ERTUĞRUL SAVAŞ GEMİSİ JAPONYA YOLUNDA…

Erkan Hacıfazlıoğlu

II.Abdülhamid döneminde Japonya’ya Ertuğrul Savaş Gemisi gönderildi. Türk-Japon ilişkileri bundan sonra başladı. Türk-Japon ilişkilerine değinmeden önce Japonya’yı tanıyalım.
***
Japonya’nın Kısa Tarihi:
Japonya’nın yerlileri Doğu Asya ve Pasifik adalarından gelenlerdir. Japonya’da MS 3. ve 4. yüzyılda Yamato ırkının üstünlüğü söz konusu olmuştur. 
4. yüzyıldan sonra ise Çin etkisi görülür. 538’de Konfüçyüs’ün öğretileri ve Budizm Japonya’ya gelir. 8. yüzyılda ilk İmparatorluk kurulur. 
16. yüzyılda Avrupalılar Japonya’ya gitmeye başlar. Misyonerler, Hıristiyanlığı ve batı düşüncesini yaymaya başlayınca Japonya kapılarını batıya kapatır. Sadece Çin ve Hollanda tüccarlarının ülkeye girmesine izin verilir. Yaklaşık 250 yıl bu uygulama devam eder. Hollanda’nın bu imtiyazı karşılığında her yıl dünyada ne olduğunu Japon hükümdarına bildirme zorunluluğu vardı. İşte o dönemde Japonlar kudretli Osmanlı İmparatorluğu hakkında bilgi sahibi olmuşlardır.     
***
1639 ila 1854 tarihleri arasında Japonya dış dünyaya kapalı bir ülke idi. 1854’te Amerikalı tuğgeneral Matthew C.Peryy ikmal için Japonya’nın limanlarından yararlanma talebinde bulundu. 
Japonlar, ABD donanmasına karşılık verecek güçte değildiler. Bunun üzerine Japonya ve ABD arasında yapılan Kanagawa Antlaşması ile ABD gemilerinin Japon limanlarına girmesine ve bir de konsolosluk açmasına izin verildi. Bu antlaşma sonrasında aynı yıl Japonya diğer Avrupa ülkelerinden İngiltere, Rusya ve Hollanda ile de dostluk ve ticaret antlaşmaları imzaladı. Bu antlaşmalar Osmanlı’daki gibi “kapitülasyon antlaşmaları” mahiyetindeydi. Yani Japonya ile Osmanlı’yı birbirine yaklaştıran “Batı Emperyalizmi” idi.
***
1868’de Japonya İmparatoru olan Meigi, Avrupa’nın yüzyıllar süren bilim ve sanayideki gelişimini çok kısa bir sürede tamamlamış ve modern bir millet yaratmıştır. Japonya’nın bu başarıları Osmanlı Padişahı II.Abdülhamid’in dikkatini çekmiş ve “hasta adamı” iyileştirecek bir reçetenin “uzak doğuda” olabileceği düşüncesiyle Japonya ile yakın ilişkiler kurmak istemiştir. 
Japonya 1894-1895 yıllarında Çinlilerle, 1904-1905 yıllarında ise Ruslarla savaşmış ve her iki savaşı da kazanmıştır.
***
Osmanlı Japonya İlişkileri:
Japonya ilk kez Osmanlı’da Kâtip Çelebi’nin (1609-1657) eserinde “Caponya Ülkesi” diye geçer. Bu kitapta Japonların yüksek bir ahlak anlayışına sahip olduğunu yazar. 
***
1878 ve 1881’de Japon savaş ve ticaret gemisi, 1887’de ise Japon İmparatoru’nun amcası İstanbul’a geldi. II.Abdülhamid bu ziyaretlere karşılık Japonya’ya bir heyet gönderip Japonlarla yakınlaşmak istiyordu. Ancak bir taraftan da Japonlarla arası açık olan Rusları tedirgin etmek istemiyordu. Bu sebeple; Deniz Harp Okulu öğrencilerinin denizde uygulamalı eğitim almaları için Ertuğrul Firkateynini resmi görevle Japonya’ya göndermeye karar verdi. 
***
Ertuğrul Savaş Gemisi (Fırkateyn):
Ertuğrul Firkateyni, Kasımpaşa Tersanesi’nde inşa edilmiş ve 1863’te denize indirilmiş; 79 metre uzunluğunda, 15,5 metre eninde, 10 mil hız yapabilen ve elektrikli aydınlanması olan yelkenli ahşap bir gemiydi. Bu gemi 1864’te İngiltere’ye götürülerek makine ve kazanları monte edilmiş, dönüşünde de Haliç’e demirlenmiş ve yıllarca burada beklemiştir. 
Osmanlı Devlet İdarecileri, Ertuğrul Gemisi’nin eski, hantal ve çürük olması nedeniyle Japonya’ya kadar gidemeyeceği konusunda tartışmalar yapmışlardır. 1860’lı yıllarda dünyada yelkenli gemilerden buharlı gemilere, ahşap gemilerden sac gemilere geçilmiş ve gemilerin etrafı zırhlarla kaplanmaya başlamıştı. 
***
Ertuğrul’un Japonya Yolculuğu:
1880’lerde İngilizlerin uzak doğuda hâkimiyetleri vardı. Osmanlı’nın uzak doğudaki Müslüman nüfus üzerinde bir etkide bulunmasını istemiyorlardı. 
***
Ertuğrul Firkateyni, güzergâhında bulunan Müslüman nüfusun çok olduğu Süveyş, Aden, Bombay, Kolombo, Singapur, Hong Kong gibi ülkeleri de uğrak noktaları arasına aldı. II.Abdülhamid bu politika ile Avrupa’ya; Müslüman nüfusun Osmanlı’ya olan sempatisini örtülü olarak göstermek istiyordu. 
1889’da batı, dünya sömürge haritasını yeniden belirlemekteydi.
***
Ertuğrul Firkateyninin yola çıkması uzun tartışmalar sonucu olmuştur. Hatta bu konuya yabancı basın da çok büyük ilgi göstermiştir. Şöyle ki; 3 Nisan 1889 tarihli meşhur “Times Gazetesi”nde; "...Osmanlı Deniz Kuvvetleri’nden bir savaş gemisinin Japonya'ya gönderilmesi düşünülmekteydi. Ama vazgeçmişler..." gibi haberler çıkmaya başlamıştır.  
***
Tüm bu tartışmalar sonucunda Ertuğrul Savaş Gemisi 61 subay/memur ve 548 er ile 14 Temmuz 1889’da coşkulu kalabalığın alkışları arasında yola çıkmıştır. Ertuğrul’un İstanbul’dan hareketine yönelik şiir de yazılmıştır: 
***
“Besmeleyle Ertuğrul'um demir aldı
Hep ahali sahillerde bakakaldı
Çoluğun çocuğun feryadı arşa vardı
Hak selamet versin şanlı Ertuğrul'a.
Üç direkli firkateyndir gemimiz 
Kimimiz, bekarız, evlidir kimimiz 
Gayret edin çocuklar Capanya’dır yolunuz 
Hak selamet versin şanlı Ertuğrul'a.”
***
Ertuğrul, 27-28 Temmuz tarihinde Süveyş Kanalı’na vardı. Kanal’da iki kez kaza geçirdi ve tamirattan sonra 23 Eylül’de Süveyş’ten ayrılan Ertuğrul; 24 Eylül’de Cidde’ye 7 Ekim’de Aden’e, 20 Ekim’de Bombay’a, 10 Kasım’da Kolombo’ya, 28 Kasım’da Singapur’a ulaştı. Singapur’a kadar gidebilen Ertuğrul’un komutanı Osman Bey’e tuğamirallik rütbesi verildi. 
***
Ertuğrul 4 ay kadar Singapur’da kaldı. Bu arada yine “Times Gazetesi” Ertuğrul’u küçük düşürücü haberler yapmaya devam etti. 5 Aralık 1889’da aynen: "...Türk Firkateyninin yine arıza sebebiyle Singapur'da yola devam edemeyerek durduğu, taşınan nişan ve sairenin ise posta vapuruyla gönderileceği..." yazıyordu. Yine başka gazetelerde; “Ertuğrul Firkateyninin Singapur'da beklemesinin sebebinin kömürü ve onu alacak parasının olmamasından, liman vergisini de verememesinden dolayı olduğu” yazıyordu. Bahriye Nezareti bu haberleri yalanladı.
***
Ertuğrul 3 Mart 1890’da Singapur’dan ayrılmıştır. Kötü hava koşulları nedeniyle 15 Nisan’da Hongkong’a varabilmiştir. 22 Mayıs’ta Nagasaki’ye 26 Mayıs’ta da Kobe’ye ulaşmıştır. Nihayet 7 Haziran 1890’da Yokohama Limanı’na varmıştır. Yokohama’da binlerce Japon “Banzai… Banzaii” (Yaşasın… Yaşasın) sesleriyle Ertuğrul’u karşılamıştır.
İstanbul’dan 14 Temmuz 1889’da ayrılan Ertuğrul’un 6 ay içinde Japonya’ya varacağı hesaplanmıştı ancak Japonya’ya 11 ay sonra 7 Haziran 1890’da varabilmiştir. 
***
Ertuğrul’un komutanı Osman Paşa 13 Haziran 1890’da Padişah II.Abdülhamid’in mektubu, nişanı ve hediyelerini Japon İmparatoru Meigi’ye sunmuştur. Türk heyeti Japonya’da çok iyi ağırlanmış ve olumlu intiba bırakmıştır.
Ertuğrul uğradığı tüm limanlarda coşkuyla karşılanmıştır. Gemi tayfası Cuma günleri toplu olarak Cuma’ya gitmekte, Halife II.Abdülhamid’in adı hutbelerde okunmakta ve bu durum Müslümanların üzerinde olumlu etkiler bırakmaktaydı. 
Hatta binlerce yerli Müslüman halk, gemiye “bağımsız Müslüman toprağı” diye namaz kılmaya gidiyordu. Gemiye sadece Bombay’da 1 hafta içinde 150 bin ziyaretçi gitmiştir. Bu halk coşkusu sömürgecileri tedirgin etmiş ve onlar da Ertuğrul mürettebatına saygı duymak zorunda kalmıştır.
***
Ertuğrul’a komutan olarak atanan Albay Mehmet Raşit geminin durumunun çok kötü olması nedeniyle bu görevi kabul etmemiştir. Bunun üzerine kardeşi Albay Osman Bey (Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın damadı) Ertuğrul’a komutan atanmıştır. 
Ertuğrul Süveyş Kanalı’na vardığında Albay Osman Bey ağabeyine yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Ertuğrul'un komutanlık vazifesini kabul etmemekte çok haklısın, Japonya'ya gitmek şöyle dursun bu gemi ile şuradan şuraya gidilemez... Ben de bunu kabul etmeyecektim ama! Hem kayınbabamın sözünden çıkmak istemedim hem de bir türlü geçinemediğim karımdan kurtulmak istedim. Ölürsem de gam yemeyeceğim.” Yine, Ertuğrul’daki kumandanlardan Ali Bey yolda gördüğü diğer ülkelerin gemilerini mektubunda şöyle yazmıştır: "...buraların gemileri acayip, yani denizlerine göre yapılmış… bizim mahut ise ekmekçi sepeti gibi gıcırdıyor…".
İşte Ertuğrul’un durumu bu kadar vahimdi ama buna rağmen Japonya’ya kadar gidebilmişti. 
***
Ertuğrul’un Japonya’dan Dönüşü:
Osman Paşa Bahriye Nezaretine bir yazı yazarak; Ertuğrul’un Japonya’daki görevini bitirdiğini, Ekim ayına kadar tayfun mevsimi olduğunu, bu nedenle geminin Singapur’a kadar bile gidemeyeceğini bildirmiştir. Nezaret ise Osman Paşa’ya bir rota ve bekleme süreleri belirtip kömürden tasarruf yapılarak bir an önce İstanbul’a varılması ve gönderilen 5 bin liranın haricinde başka para istenmemesi emrini göndermiştir. 
Bu arada Ertuğrul mürettebatından 36 kişi Nagaura’da kolera salgınına yakalanmış ve bunlardan 12 kişi vefat etmiştir. Bu nedenle Ertuğrul’un hareketi yine ertelenmiştir.
***
Kaza:
Ertuğrul 15 Eylül 1890’da Japonya’nın Yokohama Limanı’ndan İstanbul’a hareket etti. 16 Eylül günü Yokohama Limanı’ndan Kobe’ye giderken Kaşhinozaki Feneri’ni geçti ve akşam 21:00 civarında Funagoura Kayalıkları’na çarparak ikiye bölündü ve battı. (Funagoura Kayalıkları; Wakayama Eyaletine bağlı, Kushimato’nun batısında yer alan Oshima Adası’nın Kaşhinozaki açıklarında yer alır).
Geminin batma nedeni olarak kıyıya yakın seyahat etmesi sonucu kayalıklara çarpması ve geminin kazanının patlaması gösterilmiştir. 
***
Kaza haberi İstanbul’a 3 gün sonra ulaşmıştır. Bahriye Dergisi’nde çıkan bir yazı ile de kaza duyurulmuştur. Yazıda milli hisler dile getirilerek Ertuğrul’un gittiği yerlerde heyecanla karşılandığı ve Osmanlı Sancağı’nı dalgalandırdığına vurgu yapılmıştır.
*** 
Osmanlı kaynaklarına göre kazada Amiral Osman Paşa dâhil 527 kişi şehit oldu, 69 kişi ise sağ olarak kurtuldu. Kazazedelere ilk yardımı Kaşino köylüleri yaptı. Bu köylüler yaralıları kurtardı ve denizden 260 şehidin cesedini çıkardılar. Daha sonra Osmanlı Devleti, kazada yardım eden köylülere çeşitli nişan ve madalyalar göndermiştir.
Ertuğrul gemisinin eşyaları Japonya tarafından çıkarılmış ve İstanbul’a gönderilmiştir. Kazazedeler de Japon savaş gemisiyle ülkemize getirilmiştir.
***
Ertuğrul Şehitliği:
Kazadan hemen sonra olay yerine giden Japon Bahriye Nazırlığı, şehitleri 21 Eylül günü Oshima Adası’nın Pasifike bakan ve Funagoura Kayalıkları’nı gören tepesine defnettirmiştir. Ayrıca buraya bir abide dikilerek Türkçe ve Japonca “Osman Paşa” yazılmıştır. 1891 Şubatı’nda da bu olayın hikâyesi kitabeye yazılmıştır. 
***
Oshima Halkı bu anıtın olduğu yeri kutsal bir yer kabul edip her 10 yılda bir burada tören yapmayı gelenek haline getirmiştir. 1925’de kurulan Osaka Türk-Japon Ticaret Kurumu şehitlikte bir tören düzenlemiş ve 1929’da da bir anıt dikmiştir. 3 Haziran 1929’da ise Japon İmparatoru anıtı ziyaret etmiştir. 
***
1974’de Şehitliğin bulunduğu Kushimato Şehri’ne  “Türk Müzesi” yapılmıştır. Bu müzede Ertuğrul’un maketi ve şehit olan askerlerin resimleri ile büstleri yer almaktadır. 
Anıtın bulunduğu Kushimato şehri Mersin ile kardeş şehir ilan edilmiş ve bu anıtın benzeri Mersin’e de dikilmiştir.   
***
Sonsöz olarak şunu ifade etmek isterim: “Zaferle değil seferle mükellefiz.” Bu vatan için güzel duygularla yola çıkan ve şehit düşen tüm askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.