14 Mayıs, “Vatan Bölünmez!” beyanının ifadesi olacaktır.
Değişim isteyenlerin; “görüş” sözcüğünün özünü bilmeden, toplumsal değer yargılardan habersizce hareket ettiklerini görüyoruz.
Görüş; olaylara, durumlara vb. ya da şeylere biçilen değer, onlarla ilgili olarak varılan yargı.
Buna binaen; görüşün bir kesimi oluyorsa; görüş neden genelde aydın/entelektüel bildiklerimizden çıkıyor?
Bir ülkenin silah sanayii ve teknolojide ilerlerken ilerleyiş çabalarını kilitlemek ve dur demenin yollarını arayanlara birkaç soru sormak gerekiyor. Niyetiniz ve hedefiniz nedir? Vatan sizin için nedir?
Aydın; genellikle öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek nitelikte olan (kimse).
“Düzen aydınları, kravat aydınları, gardırop ilericileri” kravat ya da fular (yular) takıp, “düzen kötü, ülkede yiyecek ekmek yok, her şey pahalı” konusunu sürekli gündeme taşıyarak; düzeni eleştirmenin, belki de düzeni düzeltmek yerine laf kalabalığı kaosuyla usturuplu bir fikir sunduğunu sananlar birliği…
Her propagandaya haklılık payı vererek, nedense “biz bilir, doğruyu biz söyleriz” dayatması ile ikna etme gayesindeler.
Kravatın verdiği cazibe midir? Koltuk hayalinin cazibesi midir bilinmez; aydın ve entelektüel adı altında yapılan propaganda ile “değiştirelim hükümeti” için bir algı yaratarak, kendilerini inandırdıkları yalanı onaylayan beden dilleriyle bugün sahnelerdeler…
“ben oldum, yettim, olmuş bitmiş” kazanılmış koltuk sahibi edasıyla kürsülerde uyguladıkları taktikler, kimlerin taklitleridir bilinmez.
Dünün akilleri dediğimiz, yakın sandığımız, başkalaşıp özünden kopanlar; “değişim istiyoruz” diye topladıkları bazı kişileri etkileme gayretleri bizi ayrıca şaşırtıyor.
Savundukları kişilerin uyguladığı “Propaganda teknikleri”ndeki “ben mağdurum” edebiyatı ile halkı kandırma yöntemlerini kimlerden öğrendiler, sorgulamak lazım.
Anadolu irfanının ferasetini göstereceği bir seçim arifesinde; arkasına aldıkları malum karanlık odakları dost sanarak, haysiyet mücadelesi verdiklerini zannettikleri siyasi kimliğin geçmişlerini yok ettiğinin farkına vardıklarını ümit ediyoruz.
Arkanıza Aldıklarınız Sizi Yok Etmek İçin Çalışıyor, Farkına Varın!
İstedikleri olsun da sonucu ne olursa olsun diyen bir kesim ile karşı karşıyayız… “kiminle birleşilirse birleşilsin, yeter ki gitsinler” diyen bir algı kime hizmetin ürünüdür?
Kim bu aydın güruh?
Seçim üzeri Hitler’in akıl hocası Joseph Goebbels’in taktiklerini uygulayarak, “Büyük Yalan Tekniğini” kullanarak Anadolu irfanını zehirlemeye kalkanların ferasetin zaferini idrak edemediklerini anlamış olduk.
Neydi Hitler’in akıl hocası Joseph Goebbels’in taktikleri? “Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.”
- “Olaylar her zaman sıcak tutulmalı, olayların tekrar normale dönmesine izin verilmemelidir.”
- “Her suç tek bir düşmana atılmalıdır.” (kime atılıyor?)
- “Propaganda zamanı dikkatli seçilmeli ve uzun süre insan zihninde kalması için çaba harcanmalıdır.” (nerede… Milyar Dolar? gibi muhayyel(üretilmiş) sorular. Cevap verildikçe çoğalan yalan rakamlar.)
- “rakibin sizden güçlü olduğunu kabul etmeyin, zayıf yanlarınızı gizleyin. (zayıf yanlarını söz verdikleri terör örgütleri biliyor.)
Bugün muhalefetin tam da yaptığı bu değil mi? Nerede? Kimde? Sorularıyla cevabı verildikçe soruları artırıp yalana inandırma tekniği…
Yalan gibi göster, sorgula, soru işareti bırak! Halk o yalana inanacaktır. Soru işareti bırakılan noktada her şey yalan olarak kalır mantık budur! Çünkü zihin hep “acaba” der.
Muhalefet propagandası için hedef kitle iktidar taraftarları.
Öncelik iktidar değişimi için yapılacak mücadele anlatılıyor, ekonomik sorunlar anlatılıyor, hükümetin açıklarını ortaya çıkarıp, yetersiz ve pasif göstermeye çalışılıyor.
Yetmiyor, basın özgürlüğü adı altında; Türkiye Cumhuriyetinin sırlarını dış basına yansıtarak, yardım isteyerek, şikâyet ederek kendilerinin destekçisi olmaları noktasında bir Nazi propagandası uyguluyorlar (Bu ajanslar için ayrıca bir çalışma yapmak Türkiye için elzem duruma geldi).
“Bir Ülkenin Mahremi Sızdırılamaz” İlkesi Uygulanmalı.
Bugün Goebbels’in taktiğinden farklı olarak basın ve medya görsel şölenlerle daha etkin olarak kullanılıyor.
Propaganda, bir doktrini tüm insanlara kabul ettirmeye çalışır, bir fikrin bakış açısından genel halk üzerinde çalışır ve onları bu fikrin galibiyetine hazır hale getirir. Tam da “oldum, bittim, artık değişim oldu, iktidar bizim” havası bunu kast ediyor.
Nedense bu desteği verenler de Gabar dağlarından kaçıp, Hitler ve Goebbels’in mirasına sığınan fikir babalarından geliyor. Bu da bizim sözde vatanseverlerimiz tarafından uygulanıyor.
Mevcut hükümetin yapılan tüm hizmetlerin üst düzey çalışanlarının mahremlerini “açıklarını bul, sorgula, soru işareti bırak” yalan kalsın taktik bu!
Kendi propagandasını üretemeyenler, fikri başka kaynaklardan alarak bir yerlere gelip ülkeyi yöneteceklerse vay halimize…
Kısaca bazı çevrelerde desteklenen Kravat Seçimi taktikleri, Milli Güvenlik Sorununa zemin hazırlamaktadır.
Artık muhalif ittifak birliğinin milli güvenlik sorunlarını görmezden geldiğine, “Vatan Bölünmez” davası kaygısı gütmediklerine, millet olma şuurundan mahrum kaldıklarına ikna olduk.
O yüzden duruşumuz belli tarafımız net olmak zorundadır.
“Değişim sancılıdır, ama güzeldir” diyen çevreye şunu söylemek yerinde olur; değişim bazen elindekilerle güzel kalır yarın geç olacaksa gönül ve akıl idraki ile düşünmek yerinde olur.
Derdimiz seçim değil, ferasetimizle “Ülkemizin Millî Hassasiyetlerini ve Sınır Güvenliğini” düşünmektir.
Bu sebeple 14 Mayıs, “Vatan Bölünmez!” beyanının ifadesi olacaktır.