PİYASALAR

  • BIST 1009524.590%
  • ALTIN2503.7090.8%
  • DOLAR32.5810.27%
  • EURO34.5670.83%
  • STERLİN40.1341.71%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Yazar Özlem Akşit: 'Süresiz nafaka' evlilikten soğutuyor
Yazar Özlem Akşit: 'Süresiz nafaka' evlilikten soğutuyor

Yazar Özlem Akşit: 'Süresiz nafaka' evlilikten soğutuyor

Süresiz nafaka mağduriyet öykülerinde bu hafta kadın yazar Özlem Akşit, kadın yazar gözüyle düşüncelerini Yenikapı Haber Müdürü N.Asuman ÖZER’e anlattı.

A+A-

Süresiz nafakanın toplumsal ve sosyal açıdan olumsuz etkileri nelerdir ?

Adı üzerinde öncelikle “Süresiz” oluşu adalet yönünden insanı ruhsal madden manen sarsıcı ve eşitlik yönünden de eşitliksiz  ve oransız bir zorbalık. Kadını koruyor gibi  görünüyor ama ailelere başka yönlerde  yıkımlar getiriyor.
Yani erkeği maddi manevi cinnet eşiğine getirerek zararı yine kadına dönüyor. 
Türk aile yapısı yıkılıyor, gençlerin evlilik kavramına soğuk bakmasına  evlilikten kaçmalarına kapı aralıyor araladı da.
Türkiye de çok değişimler var görmüyor musunuz? Özgür yaşayan erkekler özgür yaşayan kadınlar bunalımlı yalnız bireyselliğin ağır bastığı yaşamlar.
Her yerde, büyük şehirlerde ve gitgide birçok şehirde,

Anadolu’da toplumun temel taşı  olan aile kavramı  erozyona uğruyor.Kadın tarihi ,kadının sosyal kimlik sorunları ve mücadelelerini  ele alan  kitaplarınız var. Bu alanlarda yazılar yazan bir kadın yazar olarak Süresiz Nafaka hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 

Ben kitaplarımı yazarken çıkış noktam güçlü üretken kişilikli ayakları üzerinde duran eşine, işine, aşına sahip bir kadının topluma verebileceği gücü ve ivmeyi insanlarımıza tarihi kültürel gerçeklerle anlatmaktı. Lilith’den Malala’ya Kadının Adı Var adlı kitabımda tüm yeryüzü toplumları içindeki kadınların geçmişten günümüze bir fotoğrafını verip kültür kodları zaten güçlü olan kadınımızın saygın yerini göstermekti. Bizim kadınımız hala kendi öz kimliğini bulabilmiş değildir. Neo liberalizmin tüket tükettir politikası tüm dünyada ve ülkemizde de  en çok kadınlar üzerinden kendine alanlar açmaya çalışmaktadır. Feminizmi de bazı fonlar ve sosyal kuruluşlar eliyle manipüle ederek insanı bireyci düşünmeye özgür ve serbest sorumsuz bir yaşamı sorunsuz göstererek teşvik etmektedir. Bir özgür kadın portresi çiziyorlar. Benim anladığım özgür kadın onlarınkinden farklı. Eşitlik diyorlar ancak konu boşanmaya gelince erkek bakmalı ödemeli elbette bakacak oluyor. Kadın ve erkek yani iki insan elbette yaşamın  yasaların ve adaletin önünde iki saygın eşit birey olarak ele alınmalı. Kadın yatağını, yollarını dünyasını ayırdığı bir erkeğin ömür boyu ödeyeceği paraya da tenezzül etmemeli. Kendi onuruyla dimdik çalışarak hayatını kurabilmeli. 
Ben bu konuda daha radikalim, beş yıl bile fazla, hiç almamalı devlet geriye almak kaydıyla destek fonu ve çalışacak alanlar vermeli sonra  bu parayı çalışmaya başlayınca geri ödemeli diyorum. 

Asalak destek almadan yaşayamayan bir kadın profili bizim kadınımızın profiline yakışmıyor. Tabii bazı istisnai durumlar vardır köylerde, şehirlerde çok zorluklar altında bazı kadınlarımızın özel durumları olabilir düzenlemeler ona göre yapılır ama ben çok gözlemlerde bulundum bizim kadınımız erkeğimize göre daha büyük bir güçle üretime katılabiliyor iş bulabiliyor. Hasta bakıyor, çocuk bakıyor, temizlik yapıyor, aşçılık yapıyor,örüyor, işliyor ve satıyor. 
Zorlukların bileğini bükmeyi alnının teriyle başarabiliyor. İşsiz kalan ya da az bir maaşla geçinen bir erkek hele ki nafaka ödemeleri de katlanarak karşısına çıkmışsa  ailesinden de destek alamıyorsa bir de çocuk haczi eklenmişse polis tarafından bilekleri kelepçelenip  iş yerinden götürülmüşse onuruna çok dokunuyor. Buhran çok kötü işler yaptırıyor ve olaylar kadına şiddet şeklinde de geri dönebiliyor. Cezaevlerinde  şiddet suçuyla kalan erkekler üzerinde yapılan araştırmaları okumuştum. O kadar iç içe geçmiş çetrefilli sorunlar var ki tek kadın hakları penceresinden bakmanın doğru olmayacağını düşündürttü bana. Ben olaylara şöyle bakmaktan yanayım ; Nafakayı bir geçim kapısı haline dönüştürmüş, asalak bir güruh ve eşine ruhsal ve bedensel şiddet uygulayan psikopat yapıdaki insanlar hariç hiç kimse evlenirken nefretle  boşanmayı  düşünerek planlayarak evlenmiyor, iki insan inançla sevgiyle iradesiyle ortak hayat kuruyor varını yoğunu paylaşıyor. Bir tarafın ben sana her şeyimi yıllarımı verdim, bunun bedelini ödeyeceksin şeklinde bir bedel ödetme kullanma kullanılma anlayışı doğru değil. Çünkü her şey iki taraflı yaşandı.
İyiyken iyiydi kötüyken mi bir taraf kötü oldu ? Ailelerin sahip olduğu  sakat bir düşünce bu. Mağdur kadınlar da var, mağdur erkekler de var. Öyleyse temelde evlilik oluşmadan önce en başlarda atılması gereken adımlar var. Sosyal hizmet uzmanlarının evlilik başlangıcında gençlere iki insan arasındaki ikili ilişkiler konusunda doyurucu altyapı kurucu eğitimler vermeden bu süreci tamamlamadan  evliliklerinin  resmi olarak gerçekleştirilmemesi gibi  pratikte bazı uygulamalara ihtiyacı var bu toplumun. Kadına yönelik şiddetin temelinde ekonomik sorunların da neler olduğu iyice araştırılmalı ve olaya tek taraflı sadece kadının rehabilite edilip ekonomik özgürlükle erkekten boşanarak kopması merkezli değil, çift taraflı olarak yakalar nasıl bir araya doğru getirilebilir şeklinde bakılmalı diye düşünüyorum.  Dilerim Türkiye’de bazı kadın kuruluşları da bu noktayı görmezlikten gelmezler ortak bir sağduyuda buluşulması Türk aile yapısına katkıda bulunacaktır.

 

Yenikapı Haber / N.Asuman Özer/ ÖZEL

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum