Amerika'da bankaların büyük reklamlarla halka verdiği konut kredilerinin iflas, yoksulluk ve intiharlara sebep oluşuyla dünyada küresel krizin kaynağı olduğunu iddia eden yönetmen Michael Moore muhalif tavrını eserleriyle sürdürüyor. Moore, Kapitalizmin insanlık dışı bir sistem olduğunu belgeleyen bir film yaptı.
Machael Moore, Suudi Arabistanlı Usame bin Ladin ailesiyle Başkan Bush'un aralarındaki samimi ilişkileri anlatan dokumanter bir film yaptı: Fahrenayt 9-11.
Michael Moore, Dünya Ticaret Merkezi'ne ait ikiz kulelerin tek bir uçakla yıkılmasının fiziksel bakımdan imkansız olduğunu örneklerle anlatıyor.
İspanya ve Venezuela'da, Manhatten'daki İkiz kulelere benzeyen iki dev binanın tamamen yandıkları halde iskeletlerinin ayakta kaldığını ve yıkılmadıklarını biliyoruz.
Yine olaydan dört ay önce Dubai Amerikan Hastanesi'nde yatan Usame bin Ladin'i CIA'nın bölge şefi ziyaret ediyor. Yani Bin Ladin ile Bush'un arası çok iyi, can ciğer kuzu sarması.
Aynı şekilde Amerika'da üç cesur ve akıllı genç tarafından olay anında çekilen fotoğraflardaki fragmanların birleştirilerek yaptıkları video filmiyle Manhatten'de yaşanan 11 Eylül olaylarının Usame bin Ladin ve el Kaide ile bir ilgisi olmadığı fakat Mossad işbirliğiyle yapıldığını ispatlıyorlar.Bugüne kadar Amerika'da seksen milyon insanın izlediği belgesel, 11 Eylül saldırısının arkasında Amerika ve dünyayı yöneten ve yönlendiren zenginlerin, silah tüccarlarının ve Siyonist güçlerin olduğu sonucuna varıyor.
Kulelerin yıkılacağı haberini alan sahipleri ( Larry Silverstein), sadece altı hafta önce elini çabuk tutuyor ve Kuleleri beş milyon dolara sigorta ettiriyor. Yine ilginçtir, aynı günlerde milyarlarca dolarlık altın,ticaret merkezinin dışına çıkarılıyor.
İkiz Kuleler, 1973 yılında Japon asıllı Amerikalı Mimar Yamasaki tarafından yapılmış. Pencereleri dahi olmayan bir Boing 747 kargo uçağının çarpmasıyla yıkılmasının imkansız olduğu binanın statik sistemine dayanarak açıklanıyor. İkiz kulelerde taşıyıcı sistem tamamen çelik konstrüksiyon üzerine kurulmuştur. Bina çökerken yana yatmış olsaydı çeliğin yumuşaması nedeniyle binanın yıkıldığı düşünülebilirdi.
Binaların yan yatmadan, olduğu yere bir yaş pasta gibi sekiz saniyede çöküvermesi ancak kolonlara yerleştirilen patlayıcıların dışarıdan kumandayla patlatılmasıyla mümkün. Bu konuda Amerikan halkı yanlış bilgilendirilmiş ve bütün dünya kandırılmıştır, aldatılmıştır. İnsanların çoğu düşünme zahmetine katlanmıyor, yine aydınların çoğu irdelemeyi, kritik yapmayı bir lüks, beyhude bir yorgunluk olarak algılıyor. Kendi dışından verilmiş kararlara uymak kolay geliyor.
Başkent Washington'da bulunan Pentagon'a uçak düşmemiştir, tek insan, tek asker kaybı yoktur. Burada bir Cruz füzesi az hasarla patlatılmıştır.
Kulelere çarpan uçakların pencereleri yoktur yani bunlar birer yolcu uçağı değildir. Uçaklar insansızdır ve pilotsuzdur. Havalandıktan sonra nasıl olmuş da hiçbir radara yakalanmamıştır(!). Uçaklar dışarıdan kumanda ile sevk ve idare edilmiştir.
Bunlar eğer yolcu uçağı ise neden hiçbir zaman yolcu listesi açıklanmamıştır? Kaldı ki, öldü diye isimleri verilen sekiz kişinin kendi memleketlerinde sağ oldukları belirlenmiştir. Uçakların kara kutusu hiçbir zaman bulunamamış, deşifre edilmemiştir.
Olay yerinde her yıl devlet başkanlarıyla birlikte, Hrıstiyan, Yahudi, Müslüman ve Budist din adamlarının da katılımıyla yapılan, ölenleri anma töreni ve seremoniyle de yine bütün dünya bir CİA yalanına fotoğraf ve filmlere bakarak şarlandırılıyor. Amerikan basını tarafından Arap teröristler diye isimleri verilenlerin hiçbiri uçaklarda değildir. İsmi verilenlerin bir kısmı olaydan yıllar önce vefat etmiş, sekiz tanesi de şu anda kendi memleketlerinde ( Suudi Arabistan, Cezayir, Tunus, Filistin ve Suriye'de sade vatandaş olarak yaşıyorlar.)
Binaların çöküşünün yapılan analizinde şöyle bir sonuca ulaşılmıştır. "Mühendislik tanımlamasına göre binanın olduğu yere çöküşü bir kontrollü yıkımdır. Bina statiğindemafsal köşeler ve kırılma noktalarına daha önce tonlarca paylayıcı döşenmiştir.
Son olarak ABD İtfaiye teşkilatının raporuna göre de ancak aylarca uğraşılarak döşenmiş patlayıcıların uzaktan kumandayla palatılması sonucu olay gerçekleşmiştir. Yoksa bir uçağın 90. kata çarpmasıyla binaların çökmesi kesinlikle mümkün değildir.
Sayıları sekiz yüz kırk olan Yahudi asıllı müdür, uzman, operatör ve ara elemanlardan hiçbirinin binadaki işyerlerine gelmedikleri için ölen olmadığı biliniyor. Demek önceden haberdar edilmişler, uyarılmışlar. Olayda ölen tek Yahudi yoktur.
Bu bilgilerin aydınlığında 11 Eylül cinayeti IA ve Mossat işbirliğiyle gerçekleştirilmiştir. İnsanlık tarihinin en adi ve en cani senaryolarından biridir.
Propaganda bombardımanıyla, doğal gaz ve petrolü dünya çapında ele geçirmek ve kontrol altına almak isteyen Amerikan ordusu, Asya'nın en fakir İslam devleti Afganistan'ı ve CIA'nın adamı Saddam zulmü altındaki Irak'ı üstün silah donanımıyla işgal ettiler. ABD ordusu genişleyerek, bombardımanı Pakistan'a da kaydırdı. Bu güne kadar bir milyon masumun canına kıyıldı. Irak ve Afganistan geneline yayılan patlamalarla sayı çoğalmaya devam ediyor.
Dünyada doğal gaz ve petrol rezervleri tükendiğinde nükleer enerji kaynağı olan Bor madenine sıra gelecektir. Uzaydan jeo-zonografilerle tespit edilmiştir: Anadolu yarımadası yani memleketimiz Türkiye bor cevheri zenginidir.
Yoğunluğu azaltılmış şekliyle süren çağımızın Haçlı Seferleri içinde Türkiye'de Irak ve Afganistan'ın akıbetine karşı milletçe direnişe hazır mıyız? Pratik ve teorik hazırlığımız ve tedbirlerimiz nedir?