İlginç Bir Ülke…

Erkan Hacıfazlıoğlu

Bu yazı ile Ortadoğu’nun Paris’i olarak bilinen Beyrut ve genel olarak da Lübnan incelenmiştir. 
Lübnan’a dört günlük bir seyahatim oldu. İlginç bir ülke. Yüz yıl kadar önce Osmanlı’ya bağlı olan Lübnan, binlerce yıllık antik kentleri ve karışık dinsel dokusu ile dikkat çekmektedir.
Lübnan’ı 1516 yılında Yavuz Sultan Selim Osmanlı topraklarına kattı. Osmanlı her yerde yaptığı gibi bu topraklardaki dinsel ve etnik dokuya da müdahale etmedi. 400 yıllık Osmanlı idaresi süresince barış içinde bir yaşam sürüldü. 
***
Osmanlı döneminde Lübnan’da Dürzi aileler etkindi (Müslümanların bir kolu olarak gösterilmekle birlikte kendilerine has ibadet şekilleri vardır.Lübnan ve Suriye’de yaşarlar). Dürziler, kendi içinde bölünmüşlerdi. 16 ve 17. yy’da Hıristiyan Katolik mezhebini benimsemiş olan Maruniler etkindir. 19.yy’da Dürziler ve Maruniler arasında çatışmalar başlamıştır. Bu çatışmalar ile birlikte ülke iki bölgeye ayrılmış ancak çatışmalara son verilememiştir.
***
Lübnan’ın Coğrafi, Etnik ve Dini Yapısı:
Lübnan, 10.482 km2 bir alana sahiptir (Türkiye 783 bin km2, Ankara 25 bin km2). Yani Ankara’nın yarısından daha küçüktür. Nüfusu 4-5 milyon civarındadır. Önemli şehirleri; Beyrut, Trablusşam, Sayda, Zahle, Sur, Bekaa, Nebatiye’dir.
***
Lübnan etnik ve dinsel çeşitliliği ile dikkat çekmektedir. Siyası güç mezhepler dengesine göre oluşturulmuştur. 
Etnik Kökene göre: %95 Arap, %4 Ermeni, %1 diğer.
Dinlere Göre: %60 Müslüman (%33 Şii, %21 Sünni, % 6 Dürzî), % 40 Hıristiyan (%23 Maruni Katolik, % 5 Rum Ortodoks, % 4 Rum Katolik, % 3 Ermeni Ortodoks, diğerleri). 
***
Arap Milliyetçiliği ve Sömürgecilik:
19.yy’ın sonuna doğru Lübnanlı Hıristiyanlar “Arap Milliyetçiliği” ideolojisini benimsediler. Bu durum Osmanlı’nın bütün İslam Âleminin birliğini savunduğu “Panislamizm”in tam zıttı idi. Hıristiyanların ayrılıkçı bir hareket olarak başlattığı “Arap Milliyetçiliği” düşüncesi 1909’dan sonra Arapların Osmanlı’ya karşı ayaklanması için bir ideoloji oldu.  
***
Mekke Şerifi Hüseyin, 1916’da Osmanlı’ya karşı ayaklandı.  Sykes-Picot Antlaşması ile Suriye Fransa’ya verilmişti. 1918’de Fransa Lübnan’ı işgal etti.  1920’de ise Fransa Lübnan Devleti’ni kurduğunu ilan etti. Bu bir manda devleti idi. 
***
Sömürgecilik Dönemi (1920-1941):
Aslına bakacak olursak sömürgecilik bugün de devam etmektedir. 
Sömürge olarak kurulan Lübnan Devleti, sömürgecilik çıkarlarına göre karışık dini ve etnik temeller üzerine inşa edildi. İlk Anayasa 1926’da yürürlüğe girmiştir. Parlamenter sistem benimsenmiştir. 
1932’de yapılan nüfus sayımı esas alınarak Cumhurbaşkanlığı Makamına Hıristiyan bir Maruni, Başbakanlık Makamına bir Sünni, Meclis Başkanlığı Makamına ise bir Şii’nin oturması kararlaştırılmıştır.  Mecliste de buna benzer bir sayı da temsil hakkı oluşturuldu. Ayrıca ordunun ağırlıklı gücü de Marunilere verildi. Bu bölünmüşlük ortamında bir uzlaşı sağlanamayacağı açıktı. Hep büyük abiye (Fransa) danışılarak iş yapılması kaçınılmazdı.
Lübnan 1941’de bağımsızlığını ilan etti. Ancak bölgede halen Fransa’nın etkisi açıkça görülmektedir. 
***
Lübnan İç Savaşı (1975-1990):
Yönetimin mezhepsel olarak bölünmüş durumu iç çatışmanın koşullarını oluşturdu. 1970’lerde karşıt guruplar silahlanmaya başladı. Bu bölünmüşlük içinde bulunan ülkede Filistinli mülteciler de etkilerini günden güne artırmıştı. Filistinliler (FKÖ), İsrail’e karşı direnişi Lübnan üzerinden yapıyorlardı. 
***
13 Nisan 1975’te Maruni Hıristiyanlarının Falanjist Parti Lideri Pierre Cemayel bir kilise açılışı sonrası öldürüldü. Falanjistler bu suikasttan FKÖ’yü sorumlu tuttu. Aynı gün bir otobüsün içindeki Filistinliler öldürüldü. Gizli bir el Lübnan’ı karıştırıyordu. İlk önce Falanjistler ile Filistinliler arasında çatışmalar çıktı. Şiiler de Filistin saflarında yer alınca Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında bir iç savaş başlamış oldu. 
***
Bu savaş hemen komşu topraklarda karşılık buldu. Suriye kendi çıkarları doğrultusunda Nisan 1976’da Lübnan’a müdahale etti. Ancak bu müdahale daha çok İsrail ve ABD’nin işine yarıyordu. Çünkü bu müdahale hemen ABD, Fransa ve İsrail tarafından desteklendi. 
Suriye’nin müdahalesi sonucu Filistinli ve diğer Müslüman gurupların Maruni Hıristiyanları üzerindeki üstünlüğü engellendi.
***
1977’de ise Suriye Hıristiyan Falanjistlerle mücadeleye başladı ancak İsrail’in araya girmesi ile bu çatışma kısa sürede bitti. Emperyalist güçler çıkarları için herkesi herkesle çatıştırırlar.
***
FKÖ 1978’de bir İsrail otobüsüne saldırarak 31 kişiyi öldürdü. Bu İsrail için bir bahane oldu ve Lübnan’ın bir bölümünü işgal etti. Kısa süre sonra da baskılar sonucu çekildi. İsrail 1982’de yine Lübnan topraklarının bir bölümünü işgal etti ve Beyrut’u kuşatarak yüzlerce kişiyi katletti. Bu kuşatma sonrası FKÖ merkezini Tunus’a taşıdı. FKÖ’nün bölgeden çıkması sonucu, bu bölgede 1983’de Hizbullah doğdu. Hizbullah’ın 1985’deki programına göre Lübnan’dan tüm işgalci güçleri çıkaracaklardı. 
***
İç savaş, 1989’da yapılan Taif Antlaşması ile sona erdi. Bu anlaşma ile siyasi güç mezhepler arasında yeniden düzenlendi. Daha önceden 6 Hıristiyan, 5 Müslüman milletvekili varken, bu antlaşma ile eşitlendi. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı Makamları eski usul mezhepler arasında bölüştürüldü.
***
Suriye karşıtı politika izleyen Sünni Başbakan Refik Hariri 14 Şubat 2005’de bir suikastla öldürüldü. Bu suikastın arkasında Suriye’nin olduğu dile getirildi. Çok sayıda Lübnanlı sokağa döküldü. Bu gösteriler sonucu Suriye 27 Nisan 2005’de Lübnan’dan çekilmek zorunda kaldı (Sedir Devrimi). 
***
Günümüzde Lübnan Suriye İlişkisi:
Lübnan, Suriye yönetimi ile ilgili iki farklı görüştedir.
Hariri taraftarları Suriye karşıtı bir yerdedir. Hizbullah’ın başını çektiği diğer gurup ise Suriye rejiminin devrilmesinin emperyalist güçlerin yararına olacağı düşüncesindedir. Hizbullah’ın Lideri Hasan Nasrallah 26 Mayıs 2013’de yaptığı açıklamada; Suriye iç savaşında Suriye yönetimi adına isyancılara karşı mücadele edeceklerini açıklamıştır.  
***
Lübnan İzlenimlerim:
Lübnan, çok zengin ile çok fakirin bir arada yaşadığı bir Ortadoğu ülkesi. 
Trafikte çok lüks araçların arasında hurda denebilecek araçlar var. İç savaşın izlerini bazı binaların üzerindeki mermi izlerinden görebilirsiniz. 
***
Beyrut’tun her tarafında, özellikle de ibadethanelerin önlerinde ellerinde makineli tüfeklerle nöbet tutan askerler gördüm. El Ömer Camii (1291’de Memluk Türkleri yapmış) ile yanındaki kilise dikkatimi çekti. Tarihi Saat Kulesi, camiler, kiliseler ve binalar çokça var. Roma kalıntılarını birçok yerde görebilirsiniz. Ayrıca “güvercin kayalıkları” ilgi odağı. Sahil kesimindeki görkemli binaların ihtişamını ve o binaların ardındaki yoksulluğu görebilirsiniz. 
Şehirde trafik ışıkları yok denecek kadar az. Trafiğe tamamen “kuralsızlık” hakim. Buna rağmen çok nadir trafik kazası gördüm. 
Beyrut’un en ünlü lokantalarından biri olan “abd el wahab”da yemek yedik. Türk mutfağına çok benziyor. 
***
Lübnan’da gezmek için taksi kiralamak gerekiyor. Her şey Türkiye’nin iki katından daha pahalı. Taksiciler turistleri dolandırmak için fırsat kolluyorlar. 
Bir gün için 100 dolar vererek birkaç yeri gezdik. Bunlardan Birincisi, Jeita Mağaraları: Dünyanın 7 harikası olmaya aday gösterilmiştir. 


 
İkincisi, Meryem Ana Heykeli: Şehre 20 km uzaklıkta Harissa Tepesi’nde yer almaktadır. 1904’de inşa edilmiştir.


 
Üçüncüsü, Biblos Antik Kenti: Beyrut’a 40 km uzaklıktadır. İncil’e ismini veren yerdir. 7000 yıllık tarihi olan dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biridir.


 
***
İkinci gün Baalbek Antik Kenti’ne (Bekaa Vadisi’nde) yine taksi (120 dolar) tutarak gittik. Yolda çokça askeri kontrolden geçtik. Beyrut’la Baalbek Antik Kenti arası yaklaşık 100 km.’dir. Şam sınırına 10 km uzaklıkta. Bekaa Vadisi 2005 yılına kadar Suriye işgalindeydi.


 
Yine bu bölgede Tarihi Anjar Kenti vardır. Anjar Kenti, Halife Velid tarafından 8.yy’da yaptırılmıştır. Bu kent, Emevi dönemine özgü mimari tarzın günümüze kadar korunan tek örneğidir. Anjar Kenti civarında 1939’da Musa Dağı’ndan göçen Ermeniler yaşamaktadır. Büyük lokantaların olduğu bir bölgedir.
 
Sonuç:


Lübnan Ortadoğu’nun en ilginç ülkesidir. Bunu hem gezerek hem de okuyarak öğrendim. Ortadoğu’ya turistik seyahat yapmak isteyenlere Lübnan’dan başlamalarını öneririm.


Erkan HACIFAZLIOĞLU Kimdir? Rize’de doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Rize’de tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun oldu. Aynı Üniversitede Siyaset Bilimi Anabilim Dalında Yüksek Lisans yaparak “Siyaset Bilim Uzmanı” unvanını aldı. Yine aynı Üniversitede Yönetim Bilimi kürsüsünde doktora çalışmasında bulundu.