Finansal Okuryazarlık ve Kriz-Refah Kombinasyonu

Ersoy Kılıç

Malum yeni bir yıla girdik. Televizyonlarda yılsonu değerlendirmeleri ile ilgili haberleri bir süre daha göreceğiz gibi. Geçen izlediğim bir haber çok enteresan geldi. Şöyle diyor: Standard &Poor’s’un (S&P) araştırmasına göre finansal okuryazarlık konusunda Türkiye, 144 ülkede 150bin kişiyle yapılan araştırmada % 23.6 ile 120. oldu.

Araştırmaya göre dünyanın finansal okuryazarlık ortalaması ise % 33 seviyesinde bulunmaktaymış.

İyi de arkadaş, kimdir bu finansal okuryazar?

Şimdi bunu klasik bir şekilde tanımlamakla sizi bunaltmayayım. En küçük yapı taşımız ailemiz için konuşalım. Hane harcamalarını yönetebilmek, kesinlikle gelirden fazla harcama yapmamak, isteklerimizi kontrol altına alabilmek, arzu-ihtiyaç dengesini kurabilmek, tasarruflu olmayı alışkanlık haline getirebilmek, şayet mümkünse küçük-şirin birikimler yapabilmek (ama bunları yığmak yok, ya değerlendir ya infak et)… ve hadi son noktayı şöyle koyalım: Çocuklarımızı da ev bütçesini konuşurken konuya dahil edebilmek. İşte bunları yapabiliyorsanız siz aileniz için başarılı bir finansal okuryazarsınız.

Hadi gelin halkayı bir miktar genişletelim, mevzuyu biraz derinleştirelim. Sıkmadan anlatmaya çalışacağım. Aslına bakıldığında finans yönetimi tek kişilik bir yaşantıdan aileye, bir şirket yönetiminden bir devlet yönetimine varıncaya kadar önem arz ediyor. Hal böyle olunca işin içine finansal analiz ve finansal planlama kavramları giriyor. Yani geçmiş doğru verilere bakarak analiz yap, sonra; içinde bulunduğun durum, ülkenin içinde bulunduğu durum ve dünyanın içinde bulunduğu duruma bakarak planlama yap.

Halkayı az biraz daha genişletiyorum hazır mısınız, şimdi gelelim planlamayı nasıl yapacağımıza?

Aslına bakarsanız finansal planlamalarda neye yatırım yaptığınız kadar ne zaman yaptığınız da önemli, dolayısıyla zamanlamanız harika değilse daha önce yapılan örnekler sizi başarılı kılmaz. Misal bir dönem çiğ köfte zincirleri, simit sarayları, bardakta mısır standları çok rağbet gördü. Başarı hikayelerini duyanlar bu parkura girmeye karar verdikçe hiç te öyle olmadığını gördüler. Çünkü tren kaçmıştı. Yine aynı dönemler inşaat sektörü revaçtaydı, herkes bulduğu boşluğa binalar, siteler, rezidanslar dikiyordu. Herkes inşaatçı oldu. Sonra inşaat ta durdu çünkü şimdilik doyuma ulaştı.

Şu ana kadar tüpsüz daldık, hazır mısınız tüpü takıyoruz, oksijeni veriyorum…

Zamanlama önemli, ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu durumlar da önemli demiştim ya hani. İşte o durumlara geldi sıra.

Elinizde Birikiminiz Var ama nereye yatırım yapacağınız hususunda kararsızsanız…

Ve ülkenizin ve dünyanın içinde bulunduğu durumlar aşağıdaki gibi ise…

Ülkeniz refahta, dünya da refahta ise: Gayrimenkul sektörü rağbet görür. Arsalar alınır, inşaatlar yapılır. Tarım-hayvancılık sektörüne yatırımlar azalır. Tüccarlar pozisyonlarını korurlar ve gelişmelere göre hareket ederler.

Ülkeniz refahta, dünya krizde ise: Tüccarlar atılım halindedir. Arsa alımları azalır. İnşaat işleri ve tarım-hayvancılık sektörü pozisyonlarını korurlar ve gelişmelere göre hareket ederler.

Ülkeniz krizde, dünya refahta ise: Gayrimenkul sektörüne rağbet azalır. Tüccarların işleri yavaşlar. Tarım-hayvancılık sektörü pozisyonlarını korurlar ve gelişmelere göre hareket ederler.

Ülkeniz krizde, dünya da kriz de ise: Tarım-hayvancılık sektörü rağbettedir. Tüccarlar pozisyonlarını korur ve gelişmeleri izlerler. Gayrimenkul sektörüne rağbet azalır.

Kriz ve refah ikilisinin kombinasyonu bellidir. Yukarıda bahsettiğim dört durumdan farklı beşinci bir durumun yaşanma olayı matematiksel olarak mümkün değil.  Ve bu süreçlerin her biri, dönem dönem yaşanmak zorunda kalınacaksa treni kaçırmadan içinde bulunduğumuz duruma göre hareket etme vaktidir.

Vakit tarım-hayvancılığa yatırım vaktidir. Bu Ülkemiz için de elzemdir, ihtiyaçtır. Acizane yine söylüyorum. Ben tek başıma ne yapabilirim demeyin dostlar. Önceki yazılarımda paylaştığım gibi küçük birikimlerle büyük işler yapma (Havuz) ekonomisinin tam zamanı.

Hayırlısı olsun…