Sosyolog Aygül Fazlıoğlu
Aslında enseste ilişkin rakamsal verileri konuşmaktan ziyade, kurbanda açılan fiziksel, psiko-sosyal ve cinsel yaraları, travmaları, dağılan aileleri ve yıkılan ocakları konuşmalıyız…
Toplumsal sorunlar içinde ‘ensest’ ele alıp konuşulması, tartışılması en zor konudur.
Çoğu toplumda bir tabu olarak görülen ensest; biyolojik akrabalığı olan aile bireyleri arasındaki cinsel ilişki veya cinsel istismar olarak tanımlanmaktadır. Ensest, cocuğa veya gence en yakın, en güvenilecek pozisyonda olan baba, büyükbaba, erkek kardeş, amca, dayı, teyze, hala gibi birinci dereceden yakın akrabalar tarafından yapılmaktadır.
Bu konuda yapılmış araştırmalar yetersiz olmakla beraber, bu tür vakaların çoğunluğunu, aile içindeki erkeklerin kız veya erkek çocuğunu (genci) cinsel olarak istismar etmesi şeklinde oluşturmaktadır. Ensest ilişkilerde her yaştan kız ve erkek çocuk taciz ve tecavüze maruz kalabilmektedir. Kadın ensesti, oldukça nadir görülmektedir.
Çocuk istismarı ve ihmali konusu; tüm gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Ülkemizde de konunun bu derece yoğun bir şekilde gündeme gelmesi, medyatik bir şahsiyetin öz yeğeni ile yaşadığı ilişkinin, belgeleriyle medyada yer almasından sonra olmuştur. Oysa daha düne kadar, bu tür haberler, gazetelerin üçüncü sayfa haberi olarak hiç kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde, küçük puntolarla sıradan bir habermiş gibi yer almaktaydı.
Ülkemizde, ensest oranı konusunda sayı vermek çok mümkün değil. Bir araştırmanın sonundan alıntılanarak, bir köşe yazısında paylaşılan ve kamuoyunda tartışma yaratan oran ne derece gerçeği yansıttığı tartışmalıdır. Ama bu konunun gündeme gelmesini sağlamıştır.
Aile içinde çocuklara ve gençlere yönelik yapılan cinsel istismar, toplum tarafından tabu olarak görülmekte, açığa çıkması durumunda, kamuoyunda yankı yaratacağı endişesiyle aileler tarafından gizlenmektedir.
Ailelerin, özellikle annelerin toplumsal ve ekonomik kaygıları, yakın bireylere duyulan güven, çocukların/gençlerin kendilerini tam olarak ifade etmelerinin zorlukları, saldırganın tehdit içeren tutum ve davranışları, önemli bir sosyal ve sağlık sorunu olan ensestin üzerini örtmekte, uzun bir süre ya da bir hayat boyu saklı kalmasına neden olmaktadır.
Konuşulmayan, aile içi ahlaki bir sorun olarak tanımlanan ensest olayları, mağdurları ve failleri ile birlikte, ailedeki diğer bireyler tarafından saklanabilmektedir. Bu durum farklı sosyo-ekonomik yapılarda, kırda ve kentte görülebilmektedir.
Ülkemizdeki ensest oranı, kamuoyunda tartışılırken de, asıl meselenin özünü kaçırıyor, halı altlarına süpürüyoruz. Aslında enseste ilişkin rakamsal verileri konuşmaktan ziyade, kurbanda açılan fiziksel, psiko-sosyal ve cinsel yaraları, travmaları, dağılan aileleri ve yıkılan ocakları konuşmalıyız…
ÇÖZÜM önerilerini konuşmalıyız.
- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102’inci maddesinde suçun tanımı açıkça yapılmalıdır.
- Aile üyelerinin, özellikle de annenin desteğinin ensestin açığa çıkarılıp engellenmesindeki önemi ve rolünü konuşmalıyız.
- Bilgilendirme, farkındalık, rehberlik çalışmaları üzerine konuşmalıyız.
- Topyekûn bir mücadele içinde, başta anneler olmak üzere, eğitimciler, sağlıkçılar, medya çalışanları olarak sağduyulu iş birliği içinde olmalıyız.
- İyi işleyen sürdürülebilir bir sistem geliştirilmesi için konuşmalıyız.
- Ensestle mücadele sisteminin iyi işlediği ülke örneklerini incelemeliyiz.
- Aile içi cinsel istismarı tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da, ensest mağdurlarının ihtiyaç duydukları psikolojik, sosyal, hukuki ve sağlık desteği almaları üzerine kafa yormalıyız.
SON SÖZ
Dünyanın başka ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de ensest olaylarının çoğunluğu gizli kalmaktadır.
Her bir bireyin olduğu kadar, tüm ilgililerin, resmi ve resmi olmayan tüm kuruluşların ensestle mücadele konusunda yapıcı, onarıcı, bilgilendirici bir tutum içinde olması yaşadığı topluma, sokağa, çevreye, şehre ve ülkesine karşı bir sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yerine getirirken de mağdurun tekrar mağdur edilmemesi ve sosyal öğrenmeye sebep olmaması için söylemden çok etkin eylem ve politikalar geliştirilmeli ve el birliği ile çok iş yapmalıyız.