GÜÇ, kendi gibi olanı anlamakla mı başlar?
Kadın bazen; seni sen yapıp şefkati, merhameti, öğreten yoldaştır.
Kadının güçlü olması konusu her taraf ve her kişi için değişir. Kimi kadın çalışıyorsa, maddi durumu iyi ise belli kriterlerde özgürse güçlü kategorisine girebiliyor. Burada şu sorular ortaya çıkabilir. “Her kadın çalışırsa mı güçlü olur?” Ya da “maddi anlamda kazanç sağlayan her kadın bugün istediği konumda mıdır?”
Bazen Güç Kadını En Zor Durumda bırakabilir.
Gücün belli bir ölçüsünün olduğunun tasvirinin yapılması; kadına güçlü olması söylenmeden önce açıklanması gereken bir durum. Kadının konumunu bir yere taşımadan önce materyalist dünyanın bahsettiği gücün tanımını da yapmak gerekiyor.
Kadın isterse insanlık açısından en büyük inkılabı gerçekleştirebilir.
Kendine saygıyı keşfeden her kadın öncelik olarak kendini tanımanın neler istediğini düşünmenin yoluna gidecektir. Bir kadın isterse fedakâr, isterse tüm güzellikleri etrafına yayan bir insan olabilir. Şunu da biliyoruz ki; kadın küçük dünyasında mutluysa da onu çok değiştirmek istemez. Orayı genişletip huzurlu olmanın yollarını arar! Kadınlar; küçük mutlukları evlerinde kurarlar; sokaklardaki başkaldırılardan korkarlar ve evlerine sığınırlar. Buna örnek verilecek olursa proletarya erkek işçi kalkışmasında kadınlar buna karşı çıkmışlar evlerde olmak istemişlerdir.
Kadın hep yararlı olmanın yolunu arar.
Kadın, yenilikleri sevse de olmuyorsa bunun için çok ta kafa yormaması ve mevcutta var olanla yetinmeyi bilen bir canlıdır. Çok ta var olan düzenini bozmak istemez ufacık hevesi kırılsa, üzülse her şeyden vazgeçebilir…
Kadın Kendi Menfaatini Koruyabiliyorsa; Ondan Öteye Değişimi Çok İstemeyebilir.
Bugün kadın hakkını savunan, göz önünde güçlü duran her kadın, hakkını savunduğu bir başka kadının sırtından geçinmesi birçoğumuzun farkına varmadığı bir konu. El işçiliği ile çalışan bir kadının üstünde onun hakkını savunan bir kadın olsa da; yerleri silen kadını kurtara bilen bir kraliçe yok. Çünkü onu kurtarması için önce onu çiğnemesi gerekiyor. Örneğin çalışan kesimde birçok üst düzey kadının tüm alttaki işlerini yine başka kadın üstlenerek, bir bakıma yine ezilerek görevini yapmaktadır.
Başka önemli bir konu ise ülkemizde gündemde olan kadın sözleşmeleri bugün tartışıldıkça, göz önünde durdukça, sözleşmeden dahi haberi olmayan birçok kadını ya da kesimi yıpratmıştır. Sıradan bir ailede dahi “erkekler evden atılıyor kadın haklarını savunan sözleşmeler yüzünden aileler dağılıyor, yuvalar dağılıyor” gibi söylemlerle öfkelerini gündeme taşıyan tarafların sözleri, kırılma noktasına yakın yuvaların dağılmasına ya da şiddete meyilli tarafların faaliyetlerine yol açmaktadır.
Durum böyle olunca, kadın konusu ya da kadın hakkı konusu gündemde kaldıkça kadına daha mı çok zarar veriyoruz ki diye düşünmeden geçemeyiz.
Tartışmalara katılan gündemdeki her kadının toplumsal olarak iyi konumlarda olduğu, kendilerinin özgürlük bağlamında eleklerini elediklerini görüyoruz. Materyalist dünyada her şeye sahip olanların söz hakkı olma konusu ayrıca konuşulacak bir konu tabii. Bir alt katmanda yaşayan kadının halini ne kadar biliyoruz?
Birinin önüne her şey gelirken; diğeri bir başkasının önüne götürerek hayatta kalmaktadır. Adil düşünme noktasında görüyoruz ki; kadın hareketleri yine kendine benzer kadınlar için savaş vermektedir.
Kadını güçlendirme, kadını uyandırma uygulamaları yanlış yerde başladı! Gücün, uyanmanın yanlışı olur mu?
Adil kadınist hareketler olmadan, farkındalığın tasviri yanlış anlatılırsa; bir gece kondu da yaşayan kadına pembe panjurlu ev hayali kurdurulursa, uyanmanın yanlışı burada başlayabilir. Yanlış mı hayal değil, lakin oraya ulaşamayan kadın isyan dalgasını bulunduğu ortamda başlattığında kendine ilk zararı vermiş oluyor. Çünkü bulunduğu ortam buna müsait bir ortam değil.
Farkındalığın eğitimi üzülmeye, örselenmeye izin vermemenin yöntemlerini öğrenmekle başlamalı. Bugün kadın hakkı diyerek çıkan bağıran kesim sadece provokatörlükten öteye geçemeyerek, aile kurumlarının ya da kadına uçuk hayalleri sunarak kandırılması konusuna kadar gelmiştir. “Değişim seninle başlar” diyerek cinsiyetsiz tek düze insan figürlerinin olduğu bir algı topluma benimsetilmek istenilmekte kalmayıp, birçok kadınımızın güçlü olma adına bu faaliyetler altında kandırılıp mevcut düzenlerinin bozulduğunu da görüyoruz. Cinsel tercihlerinin ön plana çıktığı bazı art niyetli STK ve taraflar, bugün aile kavramı ya da toplumsal birliktelik ve örf ananeleri hiçe sayarak “geleneğin getirisi olan düzeni yık” diye bağırmaktalar.
Oysaki değeri dengeleri gözeten bir tarafın kendi ile birlikte etrafını da gözetmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden Kadının Güçlü Söylemi Bazen Diğer Kadının Ölümü Olmakta!
Bir kadını uyandırıyorsan onun ne yapması gerektiğini, nasıl ayakta kalmasını da ne kendine ne başkasına zarar vermeden dirilmesini öğretmeliyiz.
Farkındalık Sarhoşluğu!
Bu yüzden en büyük sorunumuzun “Dengeleri Gören Kişilerin Kadına Yön Vermesi” konusu… Kadın konusunda dengeleri gözetebilen kesimin nasıl olması gerektiği, akil kişilerin bulunması, kadın konusunu konuşurken, kadın hakkında hükümlerde bulunurken, kişilerin kimlerden, hangi kimliklerden seçilmesi gerektiği konusunun ayrıca çalışılması gerekmektedir.
Kadın bilincinin öz bilinçten yoksun oluşunu savunan bazı akımların artık susup, öz bilinçle adaleti savunan kadınların konuşması elzem olmuştur.
Kadına güçlü olma farkındalığını anlatırken, kadının mevcut konumunu yok etmeden, üzmeden yıpratmadan çalışmalıyız. Farkındalığın farkındalığını öğrenmeyen birçok kadın bugün zarar görmektedir. “üzülüyor musun, kaç kurtul“ diyen ve kadının önünü açtığını düşünen bir kesim sonrasında daha çıkılmaz bir yola girmesine sebebiyet vermektedir. Bu durumda “Yanlış Uyanışa, Farkındalığa Son” sloganını çoğaltmalıyız.
Farkındalık çalışmaları yaparken; alt katmanda hizmet eden/hizmet sektöründe çalışarak, yer silerek, evrak taşıyarak çalışan ya da evinde çocuklarına bakarak çalışan kadının hakkı da gözetilmelidir.
Özet olarak, bir kadını güçlendirirken; toplumsal düzeyde örf ve ananelerin ona zarar verip vermeyeceği de düşünülerek kadını güçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Bugün yeni anayasa da, yerli yeni bir kadın sözleşmesi yazılırsa, bu tarafların iyi gözetilmesi gerekmektedir. Sözleşmeler/ahitleşmeler/ koruma kalkanları, bugün kadın haklarını savunurken; sadece birbirine benzer kadınlar için yürürlüğünü sürdürmemesi gerekir. Kadının ikincil bir duruma indirgenmesinin yine bir başka kadın üzerinden var olduğunu dile getirmeye çalıştık. Bu durumları ortalamak ya da toplumsal hoş görü ile aşılması alanında yine kadınların birbirini anlaması ve özümsemesi birbirini tanımasından geçiyor. Yükselmek için bir altında çalışan kadını ezmemesi gerekiyor. O zaman kadın çalışmaları değer kazanacak ve her kesime ulaşabilecektir.
Unutmamalıyız ki; GÜÇLÜ KADIN ANAYASADIR!