PİYASALAR

  • BIST 1009524.590%
  • ALTIN2523.3971.59%
  • DOLAR32.5630.08%
  • EURO34.633-0.23%
  • STERLİN40.444-0.34%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Hartavioğlu büyük tehlikeye dikkat çekti! 'Devlet önlem almalı'
Hartavioğlu büyük tehlikeye dikkat çekti! 'Devlet önlem almalı'

Hartavioğlu büyük tehlikeye dikkat çekti! 'Devlet önlem almalı'

Hartavi Global Import&Export yönetim kurulu başkanı ve aynı zamanda  Ziraat Mühendisi Şanlıurfalı iş adamı Süleyman Hartavioğlu, Türkiye’deki tarım sektörü hakkında tavsiye ve uyarılarda bulundu.

A+A-

ozel-haber.pngİhracatçı Ziraat Mühendisi Şanlıurfalı iş adamı Hartavi Global Import&Export yönetim kurulu başkanı Süleyman Hartavioğlu Yenikapı Haber’e konuştu.

N. Asuman Özer’e Türk tarımı ve geleceği hakkında açıklamalarda bulunan Hartavioğlu, “Karadeniz'de fındık verimi ve kalitesi düştü.  Parseller küçüldü, ağaçlar yaşlandı ve verim azaldı. Şu an bu bahçelerin sökülmesinden bahsediliyor. Tarım ürünleri arasında sahip olduğumuz en değerli ürünü kaybetmek üzereyiz ve ne yazık ki sertifikalı fındık fidanı yok, biran önce sertifikalı fidana geçilmeli ve parseller büyütülmeli.” Dedi.

Özer: Neden Ziraat Mühendisliğini tercih ettiniz?

Hartavioğlu: Çiftçi bir aileden geliyorum, tarlada toprakla iç içe büyüdüm ,toprağı ve üretimi seviyorum, zamanla üretimde ters giden bir şeylerin olduğunu fark ettim, bunu geliştirmenin en güzel yolunun geleneksel tarım bilgisi ile eğitimi birleştirmek olduğunu düşünerek Ziraat Mühendisliğini okumaya karar verdim. 15 yıl  Türkiye'nin birçok ilinde tarımsal ürün satışı ve üretimi konusunda üst düzey yöneticilik yaptım. Son 5 yıldır da kendi şirketimi kurarak ülkemizin  tarımsal ürünlerini dünyada markalaştırmak için üretime ve ihracata ağırlık vermiş durumdayım.

2tarim.jpgÖzer:  Sizce çiftçinin ülke ekonomisindeki yeri nedir?

Hartavioğlu:  ABD'li ünlü yatırımcı Jim Rogers’ın 2012 sözüyle cevap vereyim. “Gelecekte lombarghiniye borsacılar değil, çiftçiler binecek“ diyor. Birçok sorunun cevabını bu söz veriyor aslında. Tarım emtiaları fiyatlarından tutun toprak ve tarlanın önemine kadar tümünü kapsıyor. 


Özer:  Ülkemizde tarımının en büyük sorunu nedir ? 

Hartavioğlu:  Eğitim!!!

Bu konuda Nobel ekonomi ödüllü Schultz'un sözüyle başlayalım dilerseniz . "Tarımda verimlilik, çiftçinin yeteneğini geliştirmekle elde edilir" diyor. 

Çiftçimizin eğitilmesi için de Ziraat Mühendislerimizin iyi eğitilmesi lazım.

Türkiye’de 38 Ziraat Fakültesi var ve her yıl yaklaşık 4000-4500 ziraat mühendisi mezun ediliyor. İşin en acı tarafı nitelikli bir eğitimle mezun olmuyor yani nitelikli mühendis yetişmiyor maalesef.

 

Özer:  Nitelikli eğitimden kastınız nedir ?

Hartavioğlu:  Meslektaşlarım tarlayı görmeden mezun oluyor. Bu mesleği yapacak gençlerin eli toprağa değmeli, okurken "paçalarına toprak bulaşmalı". Her şeyden önce gençlere bu meslek sevdirilmeli ve tarımı arazide öğrenerek mezun olmalılar. 

Ülkemizde çok fazla atıl arazi var, projesi ve fikri olan başarılı öğrencilere bu arazilerin bir kısmı tahsis edilebilir. Ürettiği ürünü satma fırsatı sağlandığında öğrenci kazandığı parayla yeni projeler geliştirebilir. Üretim, pazarlama ve sermaye değerlendirme konusunda yetenekleri gelişen öğrenci mezun olduğunda sahaya donanımlı olarak çıkmış olur.

Kısaca:

  • Devlet
  • Üniversiteler
  • Özel sektör 
  • Ziraat Odaları
  • Ziraat Mühendisi Odaları birlikte çalışarak 


"Tarımda eğitim seferberliği başlatmalı".


Özer:  Tarımda yapılan yanlış uygulamalar ve sonuçları hakkında neler söylemek istersiniz?

Hartavioğlu: Aslında tohum /fidan seçiminden tutun hasat dönemine kadar bir çok yanlış var. En önemlisi bir türlü geleneksel tarımdan çıkıp modern tarıma geçmeyi başaramadık. Çiftçi hala "komşumuzdan ya da babamızdan böyle gördük" anlayışı ile üretim yapıyor.

En büyük sorunların başında ise yanlış sulama ve gübreleme geliyor. Üreticide" fazla su, fazla gübre, fazla verim" inanışı var maalesef. Bu yanlışlık nedeniyle sadece Harran Ovası'nda 2006'da yapılan bir araştırmaya göre  20 bin dekar alan çoraklaştı. Şu an ise bu rakamın 50 bin dekara ulaştığı tahmin ediliyor. Bu nedenle tarım arazileri korunmaya alınmalı ve drenaj suyunun arıtılıp tekrar değerlendirilmesi konusunda çalışmalar hızlandırılmalı. 

Özer: Doğru olan uygulamaları anlatabilir misiniz?

Hartavioğlu:  "Bitkiyi insan gibi düşünmek"gerekiyor, ihtiyacından fazla verdiğiniz her şey ömrünü kısaltır, verimini düşürür.

Bitkinin ihtiyacı olan suyu ve gübreyi uygun miktarda ve uygun zamanda vermek çok önemli. Tabi bunu belirlemek için ise toprak analizi, su analizi, yetiştirme döneminde bitki yaprak analizini, mutlaka  yaptırmak gerekiyor. Üretici bu işlemlerin maliyetini düşünerek yaptırmayabiliyor. Oysa bu işlemleri yaptırdığında tasarruf edeceğini bilse sorun kalmayacak. Bunuda yine EĞİTİMLE aşabiliriz.


Ülkemizde bir çok bölgede hala vahşi ya da salma sulama ile ürün sulaması yapılıyor. Bu sistemle tarla içinde göllenme oluşur buna bağlı nem oranı yükselir, bu da zararlılara ve hastalıklara zemin hazırlar. Bununla birlikte tarlada tozlaşma ve değer kaybı oluşur.

Bazı bölgelerde bu sulama sistemi önlenemez fakat sulama gece yapılarak kayıplar minimuma indirilebilir. Yazın yüksek sıcaklıklarda yapılan sulama, gece yapıldığı taktirde %15 daha fazla verim alınır ve yaşanılan sorunlar aza indirgenir.


Damlama sulama sistemi ve yağmurlama sulama  sistemi doğru olandır. Böylelikle mevcut kaynaklardan tasarruf edilir ve verim çoğalır. Yine eğitim konusuna geliyoruz, çiftçi bilinçlendirilmeli ve bu sistemleri kurmak için de devlet teşvik vermeli.


Özer: Günümüz tarımında en ciddi sorunlarından biride sanırım tarımsal ilaçlar. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?


Hartavioğlu: Tarım ilaçları diğer  ilaçlar gibi ehil kişiler tarafından satılmalı ve özel satış noktaları oluşturulmalı. Devlet kontrolü bu konuda çok yetersiz. Tarım ilaçları kiralık ruhsatlarla mağaza açan ve ehil olmayan kişilerce satılıyor bu durum herkesçe malum onu da geçin ne yazık ki köylerde bir bakkal dükkanında bile tarımsal ilaçlara rastlayabiliyoruz. Hal böyle olunca üretici hastalık olduğunu düşündüğü herşeye ilaç atılıyor. Bilinçsiz ilaç kullanımı üründe kalıntılara sebep oluyor. Böylelikle kalitesiz ve sağlıksız ürün yetişmiş oluyor.

Üstelik bilinçsiz tarımsal ilaç kullanımı sonucu ihracat yapılamıyor ve bu ürünler iç piyasaya sürülüyor ne yazık ki.


Özer: Peki tarımsal ilaç kullanımı dışında bir alternatif varmı?


Hartavioğlu: Tabi ki var ve doğal. Biyolojik mücadele diye bir sistem var tarımda ve bu sistem ilk olarak 1931 de böcek ithal edilmesiyle uygulanmış. Ancak şu an %2-3 civarında uygulanıyor sebebini ise tahmin etmek zor olmasa gerek. Güçlü firmaların sektördeki payı.


Özer: Biyolojik mücadele'ye örnek verebilirmisiniz?


Hartavioğlu: Hatta çok sevimli bir örnek vereyim. Yaprak bitleri bitkinin öz suyunu emerek beslenir ve bitkiyi kurutur. Hepimizin bildiği sevimli Uğurböceği ise yaprak bitleriyle beslenir ve günde 50-100 bit yer,böylelikle bitkiyi kurumaktan kurtarır. Gördüğünüz gibi doğada bir denge söz konusu.Bilinçsiz kullanılan tarım ilaçları ise her ikisinide öldürerek dengeyi bozuyor..

Biyolojik mücadele Devlet politikası olmalı, eğitim ve teşviklerle bu uygulama tekrar kullanılmaya başlanmalıdır.


Özer: Ülkemizdeki üretim planlaması hakkında neler söyleyeceksiniz?


Hartavioğlu: Ne yazık ki devlet eliyle yapılan bir planlama yok.

Bu da toprakların zamanla verimsizleşmesine sebep oluyor. Ege Bölgesi'nde yoğun domates ekimi sonucu domates güvesi(tutası) oluşmuştur. Güve çok fazla ve çabuk ürediği içinde yoğun ilaç kullanımı gerekmektedir, bir yetişme dönemi boyunca neredeyse 10 defa  ilaçlanan domatesin kalitesi düşüyor ve çifçinin maliyeti artıyor. Buna gübre ve sulama maliyetlerini eklediğiniz zaman rakam oldukça yükseliyor.


Çözüm ise domates ekimini Orta Anadolu'ya kaydırmaktır. Gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkından dolayı güve barınamaz ve ürün kalitesi artar.


Nevşehir ve Niğde'de yoğun patates ekiminden kaynaklanan sorunlar yaşanıyor. Bu bölgenin topraklarında patates kanseri ve nematot bulaşığı oluştu. Havza bazlı üretimle fasulyeye dönüldü ancak geç kalınmıştı. Şimdi ise fasulyede  Canavar Otu sorunu ortaya çıktı.

Tarımda önünüzdeki 20 yılın risklerini görüp tedbir almalısınız,aksi taktirde bu olumsuz durumları engelleyemezsiniz.

Özer:  Peki önümüzdeki 20 yıl içinde risk oluşturan bölgeler ve ürünler hakkında bir öngörünüz var mı?

Hartavioğlu: Bakın Karadeniz'de fındık verimi ve kalitesi düştü. Parseller küçüldü, ağaçlar yaşlandı ve verim azaldı. Şu an bu bahçelerin sökülmesinden bahsediliyor. Tarım ürünleri arasında sahip olduğumuz en değerli ürünü kaybetmek üzereyiz ve ne yazık ki sertifikalı fındık fidanı yok, biran önce sertifikalı fidana geçilmeli ve parseller büyütülmeli. 

Son yıllarda Urfa ve Antep bölgelerinde çok hızlı ve yoğun fıstık dikimi var, oysa bu bölgeler Türkiye’nin buğdaygiller deposuydu. Bölgedeki kontrolsüz fıstık dikimi ileride, fındıkta yaşanan sorunların ne yazık ki tekrarı olur.

Sonuç olarak Devlet üretim planı yapmalı 941 havzada ne üretileceğine karar vermeli ve çiftçiyi yönlendirmelidir.

Özer:  İhracatçı olarak tarım ürünlerimizin dünya pazarındaki yerini nerde görüyorsunuz? 

Hartavioğlu: Türkiye tarımsal ürünlerde büyük bir potansiyele sahip ayni zamanda çok çalışkan ihracatçılara da sahip. Ancak ters giden bir durum olduğu da kesin. Çünkü ürün ve ihracatçı potansiyelimize rağmen dünya pazarlarında hiç bir ürünle anılmıyoruz, demek ki markalaşamıyoruz. Tarım ihracatında birim fiyatımız ortalama 1.06 dünya ortlamasının üçte biri, yani pahalıya mal edip ucuza satıyoruz.İtalya bizden dökme zeytinyağı alıp kendi markasıyla satıyor. Başka bir örnek 

Dünya Antep Fıstığı üretiminde %24 ile ikinci sıradayız ama ihracatta Türkiyenin payı sadece %2 .Hiç üretimi olmayan Hollanda bile %4 ile bizden fazla. 

Belçika'da narenciye üretimi bulunmuyor. Ancak narenciye ürünlerinden elde edilen meyve suyu ihracatından Belçika yılda 850 milyon gelir elde ediyor. 8,5 milyar dolarlık bu pazarsa sadece 40 milyon dolarlık payımız var. 

Süleyman Bey verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyorum.

 

 

N. Asuman Özer - Yenikapı Haber / ÖZEL
 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum