Yılda bir kez çıkıp gelen; bir müddet kaldıktan sonra giden kutlu misafir…”Gelişiyle memnun, gidişiyle mahzun eden” nazenin sevgili… Alemlerin efendisinin; “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azad oluş” diyerek müjdelediği, dünya hayatının en hayırlı zaman dilimlerinden biri… En çok da bu sebeple belki de, kendisinden geriye kalan on bir aya sultan olan; Ramazan geliyor…
Uzun süren bir ayrılığın nihayetinde “bin aydan hayırlı olan gece” yi de alıyor yanına ve geliyor Ramazan. Onun gelişini dört gözle bekleyip, giderken gözlerinde yaş ile uğurlayan ev sahiplerine geliyor en çok. Akşam ezanı yaklaşmaya başlarken mutfağını tatlı bir telaş kaplayan annelere, sıcak pide almak için köşedeki fırının önünde oluşan uzun kuyrukta sıra bekleyen babalara, teravih namazını eda edebilmek için sokağının yokuşunu nefes nefese çıkan dedelere geliyor. Sahura kalktığında kıldığı teheccüd namazlarının ardından ümmet-i Muhammed için dua eden, avuçları amin kokulu babaannelere geliyor.
Tüm gün oruç tutma niyetiyle sahura kalktıktan sonra, günün yarısında acıkan; kimsenin olmadığı sırada çekmecedeki çikolataya meyletmişken tam, tatlı bir mahcubiyet hissedip vazgeçen… Tuttukları tekne orucunu sattıkları bir büyüklerini bulunca, kendilerini neşe içinde en yakın bakkalın önünde bulan çocuklara geliyor. Her gece çeşitli manilerle mahalleyi uyandırmaya çalışan davulculara, davulcunun sesiyle mahmur gözlerini açmaya çalışan hane sahiplerine geliyor. Yalnızca kalabalık ailelerin, kalabalık iftar akşamlarına değil, tek kişilik sofralara geliyor. Zenginin masasına gelmiyor yalnızca Ramazan; bir parça kuru ekmek ve birkaç zeytin ile iftar edecek olan fakire geliyor. Savaştan geriye kalan yıkıntıların arasında, yere serdikleri gazetenin üzerine koydukları peynir ekmekle akşam ezanını bekleyen baba ile evladına ve orucunu cennette açacak olan anneye geliyor. Her yere geliyor Ramazan. Rahmeti, muhabbeti, bereketi, huzuru, kulluğu koymuş heybesine; cömert bir misafir edasıyla çıkmış geliyor…
“Ramazan geliyor diye sevinmek imandandır” diyor. Ramazanın geldiğine sevinebiliyorsan, sende bir şeyler var demektir. Yılda bir kez, üstelik senin için çıkıp sana gelmekte olan ile hoşnut olamıyorsan diyor yani, sende bir şeyler eksik demektir. İmanını tartmak isteyen için bir terazi o halde. Bir kefeye sevincini, bir kefeye hissizliğini koy ve gör imanın nicedir. Muazzam ölçü… Sevinmekle başlamalı işe o halde. Nasıl ki aylarca görmediğimiz için özlediğimiz bir ahbabımız çıkıp geleceğini haber verdiğinde seviniriz, işte öyle sevinerek başlamalı. Çeki düzen vermeli bizi son görüşünden bu vakte dek biriken dağınıklığımıza. Geldiğinde bizden memnun olsun, gittiği yerlerde bizden güzel bahsetsin derdi ile başköşede ağırlamalı geldiği vakit.“Seneye Ramazan yine gelir de, beni bulur mu bilmem” bilinciyle ihya etmeli…
Gelip de yine bir vakit sen, alıştırıp bir müddet, sonra yine kapımızdan çıkıp gidene değin: Merhaba şehr-i Ramazan, merhaba. Merhaba şehr-i Sıyam, merhaba…