Tarihin en sıcak günlerini geçiriyoruz. Sıcak hava dalgası nedeniyle evlerde durulamazken, sokağa ise çıkılamıyor. Klimalı ortamlar insanlar için bir nebze olsun ferahlatıcı etki sağlarken, asıl büyük tehlike doğada yaşanıyor. Ormanlarımız yangınlar nedeniyle yok olurken, su kaynaklarımız ise günden güne azalıyor. Tarımsal üretimimiz; yazın kuraklık, kışın ise yaşanan don olayları nedeniyle çok büyük zarar görüyor.
Bozulan yağış rejimi nedeniyle bazı bölgelerimiz yağış alamazken, bazı yerlerde ise kısa süre içerisinde yaşanan aşırı yağışlar can ve mal kayıplarına yol açıyor. Velhasıl, iklim değişikliği ülkemizi çok ciddi bir şekilde etkilemekte ve bu etki gün geçtikçe artmakta.
İklim değişikliği dünya geneli için bir gelecek senaryosu olarak lanse edilse de Akdeniz havzasında yer alan Türkiye için bugün yaşadığımız süreci ifade etmektedir. Bu nedenle TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe giren İklim Kanunu hepimiz için büyük bir önem arz etmekte.
2053 yılına kadar Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma hedefini temel alan İklim Kanunu ile ülkemizi her türlü çevre felaketinden ve iklim krizinin getirdiği olumsuz etkilerden koruyarak, ticarette, sanayide ve üretimde küresel bir oyuncu olması amaçlanmaktadır.
Kıt bilgi sahibi, art niyetli kişilerin ‘‘yapay et zorunlu olacak’’ ya da ‘‘sürdürülebilir protein adı altında böcek bazlı bir beslenme düzenine geçileceği’’ şeklindeki iddiaları tamamen hayal ürünü olup, kanun metninde bu tür düzenlemeler bulunmamaktadır. Bu iddiaların aksine kanun, organik tarımı ve hayvancılığı desteklemekte, gıda güvenliğini ön plana almaktadır.
İklim Kanunu’nun en önemli amaçlarından biri, karbon salımını azaltarak hava kirliliğini düşürmek ve iklim değişikliğinin yol açtığı sel, kuraklık, orman yangını gibi felaketlerin önüne geçmektir. Bu bağlamda, fosil yakıt kullanımının azaltılarak yenilenebilir enerjiye, temiz teknolojilere ve enerji verimliliğine yönelen yatırımlar kamu tarafından teşvik edilecektir.
Sosyal medyada İklim Kanunu ile ilgili olarak ‘‘Seyahat hakkı kısıtlanacak’’ gibi olumsuz tezviratlar yapılsa da bireysel, toplumsal ve sosyal açıdan özgürlüklerin kısıtlanmasına dair herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yine bu kapsamda vatandaştan vergi alınmasına ilişkin bir ibareye de rastlanılmamaktadır.
İklim Kanunu’nda önemli bir yer tutan "Karbon ayak izi, bir ürünün üretimi sonucunda atmosfere salınan sera gazı miktarının doğaya verdiği zararın ölçülebilir formudur.’’ Bu kanun kapsamında üretim yapan şirketlere, atmosferi kirleten eski düzen üretim modellerini terk etmeleri, yeni ve temiz teknolojiler kullanarak karbon ayak izini azaltmaları yükümlülüğü getirilmektedir. Yani aynı ürünün üretim aşamasında daha az enerji ve maliyetle üretilmesinin sağlanması istenmektedir.
Önümüzdeki süreçte; demir-çelik, alüminyum, elektrik, hidrojen, gübre ve çimento gibi atmosfere zararlı salınım yapan sektörlerin üretim yaparken çıkardıkları karbon ayak izi, ülke içinde ölçülüp denetlenmiyorsa, bu sektörlere ait ürünlerin yurt dışına satışında yüksek vergiler ile karşılaşılacaktır. Bu da ülkemizde üretim yapan şirketleri küresel rekabette gerilere düşürecek, ihracatımızın neredeyse yarısına yakınını yaptığımız Avrupa Birliği pazarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız.
Bu yüzden İklim Kanunu ile birlikte Türkiye’de ilk defa Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) oluşturulmuştur. ETS ile birlikte sektörlerdeki üretimin karbon emisyonu ölçülür, raporlanır, denetlenir hale gelmiş olacak ve sanayimizin daha rekabetçi, temiz ve verimli üretim yapması sağlanacaktır. Nihayetinde ülkemizin toplam emisyon oranı da yıllara sari olarak istikrarlı bir şekilde azalacaktır.
İklim Kanunu geniş anlamda; tarımı, hayvancılığı, yeşil alanları ve su kaynaklarını koruyacak. Enerji, sanayi, ulaştırma gibi sektörleri teknolojik ve çevre dostu yapıya kavuşturacak. Çevrenin, ekonominin ve toplumun iklim bazlı olumsuzluklar karşısında dirençli hale getirilmesinde yol haritası oluşturacaktır.
‘‘Akan bir nehrin kenarında bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur’’ diyen kutlu bir anlayışın temsilcileri olarak, doğaya gereken en üst düzey saygıyı göstermeli ve bu anlayışla atılan samimi adımların yanında olmalıyız.