Hepimiz insan olmaya bir başka insanın yanında başlarız. Kişiliğimizin oluşumu ve gelişimi, dünyaya bakışımız hep bu dönemde şekillenir. Çocukluk döneminde önce annemizle ilişkimizi içselleştiririz. Onun bize davranışları, bize bakışı nasılsa kendimizi öyle algılarız. O bizi seviyorsa kendimizi severiz, o bize değer veriyorsa kendimizi değerli buluruz. Ya da tam tersi olur… Hepimizin içinde bu yansımalarla oluşmuş bir “iç anne” var. Onun etrafında kendi kişiliğimiz inşa olur.
Babayı da içselleştiririz elbette... Ve sonra fıtrî yapımız gereği biyolojik cinsimize uygun olan ebeveyni modelleriz, onun etrafında kendi kişiliğimiz oluşur. İç anne ve iç babayı da eksisi ve artısıyla bir ömür derunumuzda taşırız.
Allah’ın isim ve sıfatları, celâl ve cemâl isimleri/sıfatları olmak üzere ikiye ayrılır. Allah’ın kahr ve gazabına delâlet eden isim ve sıfatları celâl, lütuf ve rızâsına delâlet eden isim ve sıfatları da cemâl tabiriyle ifade edilir. Yaratıcı erkeği celal, kadını cemal isimleriyle donatır.
Rahman rahim hafız, vedûd, müheymin cemal isimlerine örneklerdir… “Rahmetim gazabımı geçmiştir” kudsi hadisinde ifade edildiği üzere Esma-ül hüsnadaki isimlerin çoğu cemal ismidir.
Allah’ın isim ve sıfatları arasında hem erkekliği temsil eden aktif olanlar hem de kadınlığı temsil eden alıcı sıfatlar ve isimler vardır: Cemil-Kahhar, Rahmet-gazab, celal-cemal gibi. Allah’ın (c.c.) “Ademi iki eliyle yaratması” insanda her iki özelliğin de bulunduğu anlamına gelir. İnsan hem Tanrı karşısında pasif, alıcı hem de dünya karşısında fail yani aktiftir.
“Herşey zıddıyla bilinir”. Ve yine yaratıcı “Düşünüp ibret alasınız diye her şeyi çift yarattık” demiştir. (Zariyat,49). Aydınlık-karanlık, eril-dişil, anima-animus gibi kavramlar da bu çift kutupluluğu ifade eder.
Kadınlar cemal isimlerine ve tecellilerine daha fazla sahiptir. Annelik vasfından dolayı, doğursun ya da doğurmasın her kadında şefkat, merhamet, empati, duygusal beceriler, erkeğe göre daha yüksektir.
Erkekler ise celal isimlerine daha fazla sahiptir. Tabiat karşısında mücadele vermek zorunda oluşları, celali onlar için zorunlu kılar. Binlerce yıldır erkek savaşır, inşa eder, avlanır, ailesini koruyup kollar… Erkekler özellikle hayatın başlarında celal isimlerini daha fazla yaşar, ailenin ihtiyacı ve tabiatın dengesi bu yöndedir. Nitekim gençlik yıllarında celal özelliklerini belirleyen testosteron salınımı yaşlılığa göre daha yüksektir.
Erkekler ilerleyen yaşla birlikte kendi içlerinde cemali keşfedip açığa çıkarmak durumundadırlar. Eğer celalden cemale doğru yol alamazsa bir iç daralması yaşaması kaçınılmazdır. İbn Arabi, esmayı/isimleri yaşayamayan birini, nefesini tutan birine benzetir. Bu durum bir çeşit “kabz” hali sayılabilir. Esmanın kişide açığa çıkması bir zarurettir. Erkekler de kadınlar da celalden cemale varamayınca, sert, rekabetçi, baskın bir varoluşa “hapsolunca” ölesiye sıkılmakta ve daralmaktadır.
Psikosomatik hastalıklarda dünya genelinde ciddi bir artış var. Antidepresan kullanımında ve madde bağımlılığında da yine ciddi bir artış görmekteyiz.
Cemal isimlerinin sahipleri olarak kurtuluş hareketinin kaynağı kadınlardır. Kadınlar önce cemali kendilerinde keşfedip yaşamalı, devamında da erkeklerde cemalin gelişimine destek olmalılar.
Cemali Hakim Kılmak İçin…
Yeryüzünde cemali, sevgiyi, şefkat ve merhameti hakim kılmak için, eğitim sistemimizde bozulan bu dengeyi onarabilmeliyiz. Dünyanın dengesini bozan ekolojik felaketin sebebi, tüketim toplumudur. Yaratıcı der ki: “ Ellerinizle yaptıklarınız sebebiyle karada ve denizde bozulma başladı” (Rum, 41). Celal- cemal dengesi bozulunca yeryüzünün dengesi de bozulur. Modern insan, yağmalıyor, yok ediyor, adı üstünde “tüketim toplumu”, tüketiyor... Üretim ağırlıklı olmak, bu sistemi tersine çevirmenin başlangıç noktalarından biri olabilir…
Dünyaya cemal özellikleri ritim verse idi bugünkü manzara bambaşka olurdu. Cemal, hayatın kaynağıdır. Kainatın orkestra şefidir…
Bugün okullarımızda dünyevi temelli başarı, güç ve hırs odaklı, rekabetçi bir eğitim sistemi mevcut. İş ve aile hayatında da para ve güç odaklı bir yaklaşım mevcut. Bu yüzden de evlerimizde, okullarımızda ve dünyada savaş ve çatışma eksik olmuyor. Eğitim sistemimize irfani bir kimlik kazandırmak gerekiyor. Bu yüzden eskiden olduğu gibi irfan mekteplerine ihtiyacımız var.
Celal-cemal dengesinin hassas ayarının yapıldığı, cemalin üretildiği ve paylaşıldığı, sevginin, hoşgörünün, şefkatin ve merhametin ve yaratıcıyı hatırlamanın öğretildiği “irfanla mayalanmış” bir eğitim sistemine ihtiyacımız var.
Kadın…
Vahiy insanın niçin yaratıldığını ve nasıl tekamül edeceğini belirlemiştir. Kadın, annelik vasfı ile cemal isimlerini taşıyarak yaratılmıştır ve bu açıdan desteklenmelidir. Modern dünya celali, yani gücü ve beraberindeki kavramları önceleyip yüceltmektedir. Oysa annelik konumu ve cemal özellikleri yüceltilmelidir. Zira annelik yüceltilirse cemal isimleri de hayatın merkezine yerleşecektir. Yani sevgi ve şefkat hayatın merkezinde yer alacaktır. Bu yüzden kadının annelik vasfının daha fazla desteklenmesi ve takdir edilmesi gerekir. Ancak bu yolla kadın kendi fıtratına dönebilir ve dünya cemalin/sevginin hakim olduğu bir yer haline gelebilir.