(Başkalarında Aramayı Bırak. Evrenden İstemeye Bir Son Ver)
Malum corona salgınından daha önceydi, aynı işyerinde çalıştığım bir arkadaşımla sohbetim bir süre sonra şöyle cereyan etti:
- Ersoy Bey, siz galiba sağlığınız ile imtihan ediliyorsunuz.
- Evet, birçok imtihandan biri değil mi sağlık? “…mallarınızla, canlarınızla, evlatlarınızla…” diye buyuruluyor ya hani...
- Geçen gün bir kişisel gelişim kitabında denk gelmiştim. Bu imtihanlar dört başlıkta toplanmış. Hatta kitabın adı da “Dört Sınav: Cesaret-Sağlık-İlişkiler-Bolluk”
Enteresan bir şekilde cezbetti beni. Araştırdım biraz ve bakın nasıl tanıtmış kitabı yazar:
Her deneyim sadece bir sınav...
Çünkü her sınav uyanmak içindir. Ya uyanırsın bir gün ya da ömürlük bir uykudasındır artık. Dört ayrı yerden gelir Yaradan’ın “Uyan artık!” sesi.
- Bollukla,
- Cesaretle,
- İlişkilerle ve
- Sağlıkla dürter seni hayat.
“Aç artık gözlerini!” der Yaradan.
“Hiç mi görmek istemiyorsun özenerek yarattığım şu insanı?
Hiç mi bilmek istemiyorsun, ruhuna üflediğim yeteneği?”
Başkalarında aramayı bırak, evrenden(?) istemeye bir son ver.
Kalbinin içine sığdırılmış sonsuz bir evrenle yaşıyorsun zaten doğduğundan beri. Her günün ötekine benzemeye başlamış sonunda, yazık değil mi? Oysa sadece uykudan uyanıp ayaklandığında açılıverecek bütün kilitli kapılar.
Sınandığın her deneyimin içinde Yaradan’dan bir söz, bir çağrı ve bir davet gizli...
Kazalar, karşılaşmalar, hastalıklar, kavgalar, çatışmalar, kayıplar, kazançlar, kırgınlıklar, lütuflar, yalnızlıklar, kalabalıklar hep bir uyanışa ayaklandırmak için...
Peki, hangi deneyimle, nereye davet ediyor hayat seni?
Hangi sınav, neden gelip kesti önünü?
Kendine karşı ne haksızlık ettin ki sağlığın tehditkar bir tavır takındı?
İlişkilerinde göremediğin ne var ki, her defasında kaybetme korkusuyla yüzleşip duruyorsun?
Düşündüm sonra, başıma gelen her ne olursa olsun bir imtihandı, doğru. Bildiğimi sandığım ama bazen farkında olamayıp es geçtiğim şeyler. Hani hep deriz ya “Bakıyoruz ama görmüyoruz.” Bilmek te böyle bir şey sanki, “Biliyoruz ama farkında değiliz”
Sonra tek tek irdeledim kendimce bu dört sınav sorusunu. Cevabını doğru verirsem ya aynı soruyu bir daha sormaz Öğretmenim, Terbiye Edicim ya da benzer sorular karşıma çıkarsa “Bu soruyu daha önce çözmüştüm deyip rahat geçebilirim sınavı.” Okul hayatımızda da öyle olmadı mı?
Kendimce şunu anladım, “Geçemediğimiz sınavlarla tekrar tekrar sınanıyor muyuz acaba? Bir kere doğru cevabı versek muhtemelen bir daha karşımıza çıkmayacak aynı soru ya da sorun.”
Şimdi karşılaştığım her şey ama her şeyde, ister benim başıma gelsin ister bir başkasının, aklıma yazımın başında sohbet ettiğim arkadaşımın bana sorduğu soruyu soruyorum: “Galiba bu dört sınavdan şununla sınanıyoruz”
Sonra dört sınavın cevabı için, aynı mantalite etrafında dönerken buluyorum kendimi. Öyle veya böyle cesur kararlar vereceksin ve sabredeceksin diyorum. İster sağlıkla, ister ilişkilerle, ister bolluk dediğimiz servet, ticaret, iş hayatı olsun cevap dönüyor dolaşıyor cesur kararlar ve sabırda kilitlenip kalıyor zannımca.
Dedim ya “İLLEDE CESARET VE SABIR”
Allah, kararlarımızı hayra tebdil eylesin.
İçimden geldi, paylaşmak istedim…