PİYASALAR

  • BIST 1008971.031.87%
  • ALTIN2286.4130.46%
  • DOLAR32.3290.23%
  • EURO35.066-0.12%
  • STERLİN410.42%
  1. HABERLER

  2. EĞİTİM

  3. YALÇIN: Yükseköğretim sistemimiz nitelik ve içerik yönüyle halen istenilen seviyede değildir
YALÇIN: Yükseköğretim sistemimiz nitelik ve içerik yönüyle halen istenilen seviyede değildir

YALÇIN: Yükseköğretim sistemimiz nitelik ve içerik yönüyle halen istenilen seviyede değildir

EBS, Yükseköğretimde Değişim ve Dönüşüm Beklentileri’ Raporunu açıkladı.

A+A-

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, yükseköğretim kurumlarının yönetiminde yetkilerin tek bir makamda toplanmasını ve her türden yetkinin keyfî kullanımını önleyecek mekanizmaları tesis edecek; akademik yükseltme sistemini evrensel kabul gören objektif, nesnel ve ölçülebilir kıstaslara bağlayacak; araştırmacı ve öğretim üyesi yetiştirme sisteminin ana hatlarını yükseköğretim politikaları doğrultusunda düzenleyecek, yükseköğretim çalışanlarının her türlü karar mekanizmasında yer almalarını sağlayacak nitelikte yeni bir yükseköğretim kanununun hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (EBSAM) hazırladığı “Yükseköğretimde Değişim ve Dönüşüm Beklentileri-Öneriler” Raporu’nu açıkladı. Konuyla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Yalçın, nitelikli bir eğitim için, eğitimin problemlerinin çözüme kavuşturulması ve buna imkân sağlayacak bir hukuki düzenlemenin yapılması gerektiğini dile getirdi.

Yükseköğretimin, dünya nüfusunun artması, küreselleşmenin etkileri, kısıtlı kaynakların verimli kullanımı gibi konular dolayısıyla kendisinden beklentilerin yükseldiği, insanlık için bilgi üretiminin, bilginin yaygınlaştırılmasının ve faydaya dönüştürülmesinin sorumluluğunu taşıyan bir alan olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Değişen şartlara paralel olarak, Türkiye’de yükseköğretim reformu veya yükseköğretimde değişim/dönüşüm ihtiyacı ve gerekliliği, her zaman gündemin önemli maddeleri arasında yer alan bir konudur. 1980 darbesinin akabinde yükseköğretim alanını yeniden düzenlemek, denetlemek ve yönetmek için çalışmalar başlatılmış, 1981 yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hayata geçirilmiştir. Vesayetçi ve totaliter bir zihniyetin izlerini özünde barındıran bu kanunla üniversiteler tek tip ve merkezî bir otoritenin altındaki hiyerarşik denetim organları olarak konumlandırılmıştır” dedi. 1982’den günümüze kadar çeşitli değişikliklere uğrasa da 2547 sayılı Kanun’un halen yükseköğretim alanını düzenlediğini, YÖK’ün bu kanunla yükseköğretim hiyerarşisinin tepesinde konumlandığını belirten Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son 18 yılda vesayet rejimini ortadan kaldırmak ve demokrasiyi tam anlamıyla tesis etmek yolunda atılan adımlardan yükseköğretim sistemi de payına düşeni almış; üniversiteler, düzeni himaye eden vesayet ortakları olmaktan çıkarılarak topluma hizmet misyonuna ağırlık verecek bir yapıya kavuşturulmuş ve YÖK’ün vesayet makamı yerine üniversitelere öncü ve yardımcı olma misyonu öne çıkarılmıştır. Yine son yıllarda üniversite sayısı ve yükseköğretime erişim başta olmak üzere yükseköğretimde olumlu gelişmeler meydana gelmiştir.”

Yükseköğretim sistemimiz nitelik ve içerik yönüyle halen istenilen seviyede değildir

2021 yılı itibarıyla Türkiye’de 129’u devlet üniversitesi, 74’ü vakıf üniversitesi, 4’ü vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere, toplam 207 yükseköğretim kurumu bulunduğunu kaydeden Yalçın, “Bugün üniversitelerimizde 179 bin 685 öğretim elemanı ve sadece devlet üniversitelerinde 7 milyon 595 bin 918 üniversite öğrencisi bulunmaktadır. 1996 yılından beri Türkiye merkezli uluslararası yayınların sayısının, uluslararası yayınlarda iş birliği payının ve dünyadaki toplam üretim içindeki yüzdelik oranın sürekli artış gösterdiği görülmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak da Türkiye’nin üretilen doküman sayısına göre dünya sıralamasındaki yeri de 25’ten 18’e yükselmiştir. Bu tablo, uluslararası alanda Türkiye’nin giderek daha iyi bir yerde konumlandığını göstermesi bakımından önemlidir. Bunun yanı sıra, niteliğin artırılması da önemli bir ihtiyaçtır. Bu anlamda özgün bilginin üretilmesi, yaygınlaştırılan bilginin geliştirilmesi, bunların küresel piyasaya arz edilmesi ve toplumsal faydaya dönüştürülmesi önem arz etmektedir. Bugün yükseköğretim sistemimiz son yıllarda niceliksel anlamda gerçekleştirilen gelişmelere rağmen halen nitelik ve içerik yönüyle istenilen seviyede değildir. Yoğun ve süratle artan yükseköğretim talebinin karşılanmasında yükseköğretim hizmet arzının yetersiz kalması, üniversite çalışanlarının kaliteli hizmet sunabilmek için yeterli güvenceye sahip olamaması, günümüz dünyasında artık ihmal edilemeyecek boyuta ulaşan yükseköğretim kurumlarında verilen hizmetin kalitesi ve uluslararası arenada rekabet edebilme noktasında beklenenin verilememesi, üniversite yönetiminde yetkilerin tek bir makamda temerküz etmesi ve bu yetkinin keyfî kullanımını önleyecek mekanizmanın mevcut olmaması, akademik yükseltme sisteminin objektif kıstaslardan yoksun, değişken ve keyfî tutumlara açık olması, araştırmacı ve öğretim üyesi yetiştirme sisteminin istenilen seviyeye çıkarılamaması, üniversitelerin çoğunlukla içinde bulundukları toplumdan kopuk, toplumun sorunlarına duyarsız olması ve toplumsal dinamikleri izleyememesi, üniversitelerin sanayi ve ticaret dünyasıyla geliştirilmesi gerekenler başta olmak üzere uluslararası rekabet ve kalkınma için gerekli yerel ve küresel iş birliklerinin istenilen seviyede tesis edilememesi gibi sorunlar çözüm beklemektedir” şeklinde konuştu.

Öneriler

Türkiye’yi dünya standartlarında temsil edecek, ihtiyaç duyulan bilgiyi üretebilecek, nitelikli beşeri sermayeyi yetiştirebilecek yükseköğretim kurumlarının varlığının, yükseköğretimin örgütlenmesini ve işleyişini yeniden ele alıp, yükseköğretim çalışanlarının sorunlarına çözüm üretecek kapsamlı bir yapısal reformla mümkün olduğunu vurgulayan Ali Yalçın, raporda yer alan değişim ve dönüşüme ilişkin önerilerden bazılarını şöyle sıraladı:

-“Yükseköğretim alanında yapılan reform çalışmalarında, üniversiteleri oluşturan bileşenlerin yönelimleri ve küresel eğilimler dikkate alınmalıdır.

-Yükseköğretim kurumlarının yönetiminde yetkilerin tek bir makamda temerküz etmesini ve her türden yetkinin keyfî kullanımını önleyecek mekanizmaları tesis edecek; akademik yükseltme sistemini evrensel kabul gören objektif, nesnel ve ölçülebilir kıstaslara bağlayacak; araştırmacı ve öğretim üyesi yetiştirme sisteminin ana hatlarını yükseköğretim politikaları doğrultusunda düzenleyecek, yükseköğretim çalışanlarının her türlü karar mekanizmasında yer almalarını sağlayacak nitelikte yeni bir yükseköğretim kanunu hayata geçirilmelidir.

-Yükseköğretimin merkezî örgütlenmesi ve yükseköğretim üst kuruluşu modeli olarak, üniversitelerin misyon ve hedef belirleme süreçlerini izleyecek ve program önerilerini ülke ihtiyaçları açısından değerlendirecek, önerilerde bulunacak, yükseköğretim kalitesinin artırılmasına odaklanacak, diğer yandan da idari süreçler ve personel yönetiminde uygulama birliğinin sağlanması, eşitlik, adalet ve hakkaniyetin tesisi için bir üst yapı tasarlanmalıdır.

-Türkiye’nin bilim dünyası içindeki konumunun yükseltilmesi, özgün ve nitelikli akademik bilginin üretilmesi, katma değer üreten araştırma ve geliştirme süreçlerinin içselleştirilmesiyle mümkündür.

-Türkiye’deki üniversitelerin kalitesini artırmak için kaliteli uluslararası öğretim üyesi ve araştırmacı sayısı artırılmalıdır; bu çerçevede, yükseköğretimde birlikte yönetim ilkesi benimsenmeli, üniversitelerin bilimsel ve akademik özerkliği artırılmalı, akademik özgürlükler genişletilmeli, öğretim elemanlarına iş güvencesi sağlanmalı, araştırma altyapısı güçlendirilmeli, uluslararası öğrenci ve araştırmacılar için cazip finansal şartlar oluşturulmalıdır.

-Bilgiyi tüketen değil, üretip faydaya dönüştürebilen ve pazarlayan bir yükseköğretime ulaşabilmek hedeflenmelidir.

-Yükseköğretim çalışanlarının beklentilerine cevap verebilen, çalışma ortamının verimliliğini daha da artıracak düzenlemeler kaçınılmazdır.

-Ülkemizin toplumsal ve küresel ölçekte ihtiyaçlarına ve hedeflerine ek olarak, yükseköğretim kurumlarının hedef ve ihtiyaçları gözetilerek akademisyen yetiştirmeye önem verilmeli, akademisyen sayısı artırılmalıdır.

-Araştırma faaliyetlerinin daha rahat ve verimli şekilde üretilebilmesi için akademisyen başına düşen öğrenci sayısı, haftalık ders sayısı azaltılmalı; akademisyenlerin araştırma yapmaları ve bunların sonuçlarını nitelikli yayınlara dönüştürebilmelerini sağlayacak ortamlar oluşturulmalı ve bu çalışmalar yapısal olarak teşvik edilmelidir.

-Üniversiteler, araştırma geliştirme faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırmalı, farklı sektör ve aktörlerle iş birliğini geliştirme konusunda yeni adımlar atmalıdır.

-Eğitim faaliyetlerinin planlanması ve müfredat tasarımları iç ve dış paydaşların görüş ve beklentilerini, kurumun, bölgenin ve ülkenin hedeflerini gözetecek, uluslararası gelişmelerde faydalanacak biçimde katılımcı süreçlerle belirlenmelidir.

-Yükseköğretimin gelecek hedeflerini gerçekleştirebilmesi için sürdürülebilir finans kaynaklarına ihtiyacı vardır. Bu kaynakların bulunabilmesi için yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere gerekli altyapı çalışmaları yapılmalıdır.

-Akademik Teşvik Yönetmeliği yeniden ele alınmalı, her türlü akademik faaliyet, üniversitede gerçekleştirilen her türlü faaliyet ile bunlara yardımcı faaliyetler de teşvike esas puanlamaya dâhil edilmelidir.

-2547 sayılı Kanun’un 13/b-4 maddesinin keyfî, sınırsız, ölçüsüz ve amacı dışında kullanımı önlenmeli, denetim altına alınmalıdır.

-Akademik personel için getirilen norm kadro uygulaması yeniden masaya yatırılmalı; ülkemizin öğretim elemanı açığı gözetilerek istihdamı kısıtlayan değil, istihdam artışı sağlayan bir gözle ele alınmalıdır.

-Akademik personelin daha fazla bilimsel çalışma yürütebilmesi için ücretlerinde artış yapılarak, girmek zorunda oldukları ders yükü ve ders saati azaltılmalıdır.

-2547 sayılı Kanun’un 33/a ve 50/d maddesi kapsamında çalışan araştırma görevlileri iş güvencesine kavuşturulmalı; doktora eğitimini tamamlayanlar doktor öğretim üyesi, doçent unvanını alanlar doçentlik kadrolarına atanmalıdır.

-Doçentlik unvanını almasına rağmen doçent kadrolarına atanamayanlara ‘kadrolu doçentler’ için öngörülen ek gösterge oranları uygulanmalı, kadro ihdası yapılmalıdır.

-Yükseköğretimde hedeflenen seviyeye ulaşılması, idari personelin talep ve ihtiyaçlarına cevap verilmesiyle, sorunlarının çözülmesiyle, aynı zamanda nitelik ve becerilerinin artırılmasıyla mümkündür.

-Geliştirme ödeneğinde akademik ve idari personel ayrımı yapılmamalı, idari kadrolarda çalışanlara da geliştirme ödeneği verilmelidir.

-Üniversitelerde, idari personelin yer değiştirmelerinde muvafakat uygulaması yerine üniversiteler arası merkezî atama ve yer değiştirme hakkı verilmelidir.

-Üniversiteler başta olmak üzere kamuda çalışan tüm sözleşmeli personel kadroya geçirilmeli; sözleşmelilikten kadroya geçen personelin daha önce geçici veya daimî işçi statüsünde geçen süreleri memuriyet hizmet süresine sayılmalıdır.

-ÖSYM tarafından tüm yükseköğretim kurumlarını bağlayıcı şekilde her yıl merkezî görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları yapılmalıdır.

-Döner sermaye ödemelerinden üniversite idari personelinin de faydalandırılması sağlanmalıdır.”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.