İnternet kullanımının artmasıyla birçok alışkanlığımız değişmeye başladı. Başta zaman yönetimi olmak üzere yaşam tarzımız üzerinde olumsuz etiklerinden söz etmek mümkün. Her yeni uygulama bizi e-dünyaya biraz daha bağlarken gerçek dünyadan da bir o kadar koparıyor.
LİNÇ KÜLTÜRÜ
Konu dijital dünyada annelik olunca birçok boyutta anneliği/ anneliğimizi sorgular buluyoruz kendimizi. Yıllar önce blogger sayfalarını okurken mükemmel anne profillerine rastlıyordum. Kendi anneliklerini yüceltirken, çocukları için yaptıkları tüm mükemmel şeyler ve bunları aktardıkları sanal dünya büyülü bir tablo gibi çiziliyordu. Bekâr bir üniversite öğrencisiyken bir gün gayri ihtiyari bu annelerden birine kibarca ‘Siz bunları yazıp paylaşırken çocukla kim ilgileniyor/burada geçirdiğiniz zamanı ona ayırsanız daha anlamlı olmaz mı?’ demiştim. O zamanların linç kültürü bugünlerdeki gibi de değildi ama bir ejderhanın ateşlerini yüzüme püskürttüğünü ve hızlıca oradan uzaklaştığımı hatırlıyorum.
TABLO VAHİM
Bugün ise sosyal medya hesaplarında daha vahim bir tablo var. Sayısız anne-çocuk, baba-çocuk hesabı var ve elbette bunları takip edenler. İçerik üretmek, o içeriğin altlığını hazırlamak- ki bence burayı çok uzun açabiliriz- o içeriği paylaşmak, daha sonra içeriğe gelen yorumları takip etmek, cevaplamak, günceli yakalamak adına sizin gibi olan diğer hesapları takip etmek, onların içeriklerini incelemek vs. o kadar ciddi zaman ve emek isteyen şeyler ki. Bu hesapları yönetebilmek için büyük bir zaman diliminin bu iş için ayrılması gerekiyor. Öte yandan da bir çocuğa bakmak çok stresli ve meşakkatli bir süreç. Hele de yalnız anneler için. Sosyal medya hesaplarını takip etmek, iletişimde kalmak anneler için bir rahatlama aracı oluyor haliyle. Peki, içeriğin altlığını hazırlamak nedir? Mükemmel annelik konusunda uzman olunan dal hangisiyse; temiz içerik beslenme, ev aktiviteleri, çocuğun teşhiri (Ne yazık ki ne kadar sevimli olurlarsa olsunlar bir çocuğun tüm hallerini onun izni olmadan paylaşmayı etik bulmuyorum), okulsuz eğitim, çocuk eğitimi ya da psikolojisi gibi. Bu dallardan herhangi birinde uzmanlaşan anne bu konuda sınırsız araştırma yapmaya başlar. Sayısız makale okur demek isterdim ama ne yazık ki diyemiyorum. Uzman olan ve uzman olduğunu iddia eden sosyal medya pazarlama stratejilerinde yüksek dereceler kat etmiş kişiler; yüzeysel sınırlı bilgilerini bir profesör edasıyla ileten diğer mükemmel kişi, hesaplarını takip ederek gerekli bilgilere ulaşır.
ZAMAN YÖNETİMİ
Bilgiye ulaşılabilirliğin sanal ortamda ne kadar sığ kalabileceğini, hastalık araştırmakla öğrenilen bilgiyle doktor bilgisinin arasında dağlar olabileceğini idrak edemeyen anneler ise bu bilgilerin peşinde deli gibi koşuyorlar. Çok doğru oldukları bilgileri uygulayıp bir süre sonra kendilerinde doğru sonuçlar doğurmadığını görünce de ümitsizliğe kapılıyorlar. Evet, bir de mükemmel annelik becerilerini çok alakasız hesapları takip ederek geliştiren anneler de mevcut. Ancak onlar konumuz dışında kalacaktır. Çünkü bahsettiğimiz popülasyonun en azından iyi anne olmak gibi bir derdi vardır. Anneler bu tür hesaplara hayranlık duyuyorlar. Kendilerini yetersiz, vasıfsız, değersiz ve işe yaramaz hissederken tüm çocuk yetiştirme kurallarını öğrenmenin dayanılmaz hafifliği içinde de uçuyorlar. Hal böyle olunca hem içerik üretenler hem takipçiler bu sanal dünyada bir kırılma yaşayana kadar varlıklarını sürdürüyor. Esas konu ise zaman yönetimi. Bir bebekle yaşamayı başladığınızda ilk öğrendiğiniz şey tüm zamanınızı ve enerjinizi ona vermeye gönüllü olmazsanız her şeyin sarpa saracağıdır. Siz ne kadar dış dünyaya kafanızı döner ve bebeğinizle yeni bir dünya inşa ederseniz işler kolaylaşır.
O BİR BİREY
Bebeğim henüz bir aylıktı. Gece bebeği beslemek uzun ve sıkıcı oluyordu bazen. Annemi aramıştım. Ancak bebeğim ben konuştukça rahatsız olmaya, sesler çıkarmaya başlamıştı. Ben susunca keyifle beslenmeye devam ediyordu. Anladım ki o beslenirken telefonla oynamak bebeği rahatsız etmişti. Okuduğum bir kitapta ‘Emzmesajlaşma’ terimden söz ediliyordu. Bebekler ilk doğduklarında insanların yüzüne bakarak zaman geçirirler ve onların görsel, bilişsel görevlerini yerine getirmeleri için daha çok ilişki kurmaları, daha çok yüz görmeleri gerekir. Annesinin yüzünü elinde bir telefonla gören bir bebeğin zihninde bu görüntüler kopuk gelişiyor. Bebeğin beslenirken anne ile göz teması iletişimi annenin tüm enerjisini ona vermesi çok kıymetli. Bebek dahi olsa karşımızda bir birey var. Onun orda varlığını görmezden gelerek başka şeylerle meşgul olduğumuzda çocuklar bundan rahatsız oluyor.
DENGE ÖNEMLİ
İster sıfır olsun yaşı ister on. Çocukları teknolojiden uzak tutmaya çalıştıkça içimizdeki çocuğu da tutmamız gerekiyor. Artık bir yaşına gelen bir bebek o telefonun içinden, dede, babaanne, ananene, müzik, görüntü çıktığını biliyor. Bizim neredeyse tüm zamanımızı geçirdiğimiz eğlencelik akıllı telefonlarımız, onlar için daha da eğlenceli bir hal alıyor. Hele de kullanmasına izin vermedikçe ulaşılamaz bir eğlence oluyor onun için. Çocuğu ekrandan uzak tutma gayretindeyken; her şeyi öğrenme, takip etme ve mükemmel yapma çabası içinde kendimizi sanal dünyanın sularına gömüyoruz. Burada önemli olan dengeyi kurabilmek ve öncelikleri belirlemek. Her şeyi çok iyi bilen ve uygulamaya çalışırken çocuğuna daha az zaman ayıran bir anne mi, yoksa çocuğuna sınırsız sevgi verebilen doğal ebeveyn mi? Biz çizdiğimiz mükemmel tabloda çocuğumuzu mu koruyoruz kendi egomuzu mu besliyoruz?
DOĞAL HALİYLE
Çocukların tek istedikleri anne - baba ile vakit geçirmek onlarla oyun oynamak. Çocukça davranıp dans etmek, şarkı söylemek, boğuşmak… Bunlar her yaşta çocuğun çok sevdiği şeyler. İyi anne olma çabamızı en sade, doğal bir şekilde araya aracı koymadan çocuğumuza sunduğumuzda daha mutlu bir aile olabiliriz. Sosyal medyanın sunduğu her şeyi mükemmel olan ama en başta çocuğu ihmal etmemize neden olan içerikler yerine zamanımızı çocuğa ve gerçek bilgi kaynaklarına ayırabilmek ümidiyle.