Ümmügülsüm Tat Ümütlü
80’li yıllar… Annem bana hamileymiş. Ankara sıcağında ayakları şişmiş, yorulmuş. Babamla Ulus’a gidiyorlar, ayakkabı almaya. Yaz uzun. Ayakları rahat etsin diye önü açık, yazlık bir ayakkabı almaya niyetlenmişler. Durumu farkeden satıcı ‘Sizin gibi sakallı bir adamın eşi olan bir hanım hiç önü açık ayakkabı giyer mi?’ demiş. O yıllarda eşi sakallı kendisi tesettürlü hanımların çorapla dahi olsa önü açık ayakkabı giymesi kabul edilebilir değilmiş. Kadının hamile
olması, ayaklarının acısı zaten kimin umurunda.
90’lı yıllar. 4-5 yaşlarındayım ve çocukluk anılarımda terziler var. Etrafımdaki tüm başörtülü kadınlar gereğinden fazla para verip satın aldıkları kıyafetlerin sağını solunu terzilere diktirmek zorunda kalıyor. Terzi de ayrı bir sorun. Maharetli kadın terzi bulmak mesele. Uzaktan ölçü alan erkek terzilere gidenler de var. Neden? Çünkü etekler kısa, çünkü etekler uzun olsa da diz kapağına kadar yırtmaçlı. Tekstilde çalışan, tekstilde patron olan pek çok dindar erkek var fakat kimse başörtülülere düzgün etek dikelim diyemiyor. Başörtülüler yırtmaçlı etekleri alıp terzilerin yolunu tutuyor. Sonuç mu?
Bayramlarda yırtmacı dikilmiş eteklerin içinde balerin gibi yürüyen kadınlar. O yıllarda herkes evlenmek için başörtülü eli yüzü düzgün kız arıyor. Kadınların güzellik derecesi eli yüzü düzgünlük. Orayı geçmek yeterli. Bugünkü gibi instagram fenomeni kızlar istemiyor muhafazakar erkekler. Evlenince eşlerinden estetik ameliyat isteyeni de, lens isteyeni de yok. Makyaj zaten yok. 28 Şubat yaşanmamış. FETÖ’cüler ve onlara özenenler başörtülü hanımlarından utanmamış henüz. Başörtülü kızlar evde kalmamış, onlarla evlenmek ayıp sayılmamış, adları bundan ilk hanım olur diye yazılmamış. Başörtülüler liseyi bitiriyor, imkanları
zorlayabilirse üniversiteye başlıyor. Fakat kamusal alanda pek görünemiyor. Başı açık ya da başörtülü çalışan kadın hala toplumda sorgulanıyor. Zaten başörtü ile çalışabilmek büyük marifet. Parmakla gösteriliyor çalışan başörtülüler. Yine de başörtülülere ayar verenler var. Başörtülü kadının başını nasıl örteceği, başörtülü kadının nelerden sakınacağı, başörtülü kadının nelere meyletmemesi gerektiği konuşuluyor. İslam başörtülü kadınlar üzerinden yorumlanıyor. Başı açık olan ve aslında içten içe başını örtmek isteyen kadınlarda bir tedirginlik var. ‘Birisi yolda beni durdursa ve bir şey sorsa cevap veremezsem ne olacak? Sen nasıl başörtülüsün demezler mi?’… Başını örtünce İslam’ı anlama, anlatma ve yaşama kılavuzunu beynine indirmeyi bekliyorlar sanki. Fakat ortam maalesef öyle gergin ediyor kadınları. Başını örtmek çok büyük karar.
90’lı yılların sonuna doğru yaşananlar zaten malum. Cumhuriyet tarihinin başörtülü ilk kadın milletvekili Merve Kavakçı’nın ve onun nezdinde toplumdaki başörtülülerin yaşadıkları, 28 Şubat süreci… Merve Kavakçı’nın mağduriyetinden çok ayakkabısının, pantolonunun konuşulması. Yine başörtülü vekil olan fakat mecliste işler ters gidince başını açmak zorunda kalan Nesrin Ünal’a yapılan hakaretler… İnsanların tercihlerine üzerinden başlatılan siyasi kutuplaşma.
Sonra 2000’li yıllar. Okuldan, işten, hayattan atılmış başörtülü kadınların kendini yeniden keşfetme süreci. Bu süreçteki yalnızlıkları… Hepsi bu ülkede yaşandı. Muhafazakar kadınlar maalesef kendi hikayelerini kendi yazdı, kendi oynadı. İster beğenin ister beğenmeyin dindar/muhafazakar kadınlar değişimleri, dönüşümleri tek başına göğüsledi. Baba, eş, kardeş, evlat rollerine rağmen erkekler yanlarında değildi Tekbir’ler Setrems’ler açılana kadar kimse bu kadınlar ne giyecek diye düşünmedi. Sonra onlar açıldı ve kimse parası olmayan başörtülü bir kadın nereden pardösü alır, buna bir çözüm bulalım diye yine düşünmedi. Kızlar bir vesile okula gönderildi. O da ayrı hikaye. Türkiye’de birçok cemaat kızları okula gönderelim mi, üniversiteye gitmek hayırlı mı tartışması yaparken meydan FETÖ’nün ajan ablalarına kaldı. Okula giden kızla çalışmak istedi ve yeni bir sorun ortaya çıktı ‘çalışan başörtülü kadınlar’. Kadınların çalışması, başörtülü kadınların çalışması, üretmesi, söz söylemesi muhafazakar tabanda elbette bir şeyleri değiştirecekti. İnternetin, sosyal medyanın, tüketimin yaygınlaştığı bir dünyada başörtülülerin kılık kıyafet algısı değişecekti. Bunlar sosyolojiyi, halk bilimlerini, dünyayı okumayı herkesten iyi bilen muhafazakar erkeklerin zaten öngöreceği şeylerdi. Sadece tek bir sorunumuz vardı.
Muhafazakar erkekler neredeydi? Ne zamandır düşünüyorum. Muhafazakar erkek nerede? Biri bana muhafazakar erkek tanımı yapabilir mi? Mesela hangisi muhafazakar erkek. Kafelerde nargile içip şal takan kızları aşağılayarak çoluk çocuğuyla, hanımıyla geçireceği vakti ve parayı dışarıda harcayanlar mı? Ya da hayatının ilk terfisinde, gücü eline ilk aldığında ‘Bu evdeki ile olmuyor. O yerinde dursun bana daha uygun bir eş lazım’ diye maceradan maceraya atlayanlar mı? Bugün hala yanında başörtülü biri ile çalışmaktan rahatsız olup ‘şöyle vizyon sahibi, beyaz Türk bir eleman lazım. Bizim mahalleden adam çıkmıyor abi’ diyenler mi? Evlilik görüşmesinde başörtülü kızlara saçma sapan sorular soranlar mı? ‘Şimdi evleneceğim kadın başörtülü olsun, güzel giyinsin ama abartmasın, akıllı olsun ama çok da akıllı olmasın ben aptalsın deyince karşılık veremesin. Benden hep aşağıda olsun, gerektiğinde ben onu yukarı çekerim’ diyenler mi? Sahi bu aranan muhafazakar erkek hangisi?
Türkiye’de ve dünyada kadınların yüzlerce problemi varken ‘Ey Erkekler Peygamberimiz (sas) veda hutbesinde kadınları bizlere emanet etmedi mi? Ümmetin kadınlarının namusunu, canını, malını korumak bizlerin sorumluluğundadır’ diyen erkekler nerede? O kadar kadın cinayeti, o kadar aile sorunu, o kadar hayat sorumluluğu varken dindar erkek nerede? Başörtülü olmanın bedelini bu ülkede kadınlar misliyle ödedi. Bakmayın kamusal alan yasaklarının kalktığına. Muhafazakarların zihnindeki sınırlar hala kalkmadı.
Başörtüsü eylemlerinde aylarca soğuk kaldırımlara oturan kızlar zatürree geçirirken neredeyseniz şimdi de orada durun mesela. FETÖ’cülere özenip, onlarla iş tutup yanınızda
çalıştırmadığınız başörtülü kızlar bunalımlara girerken neredeyseniz orada durun. Başörtülü kadınlar yaşadıklarının ağırlığını kaldıramayınca, toplum baskısı korkusuyla başını açamayıp yıllar içinde İslam’dan soğurken neredeyseniz lütfen yine orada durun.
Toplum olarak bir değişim geçiriyoruz. İktidar, para ve nimetler sadece kadınları değil erkekleri
de etkiliyor. Fakat başörtüsünü bir üniforma gibi algılayıp toptancı yorum yapan erkeklerin maalesef bizlere büyük zararları dokunuyor. Başörtüsü inananlar için özgürlüktür.
Biz bu özgürlüğü kullanmak istiyoruz. Tasarlanmış, kurgulanmış, robotlaşmış kadınlar olmamızı beklemeyin. Örtümüz üniformamız değil özgürlüğümüz. Özgürlüğümüzle mutlu olun. Başörtülü kadınlara destek olun. Ya da susun. Biz zaten yolda yürürken kendi yaralarımızı sarmaya, büyümeye ve değişmeye alıştık. Yine yürür, yine büyürüz. Yeter ki etraftan duyduğumuz sesler etrafımızda büyük bildiğimiz, sözüne sohbetine kıymet verdiğimiz büyüklerimize karşı güvenimizi yıkmasın.