BU FİLMİ DAHA ÖNCE GÖRMÜŞTÜK.
‘‘Başörtülü psikolog ve psikiyatrist olmaz’’ sözleri ile büyük tepki çeken Prof. Dr. Üstün Dökmen, Rehber öğretmenler, Psikologlar ve Psikiyatristlerin başörtüsü ile çalışmasının doğru olmadığını, kadınların inançlarından dolayı taktıkları başörtüsünün empati yapmalarına engel olduğu gibi anlamsız ve gereksiz bir çıkışta bulunmuştu. Dökmen’ in 28 Şubat zihniyetini anımsatan çıkışının neye hizmet ettiğini anlamaya çalışırken şarkıcı Gülşen’in İmam Hatiplilere karşı kullanmış olduğu nefret dili ise infiale neden oldu
Şarkıcı Gülşen, İmam Hatiplilere saldırma cürretini nerden almıştı. Oysa ki hiçbir İmam Hatipli Gülşen’in tavuğuna kışt dememişti. Hal ve hareketleri ile Türk aile yapısını tahrip etme gayretinde olan Gülşen’e kimse sapık da dememişti. Konserlerinde giydiği teşhir sınırının ötesindeki kıyafetleri, gayri ahlaki davranışları ve açmış olduğu LGBT bayrağına rağmen hiç kimse Gülşen’i kaale alıpta protesto bile etmemişti. Gülşen konserlerine son sürat devam ederken muhafazakar kesimi diline dolamasının altında ne yatıyordu acaba.
Türkiye gibi kozmopolit bir ülkede huzur ve barışı tesis etmek için onlarca yıl uğraşmak gerekirken karıştırmak için ise birkaç karanlık el yeterli oluyor maalesef.
Prof. Dr. Üstün Dökmen konuşmasının satır aralarında başörtülüler için ‘‘Milli Eğitim izin verdiği için öğretmen olabilir, hakim savcı benim alanım değil karışmıyorum.’’ şeklindeki ifadeleri ile niyetini belli ediyordu aslında başörtülü öğretmen de olamaz hakim de.
Ne mutlu ki son 20 yıldır başörtülü hanımefendiler doktor, öğretmen, hakim, psikiyatrist ve subay gibi her meslek dalını en güzel şekilde icra ediyorlar. Bundan rahatsız olmak psikolojik bir travmadır ve çözümü için başörtülü bir psikologa gitmeniz yeterli olacaktır Bay Dökmen.
Şarkıcı Gülşen de olsanız hakaret, kin ve nefret içeren ifadeler kullanırsanız hukuki bir yaptırım ile karşılaşmanız kaçınılmazdır. Onbinlerce insan sadece sosyal medya platformlarında hakaret içeren paylaşımlarda bulundukları için 2 yıla yakın hapis cezaları almakta ayrıca Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu gibi siyasetçilere de yüklü miktarda tazminat ödemek zorunda kalıyor.
Şarkıcı Gülşen ise yapmış olduğu konuşma ile milyonlarca İmam Hatipliyi ve ailelerini hedef alarak alenen hakaret suçunu işlemiştir. Bu şekilde sadece imam hatiplilere karşı hakaret suçu oluşmamış ayrıca toplumsal barış ve huzurun da temellerine dinamit koyulmak istenmiştir.
Gelen tepkiler üzerine özür dilerim üzgünüm diyerek işin içinden çıkamazsınız. Gülşen “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik veya aşağılama” suçu nedeni Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesi kapsamında yargılanacaktır ayrıca hakaret içeren ifadeleri nedeniyle de Türk Ceza Kanunun 125. Maddesi kapsamında yargılanacak ve cezalandırılacaktır. Tabii ki suçun mağduru milyonlar olduğu için Gülşen hakkında yüzbinlerce şikayet dilekçesi verilecek olup tazminat davaları da açılacaktır.
Kısa bir süre önce Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’a sosyal medyada cinsiyetçi ve hakaret içerikli paylaşım yapan şüpheli tutuklanmıştı. Alevi vatandaşlara yönelik küfür ve hakaret içerikli ifadeler kullanan şüpheli de tutuklanmıştı. Atatürk’e hakaret içeren videoyu çeken 2 şüphelinin de tutuklandığını göz önüne alacak olursak milyonlarca imam hatipliye hakaret eden Gülşen’in de tutuklu olarak yargılanması gayet normal bir süreç aksini düşünmek ise hayatın olağan akışına ters olurdu.
Bakmayın siz tutuklu yargılama ağır bir kararmış, iktidar yargıya müdahale etmiş tarzındaki boş lakırdılara. Geçmişte çok acı tecrübelere sahip ülkemizde bu tarz kin ve nefret içeren hakaret ve eylemlerin önü alınamazsa çok daha büyük toplumsal sorunlar peşinden gelecektir.
İnsanoğlu yaratıldığı günden itibaren ileriye gitmenin, keşfetmenin ve gelişmenin arayışı içinde oldu. Bu arayış, içinde bulunduğumuz yüz yılda ise inanılmaz bir şekilde hızlandı. Bu gelişme yarışında yediği çelmeler nedeniyle uzun yıllar çok gerilerde kaldı ülkemiz. Ne zaman ayağa kalkmaya çalışsa toplumsal bir karışıklık ve akabinde bir darbe ile karşılaştı. Anlamsız bir şekilde ülke kutuplara bölündü bir baktık ki sağcı-solcu, alevi-sunni, kürt-türk, muhafazakar-laik çatışmasının içinde bulmuşuz kendimizi.
Ülkenin enerjisi bu anlamsız çatışmalarla tüketildi. Otomobil uçak yapacak gençlerimiz sokaklarda birbirlerini kırdılar. Atomu parçalayacak zihinler başörtüsü yasağına takıldı. Denizlerde gaz petrol bulacak kaşifleri anlamsız kavgalarda yitirdik. Son yüz yıla damgasını vuran teknoloji çağının arkasından bakarken kendimizi orta çağın karanlığında bulduk.
Bitmek bilmeyen kavgalarla tükenişin eşiğine gelen ülkemiz son yıllarda bu gelişim kervanına katılmanın gayreti içerisinde. Gelişim, değişim ve ilerleme fikri hem zihinlere hem de gönüllere girmeyi başardı. Bu süreçte ne Profesör Dökmen’ in ne de şarkıcı Gülşen’in oyununa gelmemeliyiz. Huzur ve barış için çok emek verdik meyvelerini almaya başlamışken ağaçları yerinden sökemeyiz.