Her geçen gün yeni bir akım yeni bir terim karşımızda! Geçtiğimiz haftalarda yazmıştım, bilgisizlik bilimi ‘agnotoloji’yi sizlere. Bu haftada, Oxford Sözlüğü’nün İngilizce’de 2016 yılının kelimesi olarak seçtiği ‘post-truth’dan bahsedeceğim. Diyeceksiniz ki; “4 yıl olmuş şimdi mi gündem oldu?” Evet, Türkçeye tam çeviremediğimiz ‘post-truth’ Sosyal medyanın hayatımızın ilk sıralarına yerleştiği bu günlerde daha bir popüler oldu. En basit haliyle, ‘nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu’ şeklinde çevriliyor. Türkçe’ye ‘gerçek-ötesi’, ‘hakikat-sonrası‘ ya da ‘öznel gerçekleme’ şeklinde de çevriliyor ama tam karşılığını okudukça, gördükçe anlıyorsunuz.
Yani diyor ki; artık gerçekler önemli değil, insanlar olaylara duygusal yaklaşıyor, canımız neye inanmak istiyorsa ona inanıyoruz! İşte bilgisizlik bilimi ile post-truth kardeşliği de burda başlıyor.
Haberin ilgilileri için hakikatin ne olduğu belirsiz ama zaten hakikatin ne olduğu çok da bizi ilgilendirmiyor! Bir grup, bir gruba ne derse inanıyor ve doğru kabul ediyor; diğer grup ise o grup ne derse inanmıyor.
Peki böyle bir ortamda neye inanacağız, kimi okuyup, kime güveneceğiz? Klasik teoriye göre haberin doğruluk, objektiflik ve tarafsızlık gibi özelliklerinin olması gerekiyor. Yani okur, ideal bir durumda bir haberle muhatap olduğunda onun bu özelliklerini sorgulamadan inanması gerekiyor! Çünkü; haber doğru olmalı ve habercinin doğruyu aktarma amacı olmalı.
İşte tam burada yılın ödüllü kelimesi uyarısı ile ekranda beliriyor; “Artık post-truth çağındayız. Propagandada kullanılan yalanlar ne kadar büyük olursa, insanların onlara inanması kolaylaşır, yalanın etkisi artar.”
O zaman ‘post-truth’ bir yönüyle yalanın bilgisi midir? Bu durumda hem yalan, hem de büsbütün yalan olmasa bile çarpıtılmış, bozulmuş olan bir bilgiden söz ediyoruz!
Etik dışı yapılan ve yayılan bu haberlerin sorumluluğu olduğu kuşkusuz. Hakikatin olmadığı, çarpıtıldığı, eksik bırakıldığı, indirgendiği haberlerle topluma, okura ne vaat edilebilir? Sadece okurun bizzat öz duygulanım alanını talan etmeyi vaat edebilir: Öfkesi, sevinci, kini, çatışması, gerilimi ve travması ile... Bu haberler günümüzde sizin duygu alanınıza girmeye, doğru düşünme olanağınızı elinizden almaya yönelik bir olgu haline geliyorsa üstelik de gündemin ilk sıralarında yer alıyorsa; tam da hakikatin, bir doğrunun duyduğumuz haberde bulunup bulunmadığının hiçbir öneminin kalmaması nedeniyledir.
Hayatımıza etki eden, psikolojimizi bozan bu durumun önüne geçebilmek için teyitli bir okumaya ihtiyaç var Aziz YeniKapıHaber okuyucuları! Daha çok kitap, tarih, makaleyi farklı görüşlerden okuyarak, karşılaştırarak zihnimizde uçuşan bu alengirli post-truth, agnotoloji gibi cümleleri önemsemeyerek berrak bir düşünce yapısına kavuşabiliriz.
Yaşadıklarımızla, hissettiklerimizle hayatımızın orta yerinde olan bu post-truth’u
ben çevirecek olsam, “Bırak hakikat incitsin seni, bir yalan avutacağına” diye çevirirdim.
Ama benden daha iyi bir çeviriyi
yıllar önce saadet zinciri kuran bir grup gencin yaşadıklarından kült bir filme dönüşen Düzenbazlar Kulübü’nün unutulmaz repliği yapmış:
“Gerçeklik algısı, gerçekliğin kendisinden daha gerçek...”
Baki selam ve sevgi ile...