İnsanı Kaybetmeden

Halime Tezcan Tosun

Bu karantina döneminde, gündelik hayatımıza eşlik eden bilgisayar, tablet ve cep telefonları, hayatımızdaki büyük bir boşluğu dolduruyor. Herkesin bir birinden izole olması durumu, fiziki anlamda gerçekleşse de hepimizi iletişim halinde tutuyor.

AHVAL

Yolların ayrılış noktasındayız. Belki de hayatın akışını belirleyen merkezlerin değişmesine tanık olacağız; yaşadığımız şu dönem içerisinde. Kimileri doğa diyedursun bizler, Hakk’a rükû eden idrakler, biliyoruz ki Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, Firavunlara karşı sabrının tükendiği yerdeyiz. Zamanın bize ibretamiz gösterdiği, artık dünyanın eski dünya olmayacağı, söylenenlerin, planlananların başka bir bahara ertelendiğini, daha fazla dillendirir olduk. Umulmadık bir şekilde ortaya çıkan afet, teknolojiyle, gelişmeyle, kâinata kafa tutan insanlığın kendine olan güvenini tekrar düşünme zamanının geldiğini insanlığa gösterdi. Peki, şimdi nereye doğru gideceğiz; tevilleri yol aladursun bizler, manevi sancağın arza ve arşa dikildiği, mübarek Ramazan ayına girmekteyiz. Bir yandan alışık olduğumuz gündelik hayat, salgın nedeniyle, sekteye uğrarken, diğer yandan gündelik alışkanlıklarımızı yeniden düzenlemek durumunda kalıyoruz. Bu ani değişimin, hepimize yeni ufuklar açması için temenni ve dualarda bulunuyoruz. Belki de hepimiz için zor olmadı bu durum. Hayatımızın kolaylaşması için herkes kolektif bir biçimde çabalıyor. Bir yandan salgının ne zaman biteceği konusundaki belirsizlik, kaygı, sabırsızlık, umut bekleyişi devam ediyor. Bu bekleyiş farkında olmadan bizlerin, kolektif bilincini uyandırdı. Bu yakaza hali hepimizi niyet babında bir arada tutuyor.

İNSAN VE NESNE ARASINDA

Bu karantina döneminde, gündelik hayatımıza eşlik eden bilgisayar, tablet ve cep telefonları, hayatımızdaki büyük bir boşluğu dolduruyor. Herkesin bir - birinden izole olması durumu, fiziki anlamda gerçekleşse de hepimizi iletişim halinde tutuyor. Ailemizle, dostlarımızla ve sevdiklerimizle bağımızın tamamı, bu iletişim araçları üzerinden gerçekleşiyor. Ama unutulmamalıdır ki bu nesneler hayatımızı kolaylaştırırken, insani varoluşumuza etki ediyorlar. Çünkü insan, insan karşısında iletişim kurarken sadece kelimelere odaklanmaz. İnsanın manevi mizacı da ortaya çıkar. Bu empati kurmamıza sebeptir. Biz başkalarıyla hemhal olmak derken bunu kastederiz. Eskilerin deyimiyle kalpten kalbe bir yol vardır görülmez... Açıkçası bizi dost kılan, sevgi dolu bir insana dönüştüren, manevi mizaçlarımızın birbirine yaklaştıran, ru be ru yani yüz yüze oluşumuzdur. Fakat iletişim araçları ile yapılan görüşmeler bu manevi alaşımı engeller. Çünkü empati zorlaşmıştır. Herkes biraz bunun farkındadır. Bu yüzden makinelerin ve nesnelerin dünyası sanal olanın, simülasyonun, yapaylığın göstergesidir. Ne kadar şahsiyet kazandırmaya çalışılırsa çalışılsın nesne nesnedir, eşya eşyadır. Bir insan başka bir insan ile makine aracılığıyla empati kurarken, aslında makine ile özdeşleşir. Yani algıladığı makinenin dünyasıdır. Farkında olmadan nesneleşir. Kendi özünü kaybeder. Şeylerin doğasına tabi olur. Donuk mat bir hal alır. Günümüz insanının belki de en büyük problemi budur. Yenilgisi de burada başlar.

FEHM VE AKIL

Hepimiz karantina döneminde, derslerimizi, toplantılarımızı, bilgisayar, tablet ya da cep telefonları üzerinden yapıyoruz. Buradaki yabancılaşma mevhumunun farkına varmak aslında bizi, içinde bulunduğumuz durumla ilgili olarak sağlıklı bir kıyıya doğru çıkarır. Ezeli hikmet, bize insanın ünsiyet kuran bir varlık olduğunu söyler. İçine doğduğumuz dünya bizi kendine doğru çeker ve bütün rikkatimizi ve dikkatimizi teslim alır. Kendisinden başka bir şeyle ilgilenmemizi istemez. Ama insanın bir kez kapılıp gitmesi, dünya ile eğlenmesi (eğlenme: yoldan olmak, yolda kalmak, duraksamak) onu asli vazifesinden alıkoyar. Onu kendine ve asli olana yabancılaştırır. İnsan oyalandığının farkına ancak uyanıklığa ulaştığında anlar. Sıkıntının, kederin ve elemin sırrı buradadır. İnsan yönelişini belirleyen hikmetin kendisi olunca, eşyanın tabiatını anlar ve onun efendisi olur. Tersi durumda insan eşyanın kölesidir. Bunun sonucunda tamahkârlaşır… Dünyanın kölesi haline gelir. Şu zaman içinde iletişim için kullanmak zorunda olduğumuz nesnelerin bu yönünün farkına varabilirsek manevi hallerimizi koruyabilir, içimizdeki insani istidadı yeniden uyandırabiliriz. Bizler böyle bir atmosfer içinde, mübarek Ramazan ayına girerken, halimizi ahvalimizi, riayetimize göre belirlememiz gerekir. Yani içimizde parıldayan insani yönümüzü ortaya çıkarmamız gerekir. Oyalanmadan yol alan, asli vazifesinin farkında ve Hakk’a rükû eden bir nefer olarak yaşama zarureti içinde kalmak… Sadece yaratıcısı ile ünsiyet kuran bir idrak, fehm ve akıl… Ne mutlu ona…

KENDİNİN FARKINDA

Dünyadaki her şey insan için yaratılmıştır. İnsan kendi asli vazifesinden ayrılmamak için çabaladığında, dünyanın cazibesi azalır. Var olan nesneler, şeyler bizi Hakk’a ulaştıracak bir araç haline gelir. Kendimizin farkında olmak bu kapıların bize açılmasına vesiledir. Ama insan eğer nesneler ile ünsiyet kurmuş ve onların peşine düşmüş ise hatırımıza, hatırlamayı inşa etmemiz gerekir. Bu mübarek ay içerisinde yine yalnız olacağız. Karantina devam edecek. İnsanoğlu ego hapishanesinden, hürriyetine kavuşarak çıkmalı. Nefsinin esaretinden, işitememenin, görememenin, dokunamamanın burukluğundan sıyrılarak kemal ve cemal durağına varmalı... Sürekli daldığımız bu boşluk macerası… Aslında biz Hakk ile olunca “Bir-likte” olacağız.... Ramazan-ı Şerif teşrif etmekle bizi ihya eder. Niyetlerde ve dualarda buluşmak niyazı ile...