PİYASALAR

  • BIST 1009722.090%
  • ALTIN2428.571-0.03%
  • DOLAR32.52-0.1%
  • EURO34.8-0.22%
  • STERLİN40.476-0.17%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Doç. Dr. Demir: Vatansız kalma korkusu ölüm korkusunu öldürdü
Doç. Dr. Demir: Vatansız kalma korkusu ölüm korkusunu öldürdü

Doç. Dr. Demir: Vatansız kalma korkusu ölüm korkusunu öldürdü

A+A-

Turuncu Dergisi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda uzman olarak görev yapan Doç. Dr. Zekiye Demir ile 'Kadın Gözüyle 15 Temmuz'u konuştu.


Turuncu Dergisi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda uzman olarak görev yapan Doç. Dr. Zekiye Demir ile 'Kadın Gözüyle 15 Temmuz'u konuştu.

Zekiye hanım, kadınların gözüyle 15 Temmuz'u anlatan bir kitap çıktı. Kitabın oluşum sürecinden bahseder misiniz?

Olayların ertesinde bir grup yakın arkadaşla yaşananların değerlendirmesi yaptık. Nasıl onca yaşanana senaryo diyebilirlerdi. Tarihe not düşmeliydik. Biz düşmezsek başkaları düşecek ve yıllar sonra da torunlarımız o notlarla bugünü değerlendirecekti. Biz de yaşamıştık bu sorunu. Bize ulu hakanlar kızıl sultanlar olarak okutulmadı mıydı? İşte bu düşüncelerle gördüğümüzü, yaşadığımızı, şahitliğimizi eli kalem tutun bizler kayda alalım istedik.

15 Temmuz gecesi neredeydiniz, ne hissettiniz?

15 Temmuz'un ikindisinde bir arkadaşımızın kızının mezuniyet törenindeydik. Eve dönüşümüz hayli geç olmuştu. Eve döndüğümüzde yemek-namaz derken küçük kızım panikle yanıma geldi "anne darbe oluyormuş" diye. Bir yandan televizyonu açarken bir yandan da "Ne darbesi yavrum, bu vakitte, böyle bir ortamda darbe mi olur" diyerek kızımı teskin ediyordum. Televizyon açılınca gerçekle yüzleştik. Binlerce vatandaşın hissiyatı gibi biz de bu kalkışmaya sesiz kalamayacağımızı ama nereden başlayacağımızı da bilemedik ilk anda. Karşı duracaktık bu hain kalkışmaya, sokaklara dökülecektik. Oğlum "bu zilletle yaşamaktansa ölelim anne" diyordu. Eşim evde yoktu, yakındaki birkaç arkadaşı aradım, haydi sokağa, evde durma zamanı değil, birlikte çıkalım, dedim. Bu arada Cumhurbaşkanımız da vatanseverleri meydanlara çağırdı. Artık kim tutabilirdi bizi. Kızlarım ve oğlumla abdestlerimizi ve kimlik kartlarımızı alıp Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gittik. Binler akmıştı külliyeye. Arkadaşlarımı bu hain kalkışmaya sesiz kalmamaya çağırmak için sosyal medyadan resimler gönderiyordum. Korkmayın herkes sokakta diye. Bir taraftan jetler, öbür taraftan salalar bir kurtuluş savaşı mücadelesi veriliyordu. O gece Allah'ın elini ülkemizin üzerinde hissettim. O gece ölüm korkusu yoktu, vatansız kalma korkusunun ölüm korkusunu öldürdüğü hissettim.

O gece yaşananlar, sokaklardan yansıyan fotoğraflar vatan söz konusu olunca birlik ve beraberlik ruhuna bir anda sarıldığımızı gösteriyor. Bunun sırrını neye borçluyuz?

Türk milleti kadim ve necip bir millet. İçerideki hainler, dışarıdaki düşmanlarla her ne kadar yüzyıllarca işbirliği içinde hareket edip bu milleti ifsat etmeye uğraşsa da başarılı olamadılar. Bizi bir arada tutan güç, fedakârlıklarla, kahramanlıklarla çocuklarımıza anlattığımız özgür yaşama ve vatan sevgisinin yeniden canlanışına ve şahlanışına şahit olduk. Bunu, yeniden yaşamak için bir fırsat oluşturdu 15 Temmuz. Çocuklarımız kitaplardan okudukları kahramanlık öykülerinin aktörü oluverdiler, onun nasıl bir şey olduğunu tecrübe ettiler. Bu yüzden hepimiz için güzel bir tecrübe yenilenmesi oldu o gece ve sonrasındaki meydan nöbetlerinde.

FETÖ darbe girişimi ile zihnimizdeki kalıplar da yıkıldı. Darbeyi yapanlar yıllarca 'altın nesil' yetiştiriyoruz diye insanlarımızı aldattı. 

Deyim yerindeyse, takke düştü kel göründü. 15 Temmuz'da, silüetler surete dönüştü. Maalesef altın nesil adı altında onlarca parlak insan kaynağını heder ettiler. Aynı secdeye baş koyduğunu düşündüğün insanların ne kötü planlara hizmet ettiği su yüzüne çıktı darbe kalkışmasında. Bir de toplumun her kesimi darbeye karşı durdu, her zaman faal olduğunu fark etmediğimiz ortak bilinç harekete geçti ve üzerinde bütün sorunlarımızla birlikte de olsa, özgürce yaşayacağımız bir vatanın kaybedilme korkusu herkesi harekete geçirdi. Gözden kaçırılanlar göz önüne geldi. Onu gösterdi darbeye karşı çıkanların çeşitliliği. Çeşitliliğin ortak paydada buluşmayı engellemediğini gördük. Bunun çok önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum.

28 Şubat'ı görmüş yaşamış bir kadın olarak 15 Temmuz-28 Şubat kıyaslamalarını doğru buluyor musunuz?

28 Şubatla 15 Temmuz'u kıyaslamak gerekirse her ikisinde de ordu içinde bir grubun millete ayar çekme durumu söz konusudur. Bu ayar çekme 28 Şubat'ta başarılı olmuş 15 Temmuz'da başarılı olamamıştır. 28 Şubat'ta Ali Kalkancılarla, Fadime Şahinlerle, Aczmendilerle senaryolar yazılmış, kendi yazdıkları senaryolara dayandırılarak laiklik elden gidiyor çığırtkanlığı yapılmış bütün bu alt yapı çalışmaları sonunda etkisi bin yıl süreceği iddia edilen postmodern darbe gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda İmam Hatipler kapatılmıştır. Bu süreçte dindar kesime karşı yapılan bu haksızlıklar karşısında FETÖ grubunun hiç sesi çıkmamıştır. Bu tasfiye toplumun gelecek, en az, yüzyılını kurtarmıştır. Sadece bu toprakların postmodern işgalinin değil, okulları yoluyla el attıkları yüzlerce ülkenin içinde bulunduğu büyük bir plan artık bozulmuştur. Artçı direnmeler olacaktır ama 15 temmuz İslam coğrafyası için büyük riskler taşıyan oldukça sinsice planlanmış bir kurmacayı hiç umulmadık biçimde açığa çıkarmıştır. Bu planın uluslararası mimarlarının kızgınlığı ve intikam hissiyle Cumhurbaşkanımıza saldırmaları bundandır.
Sala sesleri 15 Temmuz'un sembolü oldu. Sala sesi size ne söyledi o gece?

Salayı ilk duyduğumda bir anlam veremedim. Arkası arkasına geldiğinde bir mesajı olmalı diye düşündüm. Benim bildiğim iki sala vardı. Bir ölüler için okunan sala bir diğeri de Cuma salası. Bir de salalar okunurken annemin her sala okunduğunda "gelsin salalar, gitsin kazalar belalar" demesi aklıma geldi. O zaman bu salalar birlik olmamız, birlikte hareket etmemiz gerektiği aynı zamanda da acı bir durum var, def edilmesi gereken bir bela var mesajını içeriyordu. Mesajı aldıktan sonra okunan her bir sala ta ciğerimin en ücra köşelerini sızlattı. Hala da her salada öyle ince bir sızı hissederim. Sala bir sembol evet manevi bir sembol. Millet olabilmek için manevi sembollerin ne denli önemli olduğunu bir kez daha yaşayarak gördük.

Kadınların 15 Temmuz'u ve vatan nöbeti nasıldı?

Kadınların 15 Temmuz'u ne daha az ne daha fazla cesurdu ya da korkaktı karşı cinsten. Aslında 15 Temmuz'un cinsiyeti ve yaşı yoktu diyebilirim. O gece sokağa dökülenlere baktığımızda bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kadınlar da şehit oldu, erkekler de. Kadınlar da gazi erkekler de. Kadınlar da kahraman erkekler de. Hani Ahzab Suresinde iyi insanları Yüce Allah kadın erkek ayırtmadan her iki cinsi de tek tek sayarak belirtir ya. 15 Temmuz'da nasıl tehlike karşısında karşı cinsi gibi cesaretle durduysa, 15 Temmuz sonrası nöbetlerde de yine aynı sebatla, sabırla son güne kadar meydanlardaydı kadınlar. Ne ev işleri, ne çocukları onları bu kutsal nöbetten geri koydu. Ayakkabısını yastık etmiş, bayrağı da yorgan çocuğunu taşların üzerine yatırmış anneler gördüm. Konu vatan olunca hiçbir şey onları durduramazdı buna şahit oldum. Çocuğunun battaniyesine cephane saran kadınların tarihin tozlu sayfalarında kaldığını zannedenlerin ne büyük bir yanılgıda olduğuna şahit olduk. Ta derinlerde aynı ruh vardı ve ihtiyaç olunca ortaya çıkacaktı. 15 Temmuz ve sonrası bize bunu tecrübe ettirdi.

Betül Tat'ın röportajı

Yenikapı Haber
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.