Prof.Dr. İlber Ortaylı, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden hocamdır. Hocamız, tarih konusunda otoritedir. Çok yabancı dil bilir ve böylece farklı dillerdeki belgeleri birinci elden okuyarak, karşılaştırabilir.
Ayrıca İlber Hoca, modern çağın “Evliya Çelebi”sidir. Son kuruşu kalana kadar seyahat eder. Hani bir atasözümüz var ya; “çok okuyan mı, yoksa çok gezen mi bilir” diye, işte hocamızda ikisi de vardır.
İlber Hocamızın sözleri çok önemlidir.
***
Şimdi İlber Hocamızın, geçen günlerde çok hoşuma giden bir tespitini sizlerle paylaşmak istiyorum. Hocamız, Hatay’ın 1939’da anavatana katılmasının güney sınırımız açısından ne kadar önemli olduğu hususuna vurgu yaptı.
Bir de, terör örgütünün Suriye coğrafyasında yeri olmadığını söyledi.
Bugün, Irak ve Suriye’nin kuzeyinden devam eden terör koridoru Hatay’ın doğusunda sonlanmaktadır.
İlber Hoca, bu bölge ile ilgili aynen şöyle demiştir: “Hatay sorunu 1930’larda ısrarla takip edilmeseydi ve 1939’da ana vatana dâhil edilmeseydi bugün Akdeniz’e bir unsur daha çıkmış olurdu. Hatay’ın bilhassa bu kuzey kısmı tamamıyla Çukurovalılarla doludur ve etnik bakımdan bir sorun yoktur. Zamanında Hatay alınmasaydı bugün bambaşka sorun yaşardık.”
İlber Hoca, bu sözleri ile çok önemli bir gücümüze vurgu yapmış oldu.
Şimdi de “Büyük Türk Ordusu”, Hatay’ın doğusunda yer alan “Afrin”i terörden temizliyor ve Akdeniz’e uzanacak bir terör yapılanmasına haklı olarak izin vermiyor.
Bu durum Türkiye’mizin tüm güney sınırı için de geçerlidir.
Sykes-Picot
100 yıl öncesine kadar Suriye ve Irak Osmanlı’nın atadığı bir “vali” ile idare edilmekteydi. Kut’ül Amare kuşatmasından hemen sonra, İngiltere ve Fransa gizli bir antlaşma (Sykes-Picot/16 Mayıs 1916) ile Osmanlı’ya ait Orta-Doğu topraklarını paylaştılar.
Bu topraklar üzerinde kurdukları ülkelerin sınırını “cetvelle” çizdiler.
Emperyalist güçler, I.Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’da kendi güdümlerinde devletler kurduktan sonra “çekilir gibi” yaptılar ancak hiçbir zaman çekilmediler.
Dolaylı ya da doğrudan Ortadoğu coğrafyasına ve bu coğrafyanın ekonomik kaynaklarına göz diktiler. Bu bölgede dini duyguları istismar edilen taşeronlar yapıları kullandılar. Müslüman’ı, Müslüman’la savaştırdılar.
Hedef Türkiye’dir…
Rahmetli Prof.Dr.Necmettin Erbakan, 2003 yılında; “Bir gün mesele Suriye olursa, biliniz ki hedef Türkiye’dir” demişti. Evet, hedef Türkiye’dir.
Bu oyunu bozmak için “Türk Silahlı Kuvvetleri” “Afrin”i terörden temizliyor. Umut ediyorum ki; Afrin’den sonra güney sınırımızdaki terör yapısı da yok edilecektir.
“Büyük Türk Ordusu”na güvenimiz tamdır. Birlik ve beraberliğimiz daim olsun.
***
Sonsöz olarak şunu vurgulamak istiyorum;
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hepsi, gerektiğinde bir askerdir.
“Vatan sana canım feda” demekten çekinmez.
Bu konuda bizi bizden iyi araştıran Ünlü Fransız Türkolog Prof.Jean-Paul ROUX, “Orta Asya Tarih ve Uygarlık” adlı eserinde aynen şöyle diyor: “Türklerde herkes savaşa isteyerek katılır. Ordu ayağa kalkmış bir halk, yürüyen bir ulustur. Kadınları da gerektiğinde savaşırlar, ki bu Yunanlıları dehşete düşürmüştür.”
Biz bunu yakın zamanda; “Çanakkale Savaşı’nda”, “Kurtuluş Savaşı’nda”, “Kıbrıs Barış Harekatı’nda” ve “Fırat Kalkanı Harekatı”nda tüm dünyaya gösterdik.
Şimdi de, “Zeytin Dalı Hareketı”nda “yedi düvel”e karşı, “ayağa kalkmış bir halk”, “yürüyen bir ulus” olarak göstermekteyiz.
“Allah, Mehmetçiğin ayağına taş değdirmesin”(Amin).