Ümmügülsüm Tat Ümütlü
28 Şubat yakın tarihimizden derin izler bırakarak geçen bir darbeydi. Kimileri post-modern darbe dedi Türkiye’nin en büyük hak ihlallerinin yapıldığı bu sürece. Yarayı biraz daha hafifletmek belki biraz daha ‘normalleştirmek’ adına. Darbeler ‘normalleşebilirmiş’ gibi. Oysa 28 Şubatta yaşananlar gerçek anlamda bir darbeydi. O gün malum medyada yazan çizen birçok yazar bu darbeye destek oldu mesela. Birçok sivil toplum kuruluşu, birçok akademisyen, birçok yönetici…
28 Şubat belli bir gruba ya da zümreye değil tam anlamıyla halka yapılmış bir darbeydi. Bu darbenin medya ayağı, siyaset ayağı, ekonomi ayağı, sivil toplum ayağı profesyonel bir şekilde kurgulanmıştı. Televoleci, imam hatiplileri ölü yıkayıcısı zanneden, başörtülülere ulu orta hakaret edebilen bir nesil yetiştirmekti hedefleri. Hiçbir kaydı olmadan yapılan gözaltılar, işkenceler dindarları Türkiye’de yalnızlaştırma projesinin bir parçasıydı. Cami önünde tespih satan çocuklardan, imam hatip lisesi öğrencilerinden, tıp fakültesinde okuyan kızlardan, başörtüsüne direnen akademisyenlere, esnafa, iş adamlarına, milletvekillerine uzanan ‘sakıncalı vatandaş’ listeleri hazırlandı. Başörtülüler bu ülkeden gitsin denildi, halkın oyları ile seçilmiş bir milletvekili meclisten kovuldu, 28 Şubat 1000 yıl sürecek diye algı yönetimleri yapıldı.
Şimdilerde ise yeni bir hikayeye inandırmaya çalışıyorlar bize. 28 Şubat’ı öyle bir anlatıyorlar ki sanki sadece kamusal alan yasakları yaşandı. Bankaların içi boşaltılmamış, ekonomi ağır darbe almamış, IMF’li Kemal Derviş’li günlere zemin hazırlanmamış gibi. Hatırlar mısınız Türkiye’nin tek umuduydu Kemal Derviş. 28 Şubat öncesinde dinamizmi yakalayan Türkiye’yi yorgun ve hasta bir Başbakan’a terk edip IMF’yi umut olarak kapımıza diktiler.
28 Şubat’ın en unutulmaz karakterlerinden biri de FETÖ elebaşı Gülen’di. Medya aracılığı ile ‘yapamadınız’ gidin diyordu hükümete. Sözde dini bir grubun ve aslında silahlı terör örgütünün lideri demokrasiye ayar veriyor, başörtüleri açın emirleri yağdırıyor, militanlarına kamuda yer açılsın diye 28 Şubat mağdurlarının sayısını arttırıyorlardı. ‘Ben bir abdest alayım gelir seni yine döverim’ diyerek 15 yaşındaki çocuklara işkence eden FETÖ’cü emniyet mensuplaından bahsetmiyoruz bile…
28 Şubat bir darbeydi. Bugün darbeyi kamusal alan yasaklarına sıkıştırmaya çalışanlar bilerek ya da bilmeyerek darbeyi aklıyor. 28 Şubat demokrasiye ve Türkiye’ye vurulmuş bir hançerdi. Bugün ‘Ama 28 Şubatta…’ diye konuşmaya başlayanlar 15 Temmuz’da işin aslını gördü. 28 Şubat’ta Sincan’da yürütülen tanklara ses çıkartmayanlar 15 Temmuz’da meclis bombalanınca anladı milli iradenin aslında olduğunu.
28 Şubat kansız ama şiddet, işkence dolu ve demokrasiye set vuran büyük bir darbeydi. Vesayet sisteminin milli iradeyi yerle bir etme planıydı. Hamd olsun ki başaramadılar.
28 Şubat’ı sistematik olarak unutturmak istiyorlar ama Türk siyaset tarihinin en uzun Şubat’ını unutmadık, unutmayacağız.