeptir. Kαbil midir ki, bu kütlenin bir pαrçαsını ilerletelim, ötekini ihmαl edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yαrısı toprαğα zincirlerle bαğlı kαldıkçα öteki kısmı göklere yükselebilsin?”
Sonuçta kadın-erkek eşitliğinin; topyekûn kalkınmanın temeli olduğu artık gayet açık olup kadının kendi dünyasında yer alması, kendisini ifade etmesi, çözüm önerilerinde bulunması ve bu yolla da ekonomik anlamda kendisine yetmesi demek bir toplumu daha yüksek konumlara çıkarmak demektir.
Kadını ”karanlık kıta” olarak tanımlayan Freud; kadını anlamamanın verdiği duygu ile bu cümleyi söylemiş olsa da aslında; kadının aydınlatılarak birçok alanda parlak zekâsının öncü olabileceği hakikatini gün yüzüne çıkarmaktadır.
Bugün kurgulanan kadın kimliklerine bakacak olursak, görünürde ve yasalarda fırsat eşitliğine sahip olan kadın; yine de zihinsel anlamda erkekle eşit değildir. Kadın yine; erkek egemenliğinin topluma etkisi ile toplumsal cinsiyet ayrımına maruz bırakılmaktadır.