PİYASALAR

  • BIST 1009717.930.76%
  • ALTIN2430.3660.04%
  • DOLAR32.5290.08%
  • EURO34.8650.09%
  • STERLİN40.5030.07%
  1. HABERLER

  2. SAĞLIK

  3. Tuz kullanmayarak kalbi korumanın en kolay 10 yolu!
Tuz kullanmayarak kalbi korumanın en kolay 10 yolu!

Tuz kullanmayarak kalbi korumanın en kolay 10 yolu!

Vücuttaki tuz eksiliğinin pek çok soruna neden olabilmektedir. İşte sizlere tuzu azaltarak kalbi korumanın 10 pratik yolu....

A+A-

 

Diyetisyen Merve Sehlikoğlu, tuzu azaltarak kalbi korumanın 10 pratik yolunu açıkladı.

Vücuttaki tuz eksikliğinin sinir sisteminin çalışmaması, kas hareketleri yapamaz hale getirdiğini hatta depresyonu bile tetikleyebildiğini ifade eden Sehlikoğlu, vücudun günde 2 bin 400 mg sodyuma ihtiyaç duyduğunu bu miktarın sadece 1 tatlı kaşığı tuz ile rahatça karşılanabildiğini ancak tuzun fazlasının da zarar olduğunu kaydetti. 

Aşırı sodyum tüketiminin hipertansiyon ve beraberinde kalp-damar problemine neden olduğunu belirten diyetisyen Sehlikoğlu, “Tuzu kısıtlamak, kan basıncını düşürmeye yardımcı olarak kalp sağlığını koruyor. Hipertansiyonun yanı sıra, böbrek fonksiyon bozukluğu, mide kanseri, obezite ve gastrik ülser gibi pek çok ciddi hastalığa yol açabilen fazla tuz tüketiminin önüne basit önlemler alarak geçmek mümkün” dedi. 

Diyetisyen Merve Sehlikoğlu, tuz tüketiminin azaltılmasına yönelik şu 10 öneride bulundu: 



1- Sofradan tuzluğu kaldırın:
 Kimimiz bazen daha yemeğin tadına bile bakmadan tuz atabiliyoruz. Bu nedenle alışkanlıklarımızı tekrar gözden geçirmek ve işe sofradan tuzluğu kaldırmakla başlamak gerekiyor. 

2- Az tuzlu peynirleri seçin: Peynir alırken dil ya da lor peyniri gibi sodyum oranı nispeten düşük olan peynirleri seçmeye özen gösterin. Tuzlu peynirleri ise bir süre ılık suda bekleterek tuz miktarını düşürebilirsiniz. 

3- Zeytini suda bekletin: Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi zeytin, tuz oranı yüksek yiyeceklerin başında yer alıyor. Bu sebeple tuz miktarını azaltmak için tüketmeden 1 gece önceden zeytini suda ıslatıp bekletin. 

4- Salça yerine domates rendesi: Salçada yüksek oranda tuz bulunduğunu unutmayın. Bu nedenle yemeklerinizde salça yerine taze domates rendesi kullanın. Salça koymak durumunda kalırsanız da yemeklerinize fazladan tuz eklemeyin. 



5- Konserve tüketiminden kaçının: Konserve yiyeceklerin içeriğinde yüksek miktarda tuz bulunduğundan mümkün olduğu kadar konserve ürünleri tercih etmemeye çalışın. 

6- Paketlenmiş et ürünleri tuz içerir: Paketlenmiş et ürünlerini tüketmekten kaçının. Çünkü et, tavuk, hindi ve balık doğal olarak sodyum içerirler. Ancak fabrikada paketleme sırasında raf ömrünü uzatmak için ekstra tuz eklemesi de yapılabildiğini unutmayın. 

7- Tuz yerine baharatla tatlandırın: Pişirdiğiniz tencere yemeklerinizi tuz yerine kimyon, zencefil, karabiber, kırmızı biber, biberiye veya kekik gibi aroma verici baharatlar ile lezzetlendirin. 

8- Soslarınızı kendiniz hazırlayın: Cips ve salatalar dahil olmak üzere birçok yiyeceğe soframıza geldiğinde sos döküyoruz. Ancak sosların çoğu yüksek oranda tuz içerirler. Bu nedenle hazır sosları kullanmak yerine kendi hazırlayacağınız limon ve baharat karışımlarını deneyin. 



9- Turşuyu yıkamadan yemeyin: Turşunuzu himalaya tuzu ile yapın ve tüketiminizi en aza indirin. Ayrıca yemeden önce bol su ile yıkamayı da ihmal etmeyin. 

10- Atıştırmalık için ev yapımı cips: Cips ve çerez gibi tuzlu atıştırmalıklar yerine yağlı tohumlar (fındık, yer fıstığı, çiğ badem, ceviz vb) tüketebilirsiniz. Hazır, tuzlu cipslerin yerine evde patatesi baharatlayıp fırınlayarak kendinize lezzetli cipsler yapabilirsiniz. 

Tuz kullanmayarak kalbi korumanın yolu ile ilgili görsel sonucu

Kalbi korumanın yolları

Spor yaptığınız saate dikkat!

Kalp hastalıklarından korunmak için nasıl beslenmeliyiz?

Ben beslenme konusunda o kadar katı değilim. Çünkü çok katı bir program verdiğiniz zaman hasta buna uymuyor. Yapacakları tek şey kabaca düzgün bir beslenme. Aksi takdirde hastalar söylediklerinize harfiyen uymuyor. Siz sadece söylemiş oluyorsunuz. Onun için genelde diyoruz ki uyabildiğiniz kadarıyla doğmuş yağ asitleri içeren maddelerden hayvansal yağlardan uzak durun. Mümkün olduğu kadar yemeklerinizde zeytinyağı kullanın veya bitkisel doymamış yağları kullanın diyoruz. Ama bunun ötesinde çok kesin bir şekilde bir diyetisyen gibi öneri vermek doğru değil. Ben kabaca hastalarıma geldikleri zaman birazda diyabetik açısından obez olabileceklerini düşünerek 3 tane şey tavsiye ediyorum.

 

Mümkün olduğunca öğünlerinizi küçük tutun, illa bir reçete istiyorsanız sabah kalktığınızda kepek ekmeğinizin arasına peynir koyun. 3 saat sonra bir elma ve ya yoğurt yiyin. Öğlen yemeğinizde salatanızı eksik etmeyin. Çorba içtiğiniz zaman bir kepçesinin bir dilime denk geldiğini düşünerek için. Mümkünse salata yeşillik ağırlıklı, en önemlisi bu sebze ve meyve ağırlıklı şekilde beslenin. Balığa verebildiğiniz kadar ağırlık verin. Öğlen yemeğinden 3 saat sonra arada bir yoğurt elma veya benzeri bir şey yiyin. Akşam bir salata biraz meyveyle geçiştirin. Benim tavsiyem bu.

 

Spor nasıl yapılmalı?


Haftanın her günü en az 45 dakika yapılması gerekiyor. Aslında bir saat, iki saat ne kadar vaktiniz varsa o kadar yapmalısınız. Her gün yapamıyorsanız en az 5 gün, vaktiniz yoksa 45 dakika. Mümkünse sabahları yapmayın diyoruz çünkü genellikle kardiyak olaylar ani hipertansif krizler sabahları olur. Akşam yemeğinden önce 2 saat kadar önce diyabet hastasıysa akşam yemeğinden 2 saat sonra yapın diyoruz. Belirli bir tempoyla yapın diyoruz. Tempo nasıl ayarlanacak kabaca her insanın bir teorik hızı vardır. 220’den yaşınızı çıkarın onun yüzde 60 yüzde 70 yetmişine ulaşacak şekilde yapın diyoruz. Mesela vitrinlere bakabilecek bir tempoyla yürümeyin daha hızlı yürüyün. Yanınızdakiyle konuşabilecek kadar yavaş yürümeyin diyorsunuz. Yani şu 4 şartı en az diyet kadar yerine getirmek lazım.

 
Gerçek tuz oranını bulun

Tuzun ne tür zararları var ?

Tuz için bizim günlük ihtiyacımız 6 gram ve de siz bunu bir dilim tuzlu ekmekte bile alabiliyorsunuz. Bu birincisi. Türkiye’de ki tuz tüketim ortalaması 18 gram, erkeklerde 19, kadınlarda 16 gram. Nedeni de çok fazla ekmek yiyoruz. Sosyal ekonomik düzey düştükçe ekmek tüketimi artıyor. Bunlarda tuz alımı çok fazla oluyor. Aldığınız konserve ve hazır yemeklerin hepsinde tuz var. Bu konserve ve hazır yemeklerin köşesinde tuz oranı yazar onu iki buçukla çarpın, o size gerçek tuz oranını verir. Dondurulmuş gıdalardan, pizzalardan da tuz alıyorsunuz. Yani dediğim şu masadan bir kere tuzu kaldıracaksınız. Onun dışında mümkün olduğunca hazır dondurulmuş şeyleri ortadan kaldıracaksınız. Gidin pazardan, marketten sebzenizi meyvenizi alın, yemeklerinizi kendiniz yapın. İşte bunlar asıl diyet önerileri. Yoksa bir kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir, yarım avokado değil. Bunları hayat tarzı şekline getirirseniz alışkanlık yaparsanız o zaman olur yoksa ben size o reçeteleri veririm. Adam okur enteresan der 2 gün uygular, sonra bırakır.

 

Şekerin zararları neler?

Şeker en tehlikelisi çünkü insanlar kendilerini çok çabuk kandırabiliyor. Açlık kan şekeri yapıyorsunuz 100 altında diyor tamam yırttım diyor, yanlış. Tokluk kan şekerine bakmanız gerekiyor. Tokluk kan şekeriniz yani sizin açlığınız normal olup tokluğunuz yüksekse yine diyabet hastasısınız veya olmaya adaysınız. Bazen hem açlığınız düşük, hem tokluğunuz düşük ama buna karşılık çok rutinde ölçmediğimiz insülin düzeyleriniz çok yüksek. Pankreas aşırı çalışıyor sizin şekerinize karşılık vermek için. Siz kendinizi iyi zannediyorsunuz ama pankreas yoruluyor ve bir zaman sonra iflas ediyor. İşte o zaman açlık da, tokluk da çıkmaya başlıyor. İşte o nedenle siz ölçümlerde düşük çıkmasına çok güvenmeyin. Şeker için mutlaka ve mutlaka tüketiminizi minimuma indirin. Mutlaka ve mutlaka pasta, kek bu gibi şeylerden uzak kalın. İlla şeker ihtiyacınızı gidermek istiyorsanız bunu kurutulmuş meyvelerden sağlayın. Mesela kayısıdan sağlayın, potasyum deposudur. Yani meyvelerden alacağınız şeker size fazlasıyla yeterli. Şeker toksit maddeler arasına konacak şeker kadar tehlikeli.

 

Kalp krizi geçiren birine aspirin verilmesi doğru mu?


Bir kişinin göğüs ağrısı var. Diyelim ki enfaktüs geçiriyor siz bunu bilin ya da bilmeyin onun için yapacağınız en önemli işlem onun ağzınabir aspirini çiğneterek yutturmak. Bundan daha faydalı bir işlem yok ondan sonra gönderin. Zaten birçok çalışmalarda bu yapılır. Hayat kurtarıcıdır. Hastanın göğüs ağrısı var enfaktüsten şüphelendiniz olmasa bile ne fark eder aspirin çiğnemiş olur.

 

Birinin kalp krizi geçirdiğini nasıl anlarız?

Çok zor, biz bile bazen burada anlayamıyoruz kan değerlerindeki enzimlere bakıyoruz. Çünkü illa ağrı olmak zorunda değil. İki her ağrı kalp ağrısı değil, sessiz de geçebilir. Tanıyı koyarken sadece ağrıya odaklanmıyoruz ağrının karakterine nasıl başlamış, ne kadar sürüyor herhangi bir şeye cevap veriyor mu bunlara dikkat ediyoruz. Şimdi diyelim ki bir hasta sigara içiyor, göğsü ağrıyor. Diyelim ki herhangi birisi bunların hiç birisi yok sadece göğsü ağrıyor. İlkinin enfaktüs geçirme ihtimali daha fazla o nedenle ağrının karakterine bakmak lazım, birden bire mi başlamış, onu provoke eden bir şey olmuş mu, efordan sonra mı olmuş, tipik mi, bir yerlere yayılıyor mu bunların hiçbirisi şart değil ama bütün bunların toplamı sizi tanıya değil yeterli şüpheye götürüyorsa “evet” ona aspirin verin. Ama hiçbir zaman bu enfaktüs geçiriyor diyemezsiniz enfaktüs için 3 tane tanı yönetimi vardır. Birincisi göğüs ağrısı, ikincisi elektro kardiyografik değişiklikler, üçüncüsü kanda bazı maddelerin, biz bunlara enzim diyoruz, yükselmesi. 

Crestor kullananları yanlış yönlendirmemek gerekiyor

 

Geçen haftalarda dünyanın en çok kullanılan kolesterol ilaçlarından ’Crestor’un diyabete neden olduğu denildi. Bu doğru mu?

Biz statinler kullanırız. Statinler bu gün için lipit problemi olanlarda özellikle kötü kolesterol yüksekliğinde kullanılan hayat kurtarıcı ilaçlardır. Çok faydalıdır. Hatta bir ara diyabeti bile acaba geciktirebiliyor mu hafif hafif önleyebiliyor mu diye düşünürken bazı çalışmalarda tersi söylendi. Bunun üzerine bir meta analiz yapılmış. Yani meta analiz demek bununla ilgili daha önce yapılan araştırmaları topluyorlar. Bunların içeriğine bakıyorlar. Ve yapılan bu meta analizde şaşırtıcı bir şekilde görülmüş ki ilaç verilen grupta verilmeyen gruba göre çok az da olsa bir fark var. O grupta daha çok diyabet var. Nedenini bilmiyoruz bu şekilde çıkmış. Yani ilaç satın alan grupla almayan grup arasındaki fark yüzde 9. Gazetede yazdığı gibi statin kullanılan 100 kişinin 9’unda gelişmiyor. Statin alanla almayan grup arasında diyabet gelişme oranı yüzde 9 bu ikisi farklı. Yarın başka çalışmalar yapılır. Onların meta analizi yapılır. Belki sonuç başka çıkabilir. Ama o çalışmada ne diyor. Böyle bir sorun çıksa bile bu çalışmada 1 hastanızın kroner arter hastalığı için orta ve ya yüksek riski varsa veya hastanız kroner arter hastalık sahibi işe kesinlikle statini kullanmaktan vazgeçmeyin kesmeyin diyor. Anlatabiliyor muyum? Hiçbir ilaç yüzde yüz faydalı ve ya yüzde yüz zararsız değildir. Her şeyin öyle ve ya böyle az, önemli olan yarar veya zarar dengesinin uygun olmasıdır. Eğer yararı çok fazlaysa olabilecek az buçuk yan etkiye katlanmak zorundasınız. Ve burada da tekrar söylüyor çok açık ve net söylüyor. Hastanız statin kullanıyorsa kalp hastalığı nedeniyle veya kalp hastalığı olmaya aday yüksek riskte ise özellikle vurguluyoruz kesmeyin bu ilaçları diyor. İnsanlar tabi huzursuz oluyorlar özellikle bir grup statin için huzursuz oluyorlar. Halbuki bu çalışma bütün statinleri kapsıyordu

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.