Klinik Psikolog Rukiye Karaköse
Erdi bahar, sardı yine neş'e cihanı?" Böyle diyor Rast makamı bir şarkısında Münir Nureddin Selçuk. Bahar diriliştir. Yeniden uyanıştır. Ruhumuzun pencerelerini açıp içimizi havalandırmak, tazelemektir biraz da? Kainat kurulalı beri, tabiat her yıl kışla solar, baharla dirilir. Kainat "ayet"lerle doludur. "Onlara afakta ve enfüste (dış alemde ve kendi nefislerindeki) 'ayet'lerimizi, doğa kanunlarımızı göstereceğiz. Böylece Kur'an'ın hak olduğunu anlayacaklardır. Rabbinin her şeye tanık olması onlara yetmiyor mu?" diyor Yaratan?
İnsan ömrünün de tabiat gibi mevsimleri var. Her birimiz hem kendi hayatımızın mevsimlerini hem de her bir yılın içindeki dört mevsimi yaşarken değişip, gelişiyoruz, "büyüyoruz". Bahar tefekkür mevsimidir. Ölüden diriyi (kuru dallardan rengârenk çiçekleri ve yaprakları) çıkaran
Allah'ın kudretini görmek insana hem hayranlık hem de "haşyet" verir tabiat karşısında? Bu tablonun sanatkârına, bu nakışların nakkaşına yaklaşırız ve bağlılığımız güçlenir.
Bahar Psikolojimizi de Etkiler
"Beni bu güzel havalar mahvetti, böyle havalarda aşık oldum" demiş Orhan Veli. Bahar kainatı diriltirken bizim psikolojimizi de etkiliyor elbette. Bunun nedeni, günlerin uzamasının ve güneş ışığındaki artışın vücut biyokimyasında yaptığı değişikliklerde saklı. İnsanın biyolojik saati olarak bilinen 'suprakiazmatik çekirdek' beyinde hipotalamus denilen bölgede bulunur. Bu çekirdek gün ışığı miktarını gözün ağ tabakası yoluyla gözlemler ve günün uzunluğuna ait bilgiyi beyindeki diğer bölgelere aktarır. Baharda gün ışığının artışıyla beraber kışın daha fazla salgılanan
uyku hormonu melatonin azalır, mutluluk hormonu serotonin artar. İnsan daha az uyur ve kendini daha coşkulu hisseder. Bunun yanı sıra üremeyi artıran Luteinizan Hormon (LH) mayıs sonu haziran başında diğer aylara göre yüzde 20 artar; bu da erkekte testosteronu yani erkeklik hormonunu artırırken kadında yumurtlamayı tetikler. Bu da baharda aşık olanların sayısındaki artışla ilişkili olsa gerek... Yani ağaçlar çiçek açarken, tabiat canlanırken bizim de içimizde çiçekler açıyor, rengarenk hissediyoruz. Tabiatın bir parçası olarak bizler de
Baharda Ruhunuza Detox Yapın
Alternatif tıp uzmanlarının bedenimiz için önerdiği detox tariflerini duymayanımız pek yoktur. Vücudu temizleyip yaza hazırlamak için içilen detox suları, yapılan sebze-meyve kürleri ve başka sağlık uygulamaları çoğumuzun ilgisini çeker. Peki ya ruhumuz? Peki ya duygu dünyamız? Onun da bir detoxa ihtiyacı yok mu? Fazlalıklardan arınıp dinlenerek baharı derinden bir yenilenme ile karşılamaya ne dersiniz?
Sadeleşin !
İşe sadeleşerek başlayabilirsiniz. Fazlalıklar bizi yorar, yaşam alanımızı kısıtlar. Enerjimizi emer. Uzun vadede bıkkınlık yapar ve motivasyonumuzu düşürür. Sadeleşmek deyince ilk akla gelenlerden biri dolap içlerini boşaltmak. Bir yıldan fazladır giymediğiniz, "zayıflarsam, kilo alırsam, yeri gelirse giyerim" diye sakladığınız, dolabınızı daraltan, aradığınızı bulamamanıza sebep olan giysilerden kurtulun. İhtiyacı olanlara ve yakınlarınızdan ilgilenenlere dağıtın. Ortaya çıkacak boşluk sizi rahatlatacak ve aradığınıza daha kolay ulaşmanızı sağlayacak.
Aynı uygulama mutfak dolapları için de geçerli. Çoğumuzun evinde kullanacağından çok daha fazla eşya var. Oysa ferahlık ve işlevsellik ön planda olmalı. Hafifletin, azaltın, ferahlayın. Kitaplarınızı düzenleyin. Evde, "sonra yaparım" diye ertelediğiniz düzenlemeleri daha fazla ertelemeden sıraya koyun ve teker teker halledip yaşam alanınızı düzenleyin. Yıllardır çekmecelerde biriken faturalar, düğmeler, kâğıtlar,
vesaireden kurtulun.
İlişkiler de Detox İster
İlişkiler de detox ister. Size bir şey öğretmeyen, geliştirmeyen, sizden de öğrenmeyen, kusur arayan, moral bozan, sizi aşağı çeken ilişkilerinizi gözden geçirin. Bunlar birinci dereceden yakınınızsa yani bağınızı koparmanız mümkün değilse onlarla daha sağlıklı ilişki kurmak ve yıpranmamak için bir uzmandan bir süre destek alın. Eğer bu kişiler eş dost kontenjanından hayatınıza girmiş kişilerse de yavaş yavaş hayatınızdan uzaklaştırın. "Enerji vampiri" bu insanlara mahkûm değilsiniz. Sizi her buluşmada kötü hissettiren, aşırı eleştiren, samimi olmayan
ve güven duymadığınız insanları daha fazla taşımayın. Küsmeniz gerekmiyor, sadece mesafeyi açın ve (zorunlu ortamlar olduğunda) seyrek aralıklarla görüşüp kendinize dair hiçbir şey paylaşmadan yüzeysel sohbet edin. Ruh sağlığınız kıymetlidir. Enerjinizi çaldırmayın.
Kendinize Cesur Sorular Sorun
Değişimi tetikleyen şey çoğu kez cesur ve kışkırtıcı sorulardır. Birkaç örnek verelim:
* "Bu öğleden sonra ölecek olsam hiçbir pişmanlık duymam" diyebilmek için yaşamımda nelerin olması lazım?
* İstediğim sonuçlara ulaşmak için hangi bedelleri ödemeye hazırım?
* Kendi kendime koyduğum sınırlar neler? Kendi kendime "olmaz" dediğim alanlar neler?
* Yaşamımda özgürleşmek ve olgunlaşabilmek için nelerden vazgeçmem ve nelere teslim olmam gerekiyor?
Soruları siz de çoğaltabilirsiniz. Yapmamız gereken en önemli şey, şikâyet etmek yerine harekete geçmek ve çözüme yönelik adımlar atmak. Hadi açın pencereleri, baharı içinize çekin. Ve bu baharda tazelenerek hayata yeniden başlayın!