PİYASALAR

  • BIST 1009716.77-0.05%
  • ALTIN2427.694-0.04%
  • DOLAR32.570.15%
  • EURO35.0030.66%
  • STERLİN40.8050.89%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Yazar Ayşe Ciplioğlu Kaş: “Çocuk Kalbi Şiirinden İlham Alır Dünyaya Latif Bir Duyguyla Nazar Eder”
Yazar Ayşe Ciplioğlu Kaş: “Çocuk Kalbi Şiirinden İlham Alır Dünyaya Latif Bir Duyguyla Nazar Eder”

Yazar Ayşe Ciplioğlu Kaş: “Çocuk Kalbi Şiirinden İlham Alır Dünyaya Latif Bir Duyguyla Nazar Eder”

Ayşe Ciplioğlu Kaş’ın kitabı ‘Çocukluğum& Bir Kardelen Öyküsü’ raflarda yerini aldı. Çocuk kalbini önemini ve dahası o kalplere dokunmayı bilen bir isim Ayşe Hanım. Bu vesileyle kendisiyle keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Ayşe Hanım çocukluğun kıyılarına götürdü bizi…

A+A-

OKUMA AŞKI

Sevgili Ayşe Kaş, Turuncu okurları sizi tanıyor aslında… Birkaç yıla kadar Turuncu yazarıydınız. Yine de okurlarımıza kendiniz hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz?

Bismillahirrahmanirrahim. Besmelenin bereketi, Allah’ın selamı ve samimi kalbin duasıyla. 1971 Elâzığ merkezde doğmuşum. İlkokuldan sonra okula devam edemedim. Ama yine de eğitimden vazgeçmedim. Kur’an kursuna gittim. Orada okuma aşkımı azda olsa tatmine çalıştım. Daha sonra birçok sosyal ve kültürel çalışmalarda bulundum. Evlendikten sonra eğitim maceram başladı. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı ve Arap Dili ve Edebiyatı bölümlerinden çift anadal yaparak mezun oldum. Üniversite eğitimim süresinde İran Kültür Merkezi’nde Farsça öğretim kursuna da devam ettim. İran İmam Humeyni Uluslararası Dil Okulu’nda burslu eğitim de aldım. Yüksek lisansımda Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf bölümündendir. Halen Osmangazi Üniversitesi Temel İslam Bilimlerinde doktora yapmaya devam ediyorum. Arapça-Farsça tercüman olarak sağlık bakanlığına bağlı bir kurumda sağlık alanında görev yapmaktayım. Evli ve iki çocuk annesiyim. İlk yazım hayatıma Millî Gazete sayfalarında başladım. Daha sonra, Turuncu, Kültür Ajanda, Diyanet Çocuk Dergisi ve birçok internet siteleriyle sürdürdüm ve halen de devam ettirmekteyim.

ÖMÜR BOYU SÜRER

Ayşe Hanım, çocukluk insan hayatında özel bir zaman dilimini kapsamakta. Siz o günleri akıcı bir dille anlatmışsınız. Neden çocukluk? Sizi bu dönemi yazmaya iten sebep neydi?

Evet, kitabım çocukluğa dair anılarla süslendi tarafımdan. Acı tatlı yaşanan her şeyin özel bir çerçeveye alınması lazım gelen bir dönemdir o bence. İnsanın dünyaya en saf ve masum duygularla baktığı günlere özlem duyması doğal bir şeydir. Kişinin çocukluğunda yaşamadığı bir şeyin arzulanması bir ömür boyu sürer bazen. Ne bileyim eğer birimiz çocukken balon oynamamışsa çok şanssız görebilir kendini. Ya da salıncakta sallanamamışsa… Tabii herkesin farklı özlemleri olabilir. Ben de bazı şeylerin yokluğunu çektim. Öz bir ifadeyle anlattım çok sıkmadan. İstedim ki, başkalarına örnek olayım…Tabii güzel günlerde vardı. Onları da anlattım takdir okuyucunundur.

GÜZEL ÖRNEKLER YAŞATMALI

Çocukluğunuzda her karede ayrı bir mesajınız olduğunu görmekteyiz. İnsan çocukken gördüğü ve yaşadığı olaylardan etkilenir tabii. Siz yaşamınızda bu etkiyi ne kadar hissettiniz?

Hayatım boyunca her yeni tanıştığım insanı çocukluğumda tanıdıklarımla kıyaslamışımdır. Sahiden de böyledir. Mesela bir komşumuz vardı hep dua ederdi bize. Sonraki yıllarda her gördüğüm ağzı dualı insanı ona benzetirdim. Dedem her sabah sofraya oturmadan bize nasihat ederdi. “İyi olun kötülerle muhatap olmayın. Dua edin en çok da bunu söyleyin “Allahümme ecirna minennar ve adhilnal cennete maal ebrar” derdi. “İyi insanlarla haşr olunmak için dünyada da iyilerle arkadaşlık edin” derdi. Bu nedenle anne babaların bu güzel dönemde çocuklarına güzel anılar bırakacak şeyler yaşatmaları önemlidir. İnsanın en latif çağında müteessir olduğu olayları zihninde biriktirmesi tabii bir şeydir.

CESARET İSTER

Siz bir çocuğun kalbinde yeşeren ümitlerden bahsederken ne hissettiniz?

İnsan heyecanlanıyor tabii. Duygularınız tavan yapıyor şimdiki deyimle. Çünkü öyle naif, öyle zarif, öyle tatlı bir kapı ki çaldığınız. Sesleri kuşlar gibi cıvıl cıvıl… Konuşmaları şarkı nağmelerine benziyor. Bir çocuk konuşurken aklım başımdan gider benim. Başımı döndüren bir halettir bu. Bu halim yeni değil, ta çocukken evdekiler söyler dururlardı. ‘Ne kadar çocuk seviyorsun sen böyle? ’diye. Yolda gördüğüm, tanımadığım çocukları bile sever, öperdim. Evet, ümitlerin başağa durduğu yerdir o minik kalpler. Onlara dokunmak elbette cesaret ister. Arı duru duygularla eğildim önlerinde. Bir zamanlar ben de sizin gibi çocuktum dedim…

ÖNEM VERECEĞİZ

Anılarınızda çok renkli şahsiyetler var. Sizin mahalle kitabınızda betimlediğiniz bu insanları günümüze taşımakla toplum hayatında bir uyanışı amaçladığınız belli. Ama bugün durum ortada. Büyük bir dejenerasyonla yüz yüzeyiz. Toplumda ahlaki umdeler, gelenek ve ananeler yavaş yavaş terk edilmekte. Sizce bugünün toplumunda da sizin çocukluk devrenizde yaşanan ilişkiler kurulabilir mi?

Evet tabii bugün maalesef bir yozlaşma söz konusu. Ama bu duruma nasıl ve neden geldik? Bizim elimizde olan sebepler de var olmayan da. Ama bir yapabileceklerimizden sorumluyuz. O nedenle bugünümüzü sağlam ilmiklerle hakikate bağlamalıyız. Bizi biz yapan değerlerimizi yaşatmak için çocuklarımızı güzel yetiştirmeliyiz. Onların bizden gördükleriyle yarınları şekillendireceği muhakkaktır. Ektiğimiz şey yarın elimize geçen hasıla olacaktır. Biz istedikçe yaşar iyi ve güzel olan her şey… Biz devam ettirdikçe çoğalır sevgiler ve değerler. Önem vereceğiz, saklayacağız, aktaracağız, yazacağız ve de okuyacağız ki sonraki nesillere ulaşsın…

GÖNÜL TELLERİNE DOKUNMAK

Ayşe Hanım, ‘Bir Kardelen Öyküsü’ yazdınız. Ülkemizde böyle öykülere konu olacak nice kardelenler saklıdır kim bilir… Sizden talep edilmesi halinde onlara da tercümanlık etmek ister misiniz?

Gönle tercüman olmak ne güzel bir şeydir. Yazarlar ve şairler bunun için vardır zaten. Bu kitabı yazmamdaki amaç da buydu zaten. Belki okuyanlar kendilerinden birçok şeyi o satırlarda bulacaklardır. Belki de benim onların ruh ikizleri olduğumu bile düşüneceklerdir. Tabii ki aklın yolu birdir. Ama onları anlatmak, yardım etmek, gönül tellerine dokunmak, dertlerine derman olacak sözcükleri ipe inci dizer gibi sıralamak başımla gözüm üstüne bir meram olur ki seve seve yaparım…

İTİNA İSTERLER

Ayşe Hanım şiir bahçenizde çocuklara yer verdiniz. Sizce çocuğun şiirle büyümesi neden önemlidir?

Çocuk kalbi şiirden ilham alır. Dünyaya latif bir duyguyla nazar eder. İnsanlara şefkatle davranır ve zalimlikten ve zorbalıktan nefret eder. Onun şiirle buluştuğu dünyada kalbine güneş doğar adeta. Işıldadıkça geleceğe umut olur. Bu çiçek yetiştiren bahçıvanın onlara itina etmesine benzer. Çiçeklerini sular, toprağını kazarak havalandırır, gerekirse onları korumak amacıyla ilaçlar da… İşte çocuklarımız da böyledir. İtina isterler. Çocuklarımıza en güzel sözcüklerle hitap edelim. Onlara da böyle zarif ve latif sözcükleri öğretelim. Şiirlerle ruhlarına seslenelim. Sevgileriyle doğsunlar yarınlara inşallah…

Hikâyelerinizde oldukça yaşanmışlık hissi algılanmakta. Sizi çocukluğunuzdan bu yaşa kadar en çok zinde tutan olay neydi?

Bu çok zor bir soru aslında. Ama bence insanın hayatında dönemsel değişimler olmakta. Kimi zaman önemli olan bir şey diğer bir zamanda o kadar da önemli olmaya biliyor. Ama işte benim hayatımda hep revaçta olan, hep birinci hevesim olarak kalan şey okumaktı.

KAÇINILMAZ BİR GERÇEK

Bir edebiyat gönüllüsü olarak günümüz teknolojisiyle haşir neşir olan çocukların bilgisayar oyunlarına gömüldüğü gerçeğinden yola çıkarak nasıl bir hamleyle bilinçlenmesini bekliyorsunuz?

İşte bu çok hassas bir konu. Teknoloji çağımızın olmazsa olmazı. Telefonsuz adım atamıyoruz artık. Bilgisayarlar yastık yorgan gibi kaçınılmaz ihtiyaçlarımız oldu. Peki çare nedir? Biz teknolojiyi nasıl kullanacağımızı öğrenmek zorundayız çare bu. Teknolojiyle adam da öldürülüyor, kurtarılıyor da. Tercih bizim. Ama biz Anadoluluyuz. Bizim özümüz eğriye sapmaz. Sözümüzse “Eline, diline, beline sahip ol…Ya hayır söyle ya da sus” düsturuna bağlıdır. Anadolu insanı tarih boyunca kendi öz değerlerini şiirlerle manilerle dile getirmiş, maneviyatını nazımlara dökerek kalıcı kılmıştır. O zamanlar teknoloji yoktu ama ne vardı? Akıl vardı değil mi? Mesela Yunus Emre, şiirlerinde sarı çiçekle konuşmuş neden? İnsana söyletmemiş de ölüm gerçeğini bir çiçeğe söyletmiştir? Çünkü bir çiçeğe kim darılabilir ki? Bir çiçeğin söylediğine kim kayıtsız kalabilir ki? Siz bugüne değin hiçbir çiçekle konuşmadınız mı yoksa? O zaman yanarım size şimdiden. Çünkü kalbi katıların bilmediği şeydir şiir. Şiirin verdiği mesajı başka şey veremezdi. Düşünsenize İstiklâl şairimiz o güzelim mısraları yazmasaydı biz İstiklâl Savaşı’nı neyle kazanabilirdik? O, on kıtalık nazmın bize verdiği şuuru başka ne vücuda getirebilirdi?

ONLARI SEVELİM

Son olarak okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Çocuklarımızı sevelim, önemseyelim, güzel yetiştirelim. Onları dinleyelim, yakınlaşalım. Maddi ihtiyaçları kadar manevi ihtiyaçlarını da düşünelim. Çocuklarımızla çocuk olalım. Onlarla şakalaşalım. Bazen bir büyük gibi istişare ederek kendilerine onları değerli bir birey olarak gördüğümüzü gösterelim. Unutmayalım ki, bir zamanlar biz de onlar gibi çocuktuk. Çocuk yanlarını öne çıkararak onlarla diyaloga girsinler. Suçlamasınlar, dinlesinler, yargılamasınlar dinlesin ve anlamaya çalışsınlar. Yol göstersinler, sevsinler, sevdirsinler… Bir de tabii yazmış olduğum ‘Çocukluğum’ adlı kitabı çocuklarıyla birlikte okuyarak onların o saf ve berrak düşlerinde kurulu ülkelerinde gezinsinler…

Bize verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum Ayşe Hanım. Daha nice değerli ve birbirinden güzel çalışmalara imza atmanız dileğiyle…

Ben teşekkür ederim. Ben de size, bütün Turuncu ailesine ve okurlarıma yürek dolusu muhabbetlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Allah’a emanet olunuz. Selam ve saygılarımla...

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.