Distopik… Ütopya kelimesinin zıt anlamlısı distopyadan türetilmiş, Kökeni Antik Yunan'a dayanan ''kötü ve çirkin'' anlamına gelen sözcük. ''Distopik toplum; olası kıyamet senaryolarından birinin yaşandığı küresel ya da ulusal bir felaket sonrasında insanların genelinde umudun ve yaşama isteğinin kalmadığı karanlık gelecek” olarak tanımlanır. Distopyalarda gelecek olabildiğince umutsuz ve karanlık bir şekilde resmedilir. Antik Yunan’dan günümüze şekil değiştiren, kötülüğü sabit kalan bu distopyanın, uzak sayılabilecek bir geçmişten insanların gerçekliğine yaptığı atıfların tutarlılığı ölçüsünde bir inandırıcılığı olması gerekiyor. Fakat yaşadıklarımız hep daha kötüsünü normalleştirdiği ve buna alıştırdığı için distopya utanır hale geldi kendinden!
Neyseki, umudumuz ve aydınlık geleceğe olan inancımız hala var, ‘Dijital Minimalizm’ ve ‘Teknolojik Sadelik’ tanımlarıyla ‘distopya’dan uzak yeni bir yaşama ihtiyacımız olduğu gerçeğini, karşılaştığımız gerçeklerle kıyasıya yarıştırıp mukayese edebiliyoruz.
“İşte size bu bayram tatilinde okuyacağınız, izleyeceğiniz 10 film ve kitap” diye çiçekli böcekli yazılar yazacağım günler de gelir elbet ama bu seferlik önce güncel bir post-truth örneğini paylaşayım:
İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü'nün Haziran 2015 ile Eylül 2019 arasında yaptığı yeni araştırmaya göre ülkemizin Twitter yerel trendlerinin %47'si, küresel trendlerin %20'si sahte olduğu açıklandı. Yani; Türkiye'de Twitter gündeminin neredeyse yarısı sahte demek oluyor bu! "Bakın Twitter'da Herkes Bunu Konuşuyor?"diyerek referans gösterilen Twitter gündeminin yarısının suni olarak yaratıldığını gösteren bilimsel araştırmada, 2015 ile 2019 yılları arasında sahte trendleri sıfırdan yaratan 108.000 bot (çoğu hala aktif) hesabın ortaya çıkardığı 19.000 farklı konu ülke gündemine sokulmuş. Siyasi sloganlar, savunmasız nüfuslara nefret söylemi, dezenformasyon kampanyaları, kumar promosyonları ana başlıklarıyla ‘distopik toplum’ olmayı bırakın ‘distopyanın’ kitabını biz yazmışız nerdeyse! Bu sebepten belki de, distopik film ve romanlarda son derece ilgi gören bir tür olmuş. Hal böyleyken distopik iki film tavsiye edeyim sizlere…
George Orwell – 1984, Ivan Zamyatin – Biz, Aldoux Huxley - Cesur Yeni Dünya
Jose Saramago – Körlük, Ray Bradbury - Fahrenheit 451’i en meşhur distopik kitaplarken, Alan Moore ve David Lloyd -V forVendetta, Danny Boyle / 28 Gün Sonra / 28 Hafta Sonra, Kurt Wimmer - Equilibrium / İsyan, Lana Wachowski ve Lilly Wachowski – Matrix,
Ridley Scott - Blade Runner / Bıçak Sırtı fimleri de türünün hatırı sayılır örnekleri…
Güncel olaraksa, Netflix’in ilginç bir felaket senaryosu bul ve filme dönüştür, insanlar bir anda delirsin, birbirini kessin, üstüne de ne mantık ne fikir vermeden milyonlara ulaşsın yapımı “Awake” izleyici sayıları ile amacına ulaşmış görünüyor! Uyanış, Mark Raso'nun Joseph Raso ile birlikte yazdığı başrollerinde Gina Rodriguez’in olduğu, Jose Saramago’nun Körlük romanını andıran filmi, İnsanların kolektif olarak bir krizle baş etmek zorunda kaldığı felaket filmlerine iyi bir örnek olmuş. Tavsiyemdir.
Dijital platformlar hem özgürlüğün hem de köleliğin araçları olabilir. Özgürlüğün aracı olacak filmler de yok değil… Clint Eastwood’un yönetmenliğini yaptığı John Malkovich ve Angelina Jolie’nin başrollerinde olduğu gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan ‘Changeling Sahtekar’ın "Ana-oğul öyküsü” gibi başlayıp, insanda bu kadar güçlü bir etki bırakıyor olması, annenin acıklı öyküsünü anlatmakla yetinmemesi galiba.
İşten eve döndüğünde oğlunun kaybolduğunu gören ve aramalar sonucunda Los Angeles polis departmanının "İşte bulduk" diye yabancı bir çocuğu karşısına çıkarması üzerine zorlu bir mücadeleye giren annenin hikayesi,1920'lerin sonunda Los Angeles Polis Departmanı içindeki yozlaşmayı, sıradan bir annenin mücadelesi üzerinden daha iyi anlatılamazdı.
Film, ana-oğul öyküsü, yozlaşmış polis teşkilatı üzerinden sistem eleştirisi ve polis ile kilise arasındaki güç savaşı gibi birden fazla konu üzerinde devam ederken, uzun bir 'akıl hastanelerinde kötü muamele' sahnesi, bir seri katil öyküsü, mahkeme süreci ve hatta idam karşıtı durumu yansıtan - son derece etkili- bir infaz sahnesiyle “Dünyayı gerçeklik sevdası kurtaracak” başlığımızın hakkını vererek sonlanıyor.
Aziz YeniKapıHaber okuyucuları, bu vesile ile Kurban Bayramınızı kutlar,
Dünyayı gerçeklik sevdası kurtaracak mottomuz distopya karşısında ütopya kalmasın dileğimi içtenlikle iletirim.
Baki selam ve sevgiyle…