DÜNYA KİMİN YURDU?

Gaye Yardımcı

20 Haziran Dünya Mülteci Günüydü. Salgından dolayı sınırlara dayanan mültecileri, birlikte yaşadığımız 4 milyonu unutmuştuk değil mi? Hafızayı beşer, nisyan ile maluldür!..
Hafızayı beşer, insan hafızası, nisyan ile, yani unutkanlıkla vardır. Ama ne yazık ki unutmak yok etmiyor, biz unutunca sorun ortadan kalkmıyor. 
2019 yılının sonunda dünyadaki mülteci sayısı 80 milyonu aşmış durumdayken, Türkiye dünyanın son 7 yıldır kesintisiz biçimde 4 milyon mülteci barındıran ve “Medeniyet İmkân Değil, Vicdan Meselesidir” diyerek göç politikalarını dünyada en iyi yöneten tek ülkesi konumunda. 
Bizde durum böyleyken tam da Dünya Mülteci Gününde Hollanda’da “kendi halkı için yeterli ev yokken 87 bin sosyal konutun göçmenlere verilmesini” eleştiren Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders'e gelen tepkiler gündem oldu ama asıl ilgi çeken Geert’in abisi Paul’un söyledikleriydi. 
“Hepimiz Göçmeniz” diyen Göçmen bir aileden geldiklerini söyleyen Paul Wilders, aşırı sağcı lider kardeşinin eşinin de Türk kökenli bir Macar olduğunu yazdı.
Politikalarını göç karşıtlığı üzerine kuran aşırı sağcı PVV lideri, Twitter üzerinden 2014 yılından bu yana, sığınmacılara 87 binden fazla sosyal konut kiralandığını söyleyip “Evler kimin için inşa ediliyor? Hollandalılar için mi, göçmenler için mi?" diye sorunca abisi Paul Wilders ironik bir şekilde 
"Göçmenler ne demek?" diye sordu. Muhtemelen ailenin haylazı olan Paul; “Ailemiz ve soyadımızın kökleri Almanya'dan geliyor. Büyükannemiz Endonezya kökenli. Kendi karısı Türk kökenine sahip bir Macar. Hepimiz göçmeniz" deyip yengeyi sülaleyi de işin içine katıp ortalığı baya karıştırdı. 
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine en fazla karşı çıkan Avrupalı politikacılardan biri olan Hollandalı aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders'in eşi Krisztina Marfai'nin Türk kökenli yengemiz olduğu iddiası bizde “Eee Allah’ın sopası yok” şeklinde karşılandı. 
Kardeşi kardeşe düşüren bu konunun ibretlik hali, toplumsal yansıması, ülkelerin göç politikalarının anlaşmazlıkları gibi birçok konu ile işin içinden çıkılmaz bir halde olduğumuz üstelik tüm dünyayla aynı durumda olduğumuz malum! 
İşin vicdani boyutu, Sınanmadığımız bir acının varlığı diğer taraftan eskiden duyduğum bir söz, “eve lazım olan camiye verilmez.”
Belki de bu ikilemden çıkmanın yolu hikâyelere başvurmaktır; Aziz YeniKapıHaber okuyucuları:
“Mısır yetiştiren bir çiftçi, her yıl en kaliteli mısır ödülünü alırmış. Çiftçi, ödül aldığı mısırların tohumlarını da ekmeleri için komşularına dağıtırmış.
Bunu öğrenen bir gazeteci röportaj yapmak için çiftliğe gelmiş. Gazeteci çiftçiye sormuş:
‘Seninle her yıl aynı yarışmaya giren komşularına, kaliteli tohumlarından vermeyi nasıl göze alabiliyorsun?’
Çiftçi cevap vermiş: ‘Yoksa bilmiyor musun? Rüzgâr, olgunlaşan mısırlardan polenleri alır ve tarla tarla dağıtır. Eğer komşularım kalitesiz mısır yetiştirirse çapraz tozlaşma sonucu her geçen yıl ürettiğim mısırın kalitesi düşer. Eğer kaliteli mısır yetiştirmek istiyorsam, komşularıma da kaliteli mısır yetiştirmeleri için yardım etmeliyim’.
Yaşamlarımız da böyledir. Hayatlarını anlamlı ve iyi bir şekilde yaşamak isteyenler başkalarının hayatlarını da zenginleştirmelidir. Bir yaşamın değeri dokunduğu hayatlarla ölçülür. Ve mutluluğu seçenler, başkalarının mutluluğa ulaşmasına yardım etmelidir. Birimizin refaha ulaşması, herkesin refaha ulaşmasına bağlıdır.
Buna başarının ilkesi diyebilirsin, Ya da hayat kanunu.
Hiçbirimiz kazanamayız, hepimiz birden kazanmadıkça.
Biz “Dünya kimin yurdu” derken İnsanoğlu, doğanın mülk edinme kaynağı değil yaşam kaynağı olduğunu eninde sonunda öğrenecek. 

Baki selam ve sevgi ile...