PİYASALAR

  • BIST 1009079.973.1%
  • ALTIN2310.5061.52%
  • DOLAR32.3360.26%
  • EURO35.093-0.01%
  • STERLİN40.842-0.01%
  1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. İşten atılma 'özel hayata saygının ihlali' kapsamına girer mi?
İşten atılma 'özel hayata saygının ihlali' kapsamına girer mi?

İşten atılma 'özel hayata saygının ihlali' kapsamına girer mi?

AYM, işten atılma konusunda çok tartışılacak bir karara imza attı. Şirketin düzenlediği Roma gezisi sırasında 'memleketim' şarkısına ve 'onuncu yıl' marşına eşlik etmeyen, gezi sırasında PKK yandaşlarının düzenlediği eyleme destek veren çalışan, işten çıkarıldı. Çalışan, Anayasa ile güvence altına alınan özel hayata saygının ihlal edildiğini belirterek, konuyu AYM'ye taşıdı. Anayasa Mahkemesi de, çalışanı haklı buldu. İşte kararın ayrıntıları:

A+A-

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

1. Başvuru, özel bir şirkette çalışan başvurucunun işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/9/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. G. Bilgi Paz. Dan. ve Çağ. Srv. Hiz. A.Ş.de (İşveren/Şirket) takım üyesi olarak görev yapan başvurucu, Şirket tarafından en çok satış yapan çalışanlar için 11/11/2016 ila 14/11/2016 tarihleri arasında düzenlenmiş olan Fenomen İtalya gezisine katılmıştır. Gezinin son günü Roma Adalet Sarayı önünde gerçekleşen hukuka aykırı bir gösteriye katılmak suretiyle doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışta bulunduğu gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesi 10/6/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan hüküm uyarınca İşveren tarafından 9/12/2016 tarihinde feshedilmiştir.

6. Şirketin iç denetim birimi tarafından konuyla ilgili olarak hazırlanan inceleme raporunda, Roma Adalet Sarayının önünde gerçekleşen PKK terör örgütünün düzenlediği gösteriye başvurucunun da içinde bulunduğu Şirket çalışanı yedi kişinin katıldığı, olay esnasında Biji Serok Apo şeklinde slogan attıklarının geziye katılan diğer altı çalışan tarafından beyan edildiği ve olaya ilişkin fotoğrafların bulunduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte olay hakkında bilgisine başvurulan personelin, bir önceki akşam yemeğinde Onuncu Yıl Marşı ve Memleketim isimli şarkıların söylendiği sırada bahse konu kişilerin şarkılara katılmadığı ve tepki gösterdiği, fotoğraf çekileceği sırada zafer işareti yaparak fotoğrafa dâhil olmak istedikleri hususunda beyanda bulundukları ifade edilmiştir. İnceleme kapsamında savunması alınan başvurucu; olay günü Roma Adalet Sarayı önünde fotoğraf çektirdiğini, o esnada aynı yerde pankartların bulunduğunu ve sloganlar atıldığını, fotoğraf çektirdikten sonra olay yerinden uzaklaştığını beyan etmiştir.

7. Başvurucu 27/12/2016 tarihinde işe iade istemiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; duyuma dayalı olarak soyut gerekçelerle sözleşmesinin feshedildiğini, feshin geçerli bir sebebe dayanmadığını ileri sürmüştür.

8. Diyarbakır 2. İş Mahkemesi (Mahkeme) 21/11/2017 tarihinde davanın kabulüne, feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Şirketin beyanlarına başvurduğu görgü tanıklarını Mahkemede dinletmek suretiyle fesih ihbarnamesinde ileri sürdüğü nedenleri ispat edemediği vurgulanmıştır.

9. Şirket tarafından anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusu Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin (Bölge Adliye Mahkemesi) 29/6/2018 tarihli kararıyla kabul edilmiş, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir. Kararda, davalı İşverenin başvurucunun terör örgütü propagandası yapan bir grubun eylemine katıldığı yönünde tespitlerde bulunduğu, bu durumun diğer çalışanlar tarafından görülmüş olduğu ve söz konusu çalışanların yürütülen incelemede de aynı yönde beyanda bulunduğu vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde; terör örgütü propagandasının yapıldığı yerde başvurucunun fotoğrafının çekildiği, fotoğrafların dosyaya sunulduğu, fotoğraflarda örgüte ait flamaların açıkça görüldüğü, başvurucunun da fotoğraf çektirmek için olay yerinde bulunduğunu kabul ettiği belirtilmiştir.

10. Nihai karar 27/8/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

11. Öte yandan başvurucunun da aralarında bulunduğu söz konusu personel hakkında İşverenin şikâyeti üzerine terör örgütü propagandası yapmak suçundan soruşturmaya başlanmıştır. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 16/3/2017 tarihli kararıyla, şikâyet olunanlar hakkında yapılan açık kaynak ve arşiv araştırmasında terör örgütünü öven şiddet yöntemlerini meşru gösterecek şekilde terör örgütü propagandasını içerir bir paylaşımın bulunamadığı, şikâyet olunanların açık kimliklerinin ve hangisinin ne şekilde örgüt propagandası yaptığının tespit edilemediği belirtilerek kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara yönelik itiraz Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/10/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

12. Ayrıca aynı olay kapsamında iş sözleşmesi feshedilen N.K.nın açtığı işe iade davası Diyarbakır 1. İş Mahkemesince, davalı şirket tarafından dosyada tanık dinletilmediği, iddianın ispatlanamadığı ve konuyla ilgili takipsizlik kararı verildiği belirtilerek kabul edilmiş, bu karara yönelik istinaf başvurusu Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 6/6/2018 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 4857 sayılı Kanun'un "İşverenin haklı nedenlerle derhal fesih hakkı" kenar başlıklı 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

...

II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

...

e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.

..."

14. 4857 sayılı Kanun'un "Feshin geçerli sebeplere dayandırılması" kenar başlıklı 18. maddesi şöyledir:

"Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. (Ek cümle: 10/9/2014-6552/2 md.) Yer altı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmaz..."

15. 4857 sayılı Kanun'un "Sözleşmenin feshinde usul" kenar başlıklı 19. maddesi şöyledir:

"İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.

Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25 inci maddenin (II) numaralı bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır."

B. Uluslararası Hukuk

16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında özel hayatın eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavram olduğu belirtilmektedir. Özel hayata saygı hakkı alt kategorisinde geçen özel hayat kavramı AİHM tarafından oldukça geniş yorumlanmakta ve bu kavrama ilişkin tüketici bir tanım yapılmaktan özellikle kaçınılmaktadır (Koch/Almanya, B. No: 497/09, 19/7/2012, § 51). Bununla birlikte Sözleşme'nin denetim organlarının içtihatlarında bireyin kişiliğini serbestçe geliştirmesi ve gerçekleştirmesi ve kişisel bağımsızlık kavramlarının özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel alındığı anlaşılmaktadır (Sidabras ve Dziautas/Litvanya, B. No: 55480/00, 59330/00, 27/7/2004, § 43; K.A. ve A.D./Belçika, B. No: 42758/98, 45558/99, 17/2/2005, § 83; Pretty/Birleşik Krallık, B. No: 2346/02, 29/4/2002 § 61; Christine Goodwin/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28957/95, 11/7/2002, § 90).

18. AİHM'e göre mesleki hayat özel hayat kavramı dışında tutulamaz. Özel hayat unsurları gerekçe gösterilerek mesleki hayata getirilen sınırlamalar, bireyin sosyal kimliğini etkilediği ölçüde Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına girebilmektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki insanların büyük çoğunluğu, dış dünya ile olan ilişkilerini geliştirme olanaklarını en çok mesleki hayatları çerçevesinde yürüttükleri faaliyet kapsamında elde etmektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).

19. AİHM mesleki hayatla ilgili başvuru türlerinde özel hayat kavramını iki farklı yaklaşıma göre uygulamaktadır: a) özel hayata ilişkin bir unsurun anlaşmazlık nedeni olup olmadığı (sebebe dayalı yaklaşım) ve b) itiraz edilen tedbirin sonuçları bakımından özel hayata dokunan bir meselenin olup olmadığı (sonuca dayalı yaklaşım). AİHM'e göre özel hayata ilişkin unsurların mesleğin icrası bakımından aranılan nitelik ve yeterlilik koşulları bakımından gözetilmiş veya kişinin mesleği ile ilgili tasarruflara esas alınmış olduğu durumlardan kaynaklanan başvurular sebebe dayalı yaklaşım çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamı içinde değerlendirilir (Denisov/Ukrayna [BD], B. No: 2011/76639, 25/9/2018, §§ 100-103).

20. AİHM kişinin meslek hayatını etkileyen bir tedbir için öne sürülen gerekçelerin kişilerin özel hayatına ilişkin olmadığı ancak söz konusu tedbirin kişinin özel hayatına yönelik ciddi olumsuz etkilerinin bulunduğu veya bulunma ihtimalinin olduğu durumların konu edildiği başvuruların sonuca dayalı yaklaşım kapsamında Sözleşme'nin 8. maddesinin kapsamı içine girebileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda söz konusu olumsuz etkilere ilişkin değerlendirmede AİHM; kişinin yakın çevresi üzerindeki, özellikle de maddi bakımdan ortaya çıkan sonuçları, diğerleri ile ilişki kurma ve geliştirme olanakları ile itibarı üzerindeki olumsuzlukları dikkate almaktadır (Denisov/Ukrayna, § 107).

21. AİHM sebebe dayalı yaklaşımın Sözleşme'nin 8. maddesinin uygulanmasını gerekli kılmadığı durumlarda, söz konusu tedbirin sonuçlarının özel hayatın üzerindeki etkilerine ilişkin bir inceleme yapılması gerektiğini vurgulamıştır. Bununla beraber söz konusu bu ayrımın ilgili tedbirin altında yatan sebepleri ve tedbirin sonuçlarını incelerken her iki yaklaşımı birlikte uygulamasına engel teşkil etmediğini de belirtmektedir (Denisov/Ukrayna, § 109).

22. AİHM sonuca dayalı yaklaşım uyarınca inceleme yapılabilmesi için söz konusu meslekle ilgili tasarrufun özel hayat üzerinde doğurduğu etkilerin belirli önem ve ciddiyette olması şartını aramakta, asgari ağırlık seviyesine ulaşmış olması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM, sadece bu sonuçların çok ağır olduğu ve kişinin özel hayatını önemli derecede etkilediği durumlarda Sözleşme'nin 8. maddesinin uygulanabilir olduğunu kabul etmektedir (Denisov/Ukrayna, §§ 113, 116).

23. AİHM, sonuca dayalı yaklaşımı uyguladığı başvurularda iddia edilen ihlallerin ağırlık ve ciddiyet derecesini değerlendirmeye yönelik kıstaslar oluşturmuştur. Bu kapsamda başvurucunun söz konusu tedbir öncesi ve sonrasındaki yaşamı kıyaslanarak maruz kaldığı olumsuz etki değerlendirilmektedir. Ayrıca sonuçların ciddiyetinin belirlenmesinde başvurucunun iddia ettiği öznel algıların somut başvuruda mevcut nesnel koşullarla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak incelemenin iddia edilen tedbirin hem maddi hem de manevi etkilerini kapsaması gerekmektedir. AİHM, başvurucuların şikâyet ettikleri tasarrufun özel hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ispatlamakla yükümlü olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca başvurucular söz konusu şikâyetlerini ulusal merciler önünde de uygun şekilde dile getirmiş olmalıdır (Denisov/Ukrayna, §§ 113-117).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 13/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yürütülen yargılamada yasa dışı gösteriye katıldığına ilişkin iddianın ispat edilemediğini, aynı olay nedeniyle iş sözleşmesi sona erdirilen N.K.nın davasının kabul edildiğini ve hakkında yürütülen soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiğini buna rağmen mahkemenin kendisi hakkında hatalı ve yanlı değerlendirmede bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

26. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu ve mahkeme kararlarında bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik bulunmadığı, başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesinin özel hayatına ne şekilde etkileri olduğunu ortaya koyamadığı belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

27. Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

28. Özel hayata saygı hakkı Anayasa'nın 20. maddesinde koruma altına alınmıştır. Devlet, kişilerin özel ve aile hayatına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin haksız saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Özel hayat geniş bir kavram olup bu kavramın kapsayıcı bir tanımının yapılması oldukça zordur. Bununla beraber bu kavram; kişinin maddi ve manevi bütünlüğü, fiziksel ve sosyal kimliği, bireyin ismi, cinsel yönelimi, cinsel yaşamı gibi unsurları korumaktadır. Kişisel bilgiler ve veriler, kişisel gelişim, aile hayatı vb. konular da bu hakkın içinde yer almaktadır (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 61).

29. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bireysel başvuru formundaki iddiaların özünün başvurucunun işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesine dayandığı anlaşılmaktır. Başvurucunun fesih sonrasında mevcut işini yapamaz duruma geldiği bu bağlamda mesleki ilişkileri ile mesleki itibarının zedelendiği ve fesih öncesindeki yaşamına kıyaslanarak maruz kaldığı olumsuz etki gözönüne alınarak başvurucunun iddialarının bir bütün olarak sonuca dayalı yaklaşım çerçevesinde özel hayata saygı hakkının usul güvenceleri kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

31. Başvuru konusu olayda uyuşmazlık, özel bir şirkette çalışan başvurucunun iş sözleşmesinin güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle feshedilmesine ilişkindir. Dolayısıyla söz konusu uyuşmazlıkta kamu makamlarının herhangi bir müdahalesi söz konusu değildir. Bununla birlikte devletin, özel hayata saygı hakkını etkili olarak koruma ve saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük bireylerin birbirlerine karşı eylemleri bakımından da anılan hakkın korunması için gerekli önlemlerin alınmasını da içerir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 45-46).

32. Pozitif yükümlülükler özel hukuk kişilerinin birbirleri ile olan uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulmasını, söz konusu uyuşmazlıkların adil yargılanma hakkının gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesini ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesini gerektirir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, §§ 47-48).

33. Kamu gücünü kullanan aktörler dışında kalan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerinde kamusal makamların yükümlülükleri; bireylerin temel hak ve özgürlüklerine üçüncü kişilerin müdahalesinin önlenmesi için gerekli önlemlerin alınması ve mahkemelerce korunma sağlanmasıdır. Kamusal makamlarca gerekli yapısal önlemler alınmış olunsa da uyuşmazlık konusu davayı yürüten mahkemelerce verilen kararlarda üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı bireylere korunma imkânı sağlanmadığı durumlarda bu yükümlülükler gereği gibi yerine getirilmemiş olacaktır. Bu, kamusal makam olan mahkemeler aracılığıyla bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasız bırakıldığı anlamına gelecektir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 49).

34. Bu doğrultuda, özel hukuk iş ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik müdahale iddiası içeren uyuşmazlıklarının karara bağlandığı davalarda derece mahkemelerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, müdahalenin işverenin meşru amacıyla ölçülü olup olmadığı değerlendirilmeli ve ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50).

35. Derece mahkemeleri tarafından tarafların çıkarları dengelenirken ve müdahalenin ölçülülüğü irdelenirken iş sözleşmelerinde kısıtlayıcı ve zorlayıcı düzenlemelerin ne şekilde belirlendiği, çalışanların temel haklarına yönelik müdahalede bulunulmasına neden olan meşru amacın müdahale ile ölçülü olup olmadığı, sözleşmenin feshinin çalışanların eylem ya da eylemsizlikleri karşısında makul ve orantılı bir işlem olup olmadığı somut olayın koşullarına göre ele alınmalıdır. Ayrıca yargılamalar sırasında gerçekleştirilen işlemlerin ve neticede verilen kararın gerekçesinin bizatihi özel hayat alanına ilişkin bir müdahale oluşturmaması için derece mahkemelerince gereken özen gösterilmelidir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 51).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Somut olaydaki uyuşmazlığın kamu gücü ayrıcalığına sahip olmayan bir özel hukuk tüzel kişisi niteliğindeki İşveren ile başvurucu arasında gerçekleşmesi nedeniyle başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında ele alınması gerekir.

37. Başvurucu, İşveren tarafından en çok satış yapan çalışanlar için düzenlenen yurt dışı gezisine katılmış, bu gezi esnasında başvurucunun da içinde bulunduğu yedi çalışanın yasa dışı gösteriye katıldığı yönünde duyumlar alınması üzerine Şirketin iç denetim birimi tarafından konuya ilişkin bir inceleme raporu düzenlenmiştir. Anılan inceleme raporunda bilgisine başvurulan altı çalışanın konuyla ilgili beyanlarına ve olay esnasında çekilen fotoğraflara değinilmektedir. Hazırlanan bu rapordan sonra başvurucunun iş sözleşmesi yasa dışı bir gösteriye katıldığı ve bu suretle ahlak, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışta bulunduğu gerekçesiyle feshedilmiştir.

38. Mahkemece, Şirketin beyanlarına başvurduğu görgü tanıklarını Mahkemede dinletmek suretiyle fesih ihbarnamesinde ileri sürdüğü nedenleri ispat edemediği sonucuna ulaşılarak başvurucunun işe iadesine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yürütülen istinaf yargılamasında ise davalı İşverenin, başvurucunun terör örgütü propagandası yapan bir grubun eylemine katıldığı yönünde tespitlerde bulunduğu, bu durumun diğer çalışanlar tarafından görülmüş olduğu ve söz konusu çalışanların yürütülen incelemede de aynı yönde beyanda bulunduğu belirtilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, terör örgütü propagandasının yapıldığı olay yerinde başvurucunun fotoğrafının çekildiği, fotoğrafların dosyaya sunulduğu, fotoğraflarda örgüte ait flamaların açıkça görüldüğü ve başvurucunun da fotoğraf çektirmek için olay yerinde bulunduğunu kabul ettiği gerekçesiyle mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir (bkz. §§ 8, 9).

39. Şirketin iç denetim birimi tarafından hazırlanan inceleme raporunda, beyanda bulunanlara ait müstakil tutanaklar ve/veya belgeler bahse konu rapor ekinde bulunmamakla birlikte beyanların aynı yönde olduğu belirtilerek maddeler hâlinde iş sözleşmesi feshedilen yedi kişiye izafe edilecek şekilde inceleme raporuna yansıtılmıştır. Bununla birlikte hususen başvurucunun olay esnasındaki eyleminin ne olduğuna ilişkin tek başına bir beyan da bulunmamaktadır. Fotoğraf karesinde görünen kişilerden birinin başvurucu olduğuna yönelik tespit yapılmış olmakla birlikte başvurucunun flama taşıdığına veya gösteriye katılma iradesi gösterdiğine yönelik müstakil olarak ortaya konulan herhangi bir bilgi veya belgenin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte başvurucu olay yerinde fotoğraf çektirdiğini ve sonrasında oradan uzaklaştığını beyan etmiştir.

40. Öte yandan Mahkemenin kararında da vurgulandığı üzere davalı İşveren, konuyla ilgili olarak beyanlarına başvurduğu görgü tanıklarını Mahkemede dinletme yolunu tercih etmemiştir. Bununla birlikte başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan yürütülen soruşturma sonucunda kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ve itiraz üzerine bu karar kesinleşmiştir. Ayrıca aynı olay kapsamında iş sözleşmesi feshedilen yedi kişiden biri olan N.K.nın açtığı işe iade davası kabul edilmiş, bu karara yönelik istinaf başvurusu reddedilerek karar kesinleşmiştir.

41. Aktarılan bu bilgilere karşın, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir araştırma ve tartışma yapılmaksızın başvurucunun İşverenle güven ilişkisinin ortadan kalktığına ve ahlak, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışta bulunduğuna yönelik kabulün, işverenin tek taraflı beyanına dayandığı anlaşılmaktadır. Ancak işveren başvurucunun eyleminin işe ve işyeri ortamına nasıl ve ne gibi olumsuz yansımalarının olduğunu, başvurucuya izafe edilen eylem nedeniyle iş sözleşmesinin sürdürmesinin beklenemeyeceği hususlarını ortaya koyamamıştır. Bununla birlikte, Bölge Adliye Mahkemesi somut olarak işveren tarafından kanıtlanmadığı anlaşılan eylemi, başvurucunun sicili, ifa ettiği görev ve işyeri koşullarını da gözeterek bir değerlendirme yapmamıştır. Bununla birlikte iş sözleşmesinin feshinin işverenin amacına uygun ve orantılı olup olmadığı hususunda bir inceleme yapılarak işveren ile çalışanın çıkarları arasında adil bir denge kuracak özenli bir yargılama yapıldığı da söylenemez.

42. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkına ilişkin Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı, dolayısıyla anayasal güvencelerin korunması açısından pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği anlaşıldığından başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

43. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

44. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

45. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

46. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 2. İş Mahkemesine (E.2016/1340, K.2017/551) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine (E.2018/737) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/4/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.