‘İnsan ne ile yaşar?’ sorusunun türlü versiyonlarını yaşayarak cevaplamaktayız. Azamisini isterken asgariye râm olmak… En komplikesini, en fazlasını, en lüksünü derken temel hayat standartlarına indirgenmiş sosyal eşitliğin gerçek anlamını bulduğu şu günler Rabbin adaletinden ihsanına iltica ettiğimiz günler. Hemen hemen tüm mala - yani şikâyetlerimiz bitti. Programlar, ajandalar olmazsa olmaz denilenlerin hepsi şu an askıda. Özgürce sokağa inebilmenin bile hasreti ile sadece sağlıklı bir nefes ve normal bir hayat için dua etmekteyiz. Tüm kâinat ve âdemoğlu bu niyazda yekvücut. Kimse kendi kabına sığamazken hayatı eve sığdırdı.
GAFİLMİŞİZ
Dışarıda tabiat kendi düzeni içerisinde arz-ı endam ediyorken, bu nimetlerin emrine verildiği insanoğlu tecrit edilmiş olarak bu uyanışın seyrinden dahi mahrum. Lakin her şerde bir hayr olduğu gibi bu illetin de bizlere pek çok fayda sağladığı da kesin. Evlerimiz bu krizi fırsata dönüştürebilenler için bir medrese-i Yusufiye olabilecek mahiyette. İltica ettiğimiz yegâne makam Rabbimiz ve biz artık gerçek anlamda mülteci olmanın ne demek olduğunu idrak etmekteyiz. Akan suyumuz, yiyecek aşımız, sıcak ve emniyetli evlerimiz bize şükür için yetmeliyken insan nisyan ile malul ve nankör. Henüz bir ay öncesine kadar yıllarca mülteci olmak zorunda bırakılanların kıyas bile kabul edilemez hallerinden meğer nasıl da gafilmişiz. Evde olmakla emniyetin huzuru içerisindeyken bile müştekiyiz.
ORGANİK HAYAT
Korona günlerinde neredeyse kırk günü tamamlamışken en çok, organik hayatı özleyenler orta yaş ve üstü gruplar olmakta. Özgürlüğün tadını tabiatla iç içe yaşayarak bilen bu kuşak insanlarımız hüzünle, bu kısıtlamalı günlerin bitmesini beklemekte. Evde hayatlarını daha rahat geçiren kısım gençler ve çocuklar gibi görünüyor zira onların avuntusu tabletler ve bilgisayarlar onlara bambaşka kapıları oturdukları kapalı alanlardan sağlamakta. Bu dijital çağda istenen ve hedeflenen kitleyi oluşturmakta. Çocuklarımıza teknolojinin nimetlerine esir olmayı değil efendisi olmanın gereğini anlatmak ve uygulatmak gibi büyük bir vazifemiz olduğu aşikâr. İradesini ve aklını kullanabilen, güdü psikolojisinden ve kontrol edilebilmekten muaf bir gelecek nesil bırakmalıyız yarınlarımız için.
UYANIK OLMA VAKTİ
Gün uyanık olma zamanıdır. Bize yavaş yavaş verilen dozun farkına varamazken Korona ile aşırı doz etkisi tüm dünyayı da bizi de uyandırmalı. ‘Biz bize yeteriz’ demenin manasına vâkıf nesiller yetiştirmek zorundayız. Kendi kararlarını önce kendi milletinin ve değerlerinin âli menfaatleri süzgecinden geçirebilecek akıl ve bilginin harmanlanacağı bir mecrada yetişmeli geleceğimiz. ‘Asım’ın nesli’ diyordu ya şair işte yine tarihin tekerrürü ve değişmez gerçeklerin tekrar gündeme gelmesi. Globalleşen dünya ve kültürü olarak bize dikte ettirilen her şeyi sorgusuz sualsiz kabul edişlerimizi tekrar düşünmeliyiz. Bizi popüler kültür adı altında öz benliğimizden ayırarak kendisine benzeten her türlü ithal anlayışa karşı uyanmak ve dirilmek ve yeniden ihata için harekete geçmemizi gerektiren bir ruh yakalamalıyız. Ümmetin de milletin de beklediği yeni bir ülkü, ideoloji ve yeniden şahlanış için vira Bismillah denilecek noktadayız biiznillah. Yerli ve milli söylemi içinde uzun zamandır başlatılan bu hareket şimdi her alanda manasını bularak kendi milli ruhumuzu inancımızı yepyeni bir fetih için diriltmeli ve kıyama geçirmeliyiz.