Bu yüzyılın insanının yaşamaya alışkın olmadığı, konfor alanının yerle bir olduğu evlerimizden çıkamadığımız pandemi dönemi çaresiz oyalanma yollarını aramayı bırak o yolları ezberletti hepimize! Kendi adıma okumak motivasyon işiymiş, dikkatimi verip okuyamadım normal zamanlardaki gibi. Ama dizi platformlarından gezegendeki tüm dizileri izlemeye and içmişcesine izledik durduk dizi dizi dizileri.
Ve bu dizilerin içinde oğlum MahmutEkrem’in ısrarları üzerine izlediğim, edebiyat ve sinema tarihinde hatırı sayılır bir yeri olan Sherlock Holmes’u yazıma konu olacak kadar çok beğendim.
Aziz YeniKapı Haber okuyucularına bir tavsiye de benden olsun önce yazarından sonra da diziden bahsedeyim...
Ünlü yazar Arthur Conan Doyle Edgar Allan Poe’dan esinlendiğini söylediği ikonik - kurgusal karakteri Sherlock Holmes’u dünyaca ünlü bir dedektif sanıp gerçekte var olduğunu düşündüyseniz korkmayın sorun sizde değil! Öyle ki; Londra’da Baker Street No:221-B adresindeki ona adanmış evi müzeye çevrilmiş ve binlerce insanın en çok ziyaret ettiği yerler arasında hala.
Edinburgh Üniversitesi Tıp Fakülltesi'nden mezun olan Arthur Conan Doyle aslında bir cerrahtı. Mesleğinde başarısızlığı bize 1890’lardan bugüne popülerliğini koruyan kahramanları hediye etti.
Dedektif Sherlock Holmes ve Profesör Challenger'ın yazarı Arthur Conan Doyle, polisiye romanlarını çok seven Sultan 2.Abdülhamit tarafından İstanbul’a çağrılıp Mecidiye Nişanı’yla onurlandırılıyor. Ne güzel değil mi masal anlatır gibi. Abdülhamit Doyle yanyana, Edgar Allan Poe ilham kaynağın, Peter Pan’ın yaratıcısı J. M. Barrie arkadaşın şampiyonlar ligi bir ekiple güzel zamanlarmış.
Kızıl Dosya, Dörtlerin İmzası, Baskervillerin Köpeği, Korku Vadisi gibi romanları hala çok satanlar listesinde olan Arthur Conan Doyle elbette ilginç bir insandı. Sherlock Holmes gibi cinayetleri çözmesinin yanında perilere inanıyordu. Perilerin gerçek olduğuna halkı ikna etmek için milyonlarca dolar harcamış -keşke o zaman yaşasaymışım ikna daha kolay olurdu- ve "Perilerin gelişi" isimli kitabını da bu dönem yazmıştı. 1.Dünya Savaşı sırasında oğullarından birini, kardeşini ve iki yeğenini kaybetmesine bağlamışlar bu hallerini, son sözleri karısına “Sen muhteşemsin” olmuş ve 1930’da İngiltere’de ölmüş. Ruhun şad olsun Doyle!
Gelelim diziye, tamamen Doyle’nun ruhu yansıtılmış 4 sezon uzun bölümlerden oluşan
Sherlock Holmes’un çekildiği her sokak her kare inanılmaz bir Londra klasiği olmuş. Ve uzun bölümlerine rağmen çok sürükleyici, heyecanlı bir yapım.
Başrol Benedict Cumberbatch Sherlock dizisindeki oyunculuğuyla Emmy ödülü kazanmış ama bence Abisi Mycroft Holmes’u oynayan Mark Gatiss de şahanelikti üstelik dizinin senaristlerden de biri. Sherlock’un yakın arkadaşı Dr. Watson’u oynayan Martin Freeman’in de ustalık eseri olmuş bu dizi.
Dizinin başrol oyuncusu Benedict Cumberbatch ve iki arkadaşı Güney Afrika KwaZulu-Natal’da 2005’de yerli halk tarafından kaçırılmış bi süre sonrada serbest bırakılmışlar. Cumberbatch olaydan sonra: "Bana bu dünyaya geldiğimiz gibi ayrılacağımızı öğretti tamamen kendi başımıza ve daha az sıradan bir hayat yaşama isteği verdi” diye de açıklama yapmıştı bunu da neden bilmeyesiniz ki!
Son olarak, peki dedektif Sherlock neden bu kadar ilgi gördü, çok sevildi? Bir hayal-kurgu karakter Dünyaca tanınan bir kahramana nasıl dönüştü? Zihin potansiyelini sürü insanından farklı kullanması ve bu sayede görünen sonuç yerine gerçek sonuca ulaşması. Belki de günümüzde en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey de bu özellik. Merak ediyorum, tüm insanlarının Sherlock zihnine sahip olduğu bir toplumda yönetim ya da siyaset nasıl olurdu acaba?
İyi seyirler!
Baki selam ve sevgi ile...